CHP İmralı’ya temsilci göndermeme kararı aldı ve çok tanıdık bir dille, yıllardır tekrar eden bir terminolojiyle eleştirilmeye başladı.
CHP’ye haksızlık yapıldığını düşünüyorum.
Bir tercih yapıldığında, tercih edilmeyenlerin sonuçlarını görmek ihtimal olmaktan çıkar. CHP’nin kararından pişmanlık duyup duymayacağını yaşayarak göreceğiz. Eğer bundan sonrasını iyi yönetirse pişmanlık bir yana, sürece çok daha anlamlı katkılar sunabileceği kanısındayım.
CHP kendi siyaseti bakımından son derece tutarlı bir karar verdi. Yıllardır Meclis’i adres gösteren parti, konuyu yasal zemine, Meclis’e çekmekten vazgeçmiş değil.
CHP bir düşünce kulübü ya da iyi kalpli insanlar derneği değil, bir siyasi parti. Komisyona katılmaya karar verdi ve ilk günden itibaren diğer partilerle uyumlu çalıştı. Son birkaç güne dek unutulmaya yüz tutmuş komisyonun kurulması-çalışma yöntemi dahil her konunun nasıl olması ve oyunun hangi sınırlar içinde oynanması gerektiğine AKP-MHP koalisyonu karar verdi. TBMM’deki çoğunluğu bugüne dek hiçbir konuda muhalefetle uzlaşma gereği duymamış, bir önergeyi dahi kabul etmemiş iktidar blokundan söz ediyoruz. Otur dediklerinde oturacaksın kalk dediklerinde kalkacaksın ve bunun adı ‘siyaset’ ya da ‘uzlaşma’ olacak. Bir parti, “Haydi İmralı’ya” diyecek ve kalanı onun peşine takılacak; neden, bir aklı fikri, seçmeni, siyaseti, programı yok mu diğer partilerin?
Tarihsel kökleri olan böyle bir sorunu çözmek için görüşüleceklerden biri, herhalde en önemlisi Öcalan’dır, bir kesim için başat aktör o. Nitekim görüşmeler yapılıyor, her düşüncesi paylaşılıyor. Israra pek anlam veremesem de İmralı’ya gidip konuşulmasında büyük sorun görenlerden değilim. İyi güzel de konuyu dönüp dolaşıp tek bir ‘şart’a bağlamak ve bunu komisyondaki partilere dayatmak, sorgulayan herkesi neredeyse ‘süreç karşıtı’ ilan etmek neyin nesi? Neden müzakere ve oylama yapılıyor o zaman, ahı gidip vahı kalmış demokrasinin kırıntısı dahi tepki çekiyorsa, ‘müzakere’nin yalnızca adı mı güzel?
CHP komisyondan çıkmak istemiyor, sorunun çözümü için elinden geleni yapacağını dile getiriyor ve sürekli hırpalanırken, cumhurbaşkanı adayı-belediye başkanları tutukluyken, kapatma davası dedikoduları yapılırken sürece destek veriyor. Özgür Özel ve yönetiminin Kürt meselesi ve yeni süreç konusundaki yaklaşımını gayet aklı başında, makul ve gerçekçi buluyorum. Bu esnada süreci organize edenler ‘demokrasi’ sözcüğünü ağzına dahi almıyor. Ve kimi kalemleri, sanki normal bir tutummuş gibi, anayasasında ‘demokrasi’ yazan bir ülkenin ‘bir ara’ demokratikleşebileceğini müjdeliyor biz ölümlülere.
Tarihsel kökleri olan böyle bir sorunu çözmek için görüşüleceklerden biri, herhalde en önemlisi Öcalan’dır, bir kesim için başat aktör o. Nitekim görüşmeler yapılıyor, her düşüncesi paylaşılıyor. Israra pek anlam veremesem de İmralı’ya gidip konuşulmasında büyük sorun görenlerden değilim. İyi güzel de konuyu dönüp dolaşıp tek bir ‘şart’a bağlamak ve bunu komisyondaki partilere dayatmak, sorgulayan herkesi neredeyse ‘süreç karşıtı’ ilan etmek neyin nesi? Neden müzakere ve oylama yapılıyor o zaman, ahı gidip vahı kalmış demokrasinin kırıntısı dahi tepki çekiyorsa, ‘müzakere’nin yalnızca adı mı güzel?
CHP komisyondan çıkmak istemiyor, sorunun çözümü için elinden geleni yapacağını dile getiriyor ve sürekli hırpalanırken, cumhurbaşkanı adayı-belediye başkanları tutukluyken, kapatma davası dedikoduları yapılırken sürece destek veriyor. Özgür Özel ve yönetiminin Kürt meselesi ve yeni süreç konusundaki yaklaşımını gayet aklı başında, makul ve gerçekçi buluyorum. Bu esnada süreci organize edenler ‘demokrasi’ sözcüğünü ağzına dahi almıyor. Ve kimi kalemleri, sanki normal bir tutummuş gibi, anayasasında ‘demokrasi’ yazan bir ülkenin ‘bir ara’ demokratikleşebileceğini müjdeliyor biz ölümlülere.
CHP bu hamleyle, emrivakiyle hareket etmeyeceğini gösterdi ve bundan sonraki tutumu daha da önem kazandı. Eğer sorunun çözümü için aklı başında öneriler sunar, derli toplu bir programı olduğunu gösterirse şimdi yaptığının hiç de nahoş anılmayacağını tahmin ediyorum.
Tepkiler son derece duygusal ve agresif. DEM’lilerin her müzakere çabasında iktidarla ittifak arzusu tespit edenlerle CHP’nin bu kararını ulusalcılı, barış karşıtlığı ya da Kemalist refleksle etiketleme yarışına girenler aynı zihniyetin temsilcisi.
Bugün CHP’ye yönelik tepkinin tonunu ve çoğu öfkelinin dilini gördüğümde, yılgınlık duygusuyla 2010’da yaşananları hatırladım. Birkaç kavramı maymuncuğa dönüştürüp her gelişmeyi aynı refleksle açıklamak marifet değil, hakikaten bıkkınlık verici ve bu eleştirilerin herhangi bir yerinde iktidarın yapıp ettikleri yok.
Biraz insaf. Vallahi beyler bayanlar, CHP’nin kuşkusuz hataları oldu, fakat bugüne dek ne Kürt siyasetçi ve seçmeni ‘itlaf edilmesi gereken haşerat’ ifadesiyle tanımlamaya yeltendi, ne de barış imzacısı meslektaşlarımın odalarının kapısına çarpı atanlar CHP’liydi. Herkes hafızasını yitirmedi. Evet, biraz insaf.
