Bugünkü yazımın konusu gerçek mi, sahtemi bilmem ama benim gördüğüm bir hayli çekici sarışın olan kadın vekilin ardından Rolex’li vekilin kolundaki 562 bin liralık saat selfie çekip paylaştığı saatle ilgili olmadığını desem de inanmayın.
Çünkü yazımın bitimin de ne anlatmak istediğimi yazımın ortasını okuyarak ta, sonunda da anlaşılacak zaten.
Evet, iç politikada bir birileri ile görüşmelerinin adına ‘yumuşama’ adını veren ülkemin idarecilerinin diğer bir yandan da ülkeyi komşularıyla karşı karşıya getirmekle büyük başarı sağlayan politik çıkışlarını da izliyorum..
Ve aynı idareciler yani önceki ve şimdikilerde diğer bir yandan başta Filistin’de, Gazze’de, Suriye’de kısacası son seçimlerde halkın bir kez daha büyük destek verip, yeniden kayyumların ellerinden aldırdığı borç batağında bıraktığı belediyelerinde içinde olduğu ülkenin güney sınırında bulunan ülkelerde, ‘bir saatlikte olsa barış sağlanacaksa gereken katkıyı sunarız..’ diyorlar..
Tam bu esnada memleketim Çıldır ilçesinde kurada çıkan başkanının da şikayet edildiği ve cunta Anayasası denen ama yıllardır deline, deline aldığı kararları bile uygulatamayan bir Anayasa ile idare edilen ülkenin yöneticileri yeni ve gerçek anlamda sivil bir Anayasa yönünde görüşmeler yaptıkları yönünde haberlerde art arda ajanslara düşüyordu.
Ve yayınlandığı gibi kalan yeni bir tasarruf tedbirleri genelgesini de tartışan ülkemin güney sınırında ise bir türlü yolu, ışıklandırması yapılamayan, bayrağı asılamayan Şeytan kalesine benzer yeni kalelerin pardon kulelerin inşa edildiğini duyuruyor aynı ajanslar..
‘yerelden ulusala habercilik’ diyen ekibin hazırladığı ve haber ile Ardahan denilince en çok okunan haber sitemiz olan www.kuzeyanadolugazetesi.com adlı haber sitemizin de üzerinde yayınlandığı internette memleketi burada, mezarı Paris’te bulunan Ahmet Kaya bağırıyor, ’70 yıllık düşman Yunanistan’la barışmak için bin bir takla atanlar, kendi insanları ile niye barışmazlar ki?’ diye..
Evet, ekonomik, sosyal, siyasal olarak son yıllarda bir hayli gerilen ülkemde bir saatliğine de olsa ihtiyaç duyulan gerginliğin yumuşamasına yönelik adımlar attıklarını belirtip, ‘barış için her şeyi yaparız’ diyorlar.
Ama birilerinin ‘Emevi camisinde namaz kılacağız’ deyip, üstü kapalı desteklediği ve Esad’ın bir anda Esed olduğu Suriye’nin resmi devletinin ‘teröristler’ dediklerinin kan gölüne çevirdiği Suriye’de ‘bir saat barış olsun, her şeyi yaparız’ demek ve ‘yumuşak süreç için adım atıyoruz’ demek ne kadar ciddi ve de samimi?..
Yaşananlardan bıkan ve enflasyonun da içinde olduğu iç ve dış sorunların altında yatan asıl sorunun çözümünün buzdolabında olduğu süreci hayata geçirecek olan barış olduğunu belirten halkın artık yeter dediği bir süreçte Kobani ve diğer davalar dolaysıyla tıka, basa dolu olan cezaevlerinde devam eden ve sınıra dayanan sorun, sıkıntıları görmezden gelen bakan ile hükümetinin yeni bir senaryoyu yani ‘Düştü düşecek..’ denen bölgeyi yeniden ateşleyecek düşünceyi devreye koymayı çalıştıkları da konuşulmakta, tartışılmakta..
Yukarıdaki anlatılanları siz anlamaya çalışırken bende derim ki; Bu süreçte o çok istenen bir saatlik barışın şart olduğu gibi bir saatlik değil, içte başlatılan yumuşama görüşmeleriyle sağlanacak olanın tam bir barış ve bu barışın tüm ülkeye refah ve rahatlık getireceği unutulmamalıdır..
Unutulduğunda ne mi olur?
Bilmem ama yazımı bitirdiğim sırada gelen bir mesaj haberde;
‘Ardahan Belediyesi’nde Maaş krizi..
31 Mart seçimlerini kazanan Faruk Demir, işçilerin maaşlarını ödemedi. Edinilen bilgiye göre sabah Maaş dekontlarını gören personeller şoka uğradı. İşçi Maaşlarının yarısını yatıran Ardahan Belediyesi, birçok personeli mağdur ettiği ileri sürüldü..
ŞEHİR DIŞI GEZMELERE PARA VAR PERSONELE YOK!
Göreve geldiği günden beri birçok değerli arsayı satan CHP’li belediye başkanı arsalardan gelen paraları nerelere harcadığını ise merak konusu oldu. Sık sık şehir dışına çıkan ve ciddi anlamda harcamalarda bulunan Faruk Demir, eleştirilerin hedefi olurken işçinin emekçinin maaşlarının neden eksik yatırıldığı kamuoyunda tartışmaya neden oldu..’ diyordu.
Yani para bitince ‘sen yedin, ben yedim’ diye iç hesaplaşmanın başlayacağının en güzel bir örnekle sanki yukarıda, ortada ve sonda ne anlatmak istediğimizi anlatıyor gibiydi..
YORUMLAR