Otuz yıldan fazladır İl Kültür Ve Turizm müdürü olmayan ama otuz yıldan fazladır aynı şefin bir türlü bitmeyen karayollarının şefi olduğu, birilerinin, yani KAI diasporasına hizmet eden saf Ardahanlıların hala ne anlatmak istediğimizi anlamayıp, KAI, saçmalığı ile adını gölgelediği en önemlisi diğer 80 vilayet gibi vilayet olduğunu bir türlü anlaşılamadığı, biri demiryolu olmak üzere 3 gümrük kapısı olan ama Gümrük Müdürlüğünün olmadığı, Gürcistan ve Ermenistan’a sınır olan kent ‘Ardahan’ı tanıtmak, anlatmak için başta İstanbul’da olmak üzere batı kentlerinde ve tüm ülkede etkinlikler yapılması gerekir..’ diyerek 4 yıl önce ilkine imza attığımız Ardahan günlerinin ikincisi başkent Ankara’da gerçekleşti.
Altında benim imzamın olduğu ve 4 gün içinde 1 milyon 800 bin insanın katıldığı ilk Ardahan günleri kadar olmasa da yapılmasının önemli bir etkinliği olduğunu düşündüğüm Ankara’da ki Ardahan günlerine katılmak için Ankara’daydım.
İstanbul’dan yola çıkarken bir zamanlar okuduğum, cadde ve sokaklarından su, simit sattığım başkent Ankara’ya giderken aldığım yol boyu bu kentin kadersizliğini de düşünüyordum. Çünkü bugün bir türlü oluşturamayan ama o dönem yani 1992 yılı öncesi gazetemizin haber ve yorumları ardından o dönemin kentin siyasileri ve ileri gelenlerince oluşturulan birlik beraberlikle yeniden hem de 178 bin nüfusla vilayet olan ama vilayet olduğundan bu yana hep göç vermeye devam eden bugünkü nüfusu 98 bine düşen Ardahan’ı hep çantacılar olarak bilinenlerce kurtarmak isteyenler elinde kalmıştı.
Ve çantayı ellerine alıp, Ardahan’a gelip vekil, belediye başkanı olmuştu.
Bunları düşünerek Ankara’ya yaklaşırken aracımın motorundan gelen ses ile birlikte bu düşüncemin ne kadar haklı olduğunu anlıyordum, benim kadar yorulup, arızalanan aracımın motorunu daha çok kırmamak için yol kenarında durup, çekici çağırırken…
Ve yol boyunca düşündüğüm gibi ne kadar Ardahan kurtarıcısı (!) varsa hepsinin benden önce Ankara’ya, etkinliğe geldiğini öğreniyor ve bunların etkinliğe emek verenleri gölgelercesine basın ve medyada görünmek için kendilerini öne atıp, vekil adayı olmak için sıraya girdiklerini de…
Etkinliğin yapıldığı alanın yapıldığı alana girmeden önce yaptığım canlı yayın ile bu zor işi yapan ekibe katkım olsun diyerek başta takipçilerim olmak üzere izleyicilerimi alana davet ettikten sonra içeri girerken yol boyu düşündüğüm gibi ne kadar haklı olduğumu bir kez daha anlıyordum.
Çünkü oraya gelenlerin yani dertleri Ardahan olmayan amaçları siyaset olanların amaçlarının Ardahan’ı tanıtmak değil, kendilerini tanıtmak ve belki yeniden ellerine çantayı alıp Ardahan’a giderek, Ankara’ya vekil olarak dönmekti hedefleri.
Bu manzarayı izleyip, motoru ses yapan aracını çektiğim tamircide iyi bir masrafla onartıp, TEMPO televizyonunda yaptığım yayına yetişmek için İstanbul’a geri dönerken günlerden cumartesi olduğunu ve Ankara-Ardahan yolunun bana Ankara-İstanbul yolu olup, beni İstanbul’a yolun sonunda sevdiğimle yaşanacak olan mutluluğa götürüyordu..
Ve Ankara’ya girerken beni üzen aracım bu kez benim gibi heyecanla dönüyordu İstanbul’a.
Hem de adeta ‘Ne işin var senin Ankara’da. Orası senin hiç sevmediğin, memlekete hayrı olmayan onca çantacı ve çepercilerle dolu’ dercesine..
YORUMLAR