Kamu kurumlarına yeni bir tasarruf genelgesi gönderen eski ekonomi bakanı ve bizim çantacı siyasiler gibi ithal Merkez Bankası Müdiresi ile Ardahan’a komşu olan Gürcistan’ın, Larisi karşısında eriyen Liranın, değerleneceğini sanan biz saf ekonomiyi anlamayanların; ‘Reis diyorsa bir bildiği var’ demeye devam ederken; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanına aldığı TOGG’larla yeniden Arap şeyhlerini ziyaret için Körfez’e doğru çıktığını öğreniyoruz.
Çünkü kendisinden önce bölgeye giden bakan bey ve heyetinin Kanal İstanbul’da manzara seyretmek isteyen şeyhleri ikna edemediği ve vücutlarımızı, ormanlarımızı yakan sıcaklar gibi yeşil doların şu günlerde Lira’yı Lari karşında daha da erittiğini ve acil olarak kaynak ihtiyacı duyduğunu gün geçtikçe ve yerel seçimler yaklaştıkça daha iyi anlayan Erdoğan’da biz cebi değil, gerekli gıdayı alamadığı için midesi de delinen vatandaş kadar bir hayli zorda.
Evet bu yazıyı yazdığım sırada doların yeniden atağa geçtiği yetmezmiş gibi dostum Putin’in tahıl sevki anlaşmasını bozduğunu öğrenirken, ekonomiyi düzeltecek olanın verilecek tavizlerle Araplardan alınması düşünülen dolarlardan çok çarenin demokrasi ve ülke içindeki iç barışı sağlayacak olan geniş kapsamlı bir af olduğu iddiamı yeniliyor ve diyorum ki; 60 yıldır girmek istediğimiz ama verilen dersleri yapmadığımız Avrupa Birliği’nin ve dünya yatırımcılarının istediği demokrasiye can verecek olan adalet, hak, hukuk ve insan haklarıdır asıl reçete..
Ve bu reçeteyi yazarken selaların okunduğu 15 Temmuz akşamı gelen zamları durduracak olanın da aşağıda anlatmaya çalıştığım asıl ve acil demokrasi reçetesidir.
Gelelim O reçeteye…
1913 Bab-ı Ali Baskını ile başlayan, 22 Şubat 1962 tarihinde Talat Aydemir ve arkadaşlarının ordu içinde ayaklanması ile devam eden ve 12 Mart 1971 Muhtırası ile süren darbe girişimleri ile bilinen ülkemde halkın seçtiği, ülkenin başbakanı olan Menderes’i astıran 27 Mayıs Darbesinin acısını hala çekmekteyiz.
Bunlarla yetinmeyen darbeci zihniyet, babamın da içinde bulunduğu binlerce insanın mağdur olduğu 12 Eylül cuntasını gerçekleştirip, ülkeyi yeniden karanlığa gömmesinin üzerinden çok zaman geçmeden bu kez 28 Şubat’ı gösterip, ülkeyi batıranların uzantısı 15 Temmuz 2016’daki Darbe Kalkışması ile darbecilerin her an tetikte olduğu bir ülke konumunda olduğumuzu ve gerekli tedbirleri, unutmamak gerekir.
Ve siyasilerin bu yönde gerekli olan tüm tedbirleri mutlaka almak gerektiğine inananlardanım. Bu tedbirlerin başında gelenin ise despotluk, tek adamlık değil, demokrasi, insan hakları, evrensel hukuk inancını öne çıkaran adaletin eşitçe dağıtıldığı anlayış gelir.
Yoksa cezaevlerini tıka basa dolduran insanlara tek tip elbise giydirmekle, son olarak Yanardağ gibi gazetecilerin, siyasilerin sabahları evlerinden alınıp, başını zorla eğip, polis arabalarına bindirmekle bu halleriyle objektiflerin önüne çıkarmakla ‘demokrasiyi getiriyorum’ diyemez tam aksine tüm dünyada tek kalırsınız.
Onun da diğer bir adı despotluktur…

Fakir Yilmaz
YORUMLAR