Din kardeşini katletmek en büyük günahtır diyen sağcı, ülkücü, muhafazakâr cemaatinin sessiz kaldığı, solcu cenahın samimi olmayan ve ince hesaplar için gaz verip, iti ite kırdırma hesapları ile sözde deşmeye çalıştığı bir cinayet bana ülkenin en işlek caddelerinde arkadan vurulup, yere serilen Hrant Dink’in o yerdeyken çekilmiş fotoğrafını hatırlatırken ‘Al değerlendir güzel yazılar’ diyerek gelen iki yazının birini beklemeye alıp, diğerini yazdıkça üzülüp, karşıyı sevindirmeme adına ötelediğim cumartesi yazımın yerine aldım ve aşağıda yayınladım.
Çünkü okumanızı umduğum ve astsubay emeklisi Cengiz Ertem yazanını hatırlamadığı, artık anonim olan bir yazıyı alıp, yayınlamış.. Bir diğer arkadaşım, sevdiğimde bu tam Fakirlik, Fakirin durumunu anlatıyor’ diyerek adeta ‘bırak beni delirten ve kanatan o cumartesi yazılarını, al bak bu yazı sanki seni ve senin gibilerini anlatıyor’ diyerek bana göndermiş.
Evet okudukça cumartesi yazılarıma sığmayan yaşanmışlıklarıma sığmayanlara mı, bu yazıda anlatılan gerçeklere mi bilmem ama ağlamamak için direndiğim aşağıda ki yazıyı anlatacak, gözümün önünden gitmeyen Hrant’ın yerdeki fotoğrafı ve o güzel insan bu dünyadan kahpece gönderilirken, ayağındaki ayakkabının altının delik oluşuydu..
Tesadüf mü bilmem ama aynı gün yani bu yazıdan önce tik, tokta dolaşırken görüp, whatsap durumumda paylaştığım sesli bir video da anlatılanları bana hatırlatıp, bir kez daha izlettiren aşağıdaki çok anlamlı o yazı bugün çaldıklarını sanki gorlarında(çoraplarında) götüreceklermiş gibi biriktirenleri de hatırlatır gibiydi.
Çünkü genel kanaate göre bir Kürt olan ve vefat ettiğinde ölüm haberini ilan eden tellalın ‘Ey Ahali bilmiş olunuz ki Mısır’ın, Sudan’ın, Libya’nın, Filistin’in, Şam’ın, Halep’in Şam’ın, Hicaz’ın ve daha nice ülkelerin hükümdarı olan
Selahaddin Eyyubi hakkın rahmetine kavuşmuştur. Kendi şahsi parası cenazesine yetmediği için bunlar yakınları ve sevenleri tarafından karşılanmıştır. Ruhu şad, mekânı cennet olsun’ diye öldüğü duyurulurken başında olduğu onca hazineyi çalmadığı da ve zar, zor ancak alınan bir kefenle bu düzeltmeye çalıştığım ama aşağıda ki yazıda anlatılmaya çalışılan vefasız dünyadan gittiğini anlatıyordu.
Neyse uzatmadan dokunmayıp, ön yazım için sadece başlığını değiştirdiğim o yazıya bırakalım, anlatılmak istenenleri..
SARI ÇİZMELİ MEHMET AĞA
Barış Manço’nun 1979 Yılında meşhur ettiği, Mehmet Ağa Aslen Karamanlı bir Toprak ağasıyken, Osmanlı Dönemi yetkilileri Mehmet ağayı çağırarak Kıbrıs Girne’de büyük bir tarla vererek ” Karaman’daki Bahçelerin gibi ek, biç, halka iş ver bizde sana toprak bağışlayalım. Hayvancılık ve Tarımı geliştir” derler…
1810-1920 tarihleri arasında yaşamış Karaman’ dan Kıbrıs’a 5 kardeşini de alıp gelmiştir. Yörük Türkmenidir… Kıbrıstaki Köyünün adının Göçeri olması, Yörüklerin konar göçer hayatından gelmektedir. Yörükler köyü de derlermiş Göçeri köyüne ..
Sarı Çizmeli Mehmet ağa, Devlete söz verdiği gibi Tarımda ve hayvancılıkta binlerce kişi çalıştırır, iş verir büyük bir aile olurlar…
Zamanla 3 bin dönümden fazla toprağı olur. Kavgalıları barıştırır, bekarları evlendirir, eşyalarını hediye eder, ev verir, en az da birer dönüm toprak bağışlarmış.
Fakir fukara bir kahvehaneye, ya da lokantaya gittiğinde para ödemez, yer içer, tüm hesapları Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’ya yazdırırlarmış.
Ağa her Cuma namaz öncesi esnafı dolaşır, halkın borçlarını ödermiş.
Kendi gibi gönlü de zengin bu ağa malını mülkünü hep başkalarının hesabını ödeyerek harcadığından, yokluk içinde ölmüştür.
Torunları hala Girne İli, Dikmen Beldesi, Göçeri Köyünde yaşamaktadır.
Barış Manco anlatıyor : Kıbrıs’a gittiğim zaman bu mezarı arayıp buldum.
Beni çok üzen konu ise, Mezarın sahipsizliği…
Kabri aradığımı taksiciye söyleyince, Öyle bir bakış attıki anlatamam… ” Abi Ben yıllardır burada taksiciyim, böyle bir mezar duymadım” demiştir.
Gittiğimiz köyde bir amcaya denk geldik ve sorduk. Taksicide kulaklarıyla duydu ve amcada aynen böyle diye doğruladı ve bize mezarı şu karşı tepede diye gösterdi.
İşte bu hikayeyi 1971’de Kıbrıs’a gittiğinde duyan ve araştıran Barış Manço Kabri ziyaret eder fakat çok bakımsızdır kabri (1977) Sarı Çizmeli Mehmet Ağa şarkısını yapar ve sonrasında Mehmet Ağa’nın köyündeki mezarını yaptırır (1982).
İşte o harika şarkının kaynağı bu hayat hikayesidir.
Şimdi sözlerinin daha bir anlamlı olduğunu fark edeceksiniz:
Sarı Çizmeli Mehmet Ağa
Yaz dostum güzel sevmeyene adam denir mi
Yaz dostum selam almayana yiğit denir mi
Yaz dostum altı üstü beş metrelik bez için
Yaz dostum boşa geçmiş ömre yaşam denir mi
Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı
Yaz dostum yoksul görsen besle kaymak bal ile
Yaz dostum garipleri giydir ipek şal ile
Yaz dostum öksüz görsen sar kanadın kolunu
Yaz dostum kimse göçmez bu dünyadan mal ile
Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı
Yaz dostum Barış söyler kendi bir ders alır mı
Yaz dostum su üstüne yazı yazsan kalır mı
Yaz dostum bir dünya ki haklı haksız karışmış
Yaz dostum boşa koysan dolmaz dolusu alır mı
Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı.
Halk bilimi, kültür, ve müzik ancak böyle güzel birleştirilebilir. Ve bunu en iyi yapanlardan biri Barış Manço idi. Hem hikayedeki Mehmet Ağanın hem büyük kültür adamı Barış Manço’ nun ruhu şad olsun.
YORUMLAR