İkizdere’de Neler Oluyor…!(1)
Bu yazımı iki gerçeklik üzerine oturtacağım; Birincisi, İkizdere gerçeği, ikincisi de Rize’de neler oluyor başlığında sunacağım. Yani resmin büyüğüne bakacağız. Çünkü İkizdere Türkiye gündemine oturdu, bu anlamda saklı kalanlar ve bilinmesi gerekenler var.
İkizdere takriben sahilden 20-25 km içerde bir kasabadır. Bu derinlik Karadeniz için az değil, havası, bitki örtüsü ve insanların uğraşı bile değişiyor. Bu bölgede çay tarımı yoğunlukta değil. İnsanlar, hayvancılık, arıcılık(7 ton kestane balı üretiliyor), bağ ve bahçe işleri, biraz çay ve geçinemedikleri içinde daha çok gurbetçidirler. Ama memleketlerine sıkı sıkıya bağlı ve topraklarını severler, kesinlikle ellere vermezler.
İkizdere’li vatandaşlar diyor ki, “eskiden devlet ormanı vatandaşından korurdu, ağaç kesmesin diye. Şimdi ise, vatandaş ormanı devletten koruyor, yağmalamasın, tahrip etmesin diye” Anlayacağınız işler buralarda tersine dönmüştür. Mehmet Cengiz, hemen komşu ilçeden Karadere’lidir. Halk haklı olarak soruyor, “Mehmet, kendi ilçesinden taşı niye almıyor da daha da uzak bizden almaya çalışıyor?
Bu tür projelerde çalışma başlatılacakken, toprağın üstündeki ağaçlar kesilir, temizlenir, o şekilde kazma vurulurdu. Oysa burada, asırlık meşe, kestane, çam, gürgen vb ağaçlar kökünden sökülerek, yatırılarak, yardan aşağıya ırmaklara serilerek, parçalanarak yol alınmaya çalışılmaktadır. Yani burada ‘yangından mal kaçırırcasına’ bir çalışma var. Ayrıca, yöre halkına bilgi anlamında hiçbir açıklama yapılmamıştır.
Böyle bir çalışma duyulduğunda yöre halkı hemen vadi girişine çadır kurarak direnişi başlatmıştı zaten. Ama bunu gören devlet ve şirket aklı başka bir plan yapacaktır. Devlet ve şirket birlikte hareket ettiklerini buradan söylemeliyim. Ramazan sakinliği beklendi, ardından salgın nedeniyle dışarı çıkma yasağı yaygın uygulanması için fırsat kollanmıştır. Yani oluşan kamuoyu karşısında ‘vadi halkı yalnız kalsın, çevre ve doğaseverlerle buluşamasınlar’ diye adeta bir plan hayata geçirilmiştir. Biz gittik, gördük ki, vadi halkıyla yığınsal dayanışma sağlandığında jandarmaya karşılık şirket çalışmasını sürdürememiştir, durmak zorunda kalmıştır. İşte şirket ve devlet, dinsel ritüelleri de kullanarak durumu fırsata çevirmeye çalıştığı bir gerçektir.
İşte Devlet/Şirket(Cengiz) işbirliğinin gerçek yüzü. Liman yapımına özel bir yazıyla değineceğim. Bu lojistik liman yapım ihalesi Cengiz inşaata ihalesiz ve tercihen verilmiştir. İşin bir tarafı bu iken, şirketin işini kolaylaştırmak için ise, devlet tüm imkanlarını adeta seferber etmiştir. Gece gündüz tüm gücüyle güvenlik güçlerini buraya taşımıştır. Çalışan makineler önünde kalkan olmuş, set olmuş, halktan korumaya çalışmaktadır. Yetmedi, yöre halkının çalışma bölgesine ulaşmasını engellemek için tüm patika, bilinen ve bilinmeyen yollarda bu güçlerce tutulmuş, halkın alana ulaşması engellenmeye çalışılmaktadır.
İşkence vadisine gelmeden daha aşağılarda hala çalışmaların devam ettiği 2-3 tane daha taş ocağı var zaten. Peki, o zaman bu bahse konu malzeme oralardan değil de inadına ve ısrarla buradan alınmasının mantığı nedir? Bu alandaki taşın ‘istenilen kalitede’(bazalt taş) olduğu söyleniyor. Bu kocaman bir yalandır. Çünkü çalışmaları devam eden taşocaklarındaki taşlarla daha öncede dolguda kullanıldığını biliyoruz. Burada maden olabileceği vurgusu da vardır.
Ayrıca, bu şirket daha yol yapım aşamasındayken, ayni bölgede kapasite artımını neden istemiştir? Artırım talebi karşılanmayınca, yandaki başka bir bölgeden de benzer malzemenin çıkartılmasını, ÇED raporundan kaçınarak neden istemektedir? Muhtemeldir ki şirket, bölgede sadece taş çıkartma niyetinde değil, maden çalışmaları için alanı genişletmeyi düşünmektedir. Yani hesap başka.
Yöre halkı, vadinin UNESCO tarafından tescillenmiş korunması gereken alanlar içerisinde 53. vadi olarak kayıtlara geçtiğini söylemektedirler. Devlet aklı hala şunu anlayamamıştır, ‘yerin üstü altından daha değildir’ Bu doğa denilen organizma sadece insanlara tahsis edilmemiştir. Doğa, doğada yaşayan tüm canlılarla bir bütündür ve sadece insanlara da ait değildir. Börtü/böceğiyle, kurdu-kuşuyla, ayısı-arısıyla, bitkisi-ağacıyla, yaprağı ve dalıyla, yaşayanı-ölüsüyle bir bütündür.
Devlet şunu bilsin ki, bu yaptığıyla ‘arı kovanına çomak’ sokmuştur. Devleti temsilen halkın önüne çıkartılan güvenlik güçleri, ormanı koruyacağına şirketi koruyarak kimden yana olduğunu tescillemiştir. Böylece, halkın güvenini sarsmış, kalbini/yüreğini kırmış, incinmiştir. Buradan diyorum ki, yöre halkı için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
YORUMLAR