İsrail basınının, özgür basın, medya güvencesi içinde, ‘Çete Lideri’ manşetiyle suçladığı Bünyamin Netanyahu’un istenmeyen iktidarına ısrar ettiği ve paramiliter bir örgüt olan Hamas’ın son saldırısını fırsata çevirip, ‘vatan-millet-sakarya’ edebiyatlarıyla gündemi top yekün savaş kararıyla değiştirmeye çalıştığı, yaşanan bu hızlı gündem değişimine baktığımızda karşımıza bir çok komplo teorisinin yanında gerçekler de öne çıkmakta.
Evet, Hamas’ın İsrail’e beklenmedik saldırısı ile başta Ukrayna-Rusya savaşı ve Türkiye’nin, Kürtlerin yaşadığı Irak ile Suriye topraklarına yeniden yapılan operasyonları olmak üzere 5. 000lira harçlıkla ikna edilmeye çalışılan emekliler ve her geçen gün daha da bunaltan ekonomik sıkıntılarla baş başa bulunan iç siyasetin unutulduğu ya da unutturulmak istendiği şu günlerde asıl derdin ne olduğunu az araştırdığımızda karşımıza yeni bir tezkere nin çıktığını ve bu teskerelerin gündeme geldiği her dönemde bugün yaşananların aynısını görmekteyiz.
Bunun en açık ve bariz örneklerine iyice baktığımda ve benim bu konuda ne yazdığımı araştırıp, arşivlerimi karıştırırken 2017 yılında ve 2020 yılında bu yönde yazdığım iki yazıma rastlarken dün ne yazmışsak bugün aynısının hem de hiç ama hiç değişmeyen gündemiyle aynen devam ettiğini görüyor, gelen yeni şehit haberleriyle, düşen bombaların öldürdüğü yakıp, yıktığı insanların feryatlarıyla bir kez daha anlıyor, üzülüyoruz.
Hemşerim, iş insanı, dostum Ali Rıza Nasıroğlu’nun yeniden İstanbul İl Teşkilatlında İl Başkanı yardımcısı olarak yer aldığı MHP’nin Genel Başkanı Bahçeli’nin ‘Safını belirle’ diyerek CHP’ye yeniden yüklenmesiyle yeni bir teskerenin daha meclise gelmek üzere olduğunu da anladığımız bugün ve dün yazdığımız iki yazıya yer bırakıp, yeniden yayınlarken ‘bugün yaşananları zaten dün anlattığımızı anlayacaksınız..’ diyerek, 2023 teskeresini 53 yaşında da yazan bir gazeteci olarak diyorum ki; Kan, göz yaşı içinde çıkarılan teskerelerin bugüne kadar hiç ama hiç barışı getirmediği gibi yeni savaşları, gözyaşlarını getirdiğini anlarız.
Evet, İsrailin Gazze’den farklı olmadığı ve sınırımızın yanı başında ki Suriye’de yeni Gazze denen Kobani de, Ukrayna’da hatta bu hafta da stk başkanı ve gazetecisinin Tempo TV’de yayınladığım ‘Gazetecilerle Gündem’ adlı programıma konuk olacağı Karabağ’da yaşananları unutturmanın derdi yeni teskereler, yeni savaşlar mı diyerek bugünü anlatan dünkü iki yazımı 53 yaşına gelmiş bir gazeteci olarak yayınlıyorum, bugün yaşananların tekrar ettiğini anlamak için..
İşte O iki yazım ve bugün yazmak istediğimi anlatan düşüncelerim..
**Kızılca Kıyamet Kürdistan İçin Değil,
CHP’li Teskere İçinmiş!!
2017
Ben hala aynı yerdeyim ve Bölgesel Kürt Yönetiminin yarın yapacağını ileri sürdüğü referandumu erteleyecek ya da iptal edecek desem de başta CHP’yi Teskerenin Meclisten güçlü bir şekilde çıkması için hazırlayan Ardahan Milletvekili ve başkaları referandum yapılacağını ve bu referandumla Kürdistan’ın kurulacağını ısrar eder durur..
Halbuki düne kadar koparılan kızılca kıyametin AK Partinin teskerenin meclisten güçlü bir şekilde çıkması için son anayasa referandumu öncesi ve de sonrası Kürt seçmene sıcak mesajlar verip, ‘Hayır’ ın çok çıkmasıyla onlara yaklaşan CHP’yi yeniden Kürt seçmenden uzaklaştırmak için oynadığı oyundu..
Ve dün Mecliste yapılan görüşmelerde bir yıl daha uzatılan sınır ötesi tezkere oyunu olduğunu bir kez daha gördük.
Evet, ben hala aynı yerdeyim..
Başkan Erdoğan’dan öğrendiği referandum oyununu bugüne kadar rolünü iyi oynayan Barzani’nin yardımı ile CHP’ye ısınmaya başlayan Kürt seçmen tabakası yeniden CHP’den uzaklaştı..
Yani, ‘İşte CHP bu.. Biz anlatıyoruz da kimse anlamıyor’ diyenlerin elini güçlendiren CHP’nin dünkü teskere görüşmelerinde sergilediği tavırla kazanan taraf belli olmuş, kaybedense CHP..
‘Teskere çıktıda ne olacak?’ diyenlere de, ‘vallahi bugüne kadar ne olmuşsa ondan ötesi olmaz’ dediğim dünkü görüşmeleri izlerken başta CHP Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz olmak üzere 25 Eylül’de yapılacağını ileri sürdüğü ama benim, ‘yapılmayacak’ diye ısrar ettiğim referandum yapılsa da, sonucunda evet çıksa da bir şey değişmez..
Çünkü zaten Saddam’dan sonra adı tabelalara, bayraklara asılan Kürdistan adının önüne sadece ‘Bölgesel’ denmeye devam edilecek ve oradaki üstü kapalı ortaklıklar da devam edecek..
Yani işin özeti Ortadoğu satrancının bir piyonu olan ve bölgede YPG’nin güçlenmesiyle ‘ABD beni YPG’ye değiştirecek’ diyerek gece, gündüz ecel terleri döken Barzani’nin diğer bir görevi de ABD ve diğer güçlerin bölgedeki hesaplarına yardımcı olmasıdır.. Oldu da..
Yani Barzani’nin bölgede ki gerçek işi silah satışını arttırmak, hurda S-400 Füzelerini satmak için ellerini sıvazlayan Rusya veya onun ortağı Çin’e yönelen silah pazarını dünyanın jandarması olan ABD ve tayfasına yönlendirmektir..
Bunu da, aslında ‘5’ler çetesi’ denen ama resmi adı ‘Birleşmiş Milletler’ denen yoldan Amerika’ya giden ve Trump iktidarının silah tüccarlarına verdiği sözlerin yerine gelmesi için başında bulundukları yoksul halkların dolarlarını ABD’nin ve yandaşlarının silah satışı hesaplarına akıtanlardır..
İnanmıyorsanız, ‘Falan ABD Başkanı ile görüştü, O görüşme muhteşem geçti’ başlıklı gazetelerin manşet ve başlıklarında yer alanları hatırlamanız yeterlidir..
Çünkü ABD’den dönüşte başta korumaların olmak üzere yeni silahların alımı için bir çok imza atılmıştı..
Kısacası; Kürdistan Referandumu olayı hiç yokken ABD’ye gidip, günlerce dersini alan, ülkeye döndükten sonra kızılca kıyamet koparanların yardımı ve oluşturulan kamuoyu desteğiyle silahlar alınmış, çokta hayrını göremediğimiz ve de etkilenmediğimiz teskere de yağdan kıl çeker gibi çıkıverdi..
Yani, ‘Kürdistan kuruluyor’ denen olayın, oyunun ve de filmin kısa özeti de budur..
Şimdi yarını bekleyelim, bakalım ben mi, yoksa çıkışları ile Kürt seçmenden uzaklaştıranlar mı haklı çıkacak göreceğiz..
**TESKEREYE EVET DENİLMEDİ!
2020
Aralarında Ortadoğu uzmanı denebilecek, Konsolosken Irak’ta Işıd tarafından kaçırılan Büyükelçi, Ardahan Bağımsız Milletvekili Öztürk Yılmaz’ın da bulunduğu yeni kişi ve oluşumların 83. yada 84. partiyi kurmaya hazırlandığı ülkemin meclisinde kaç milletvekili var?
Mevcut hükumetin de rahatsız olduğu ve eski sistemi nasıl bir yol ile geri getirilebilmesinin tartışıldığı iddia edilen başkanlık sistemi ile Meclisin etkisinin kalmadığı yönünde tartışmalar devam ederken, Türkiye Büyük Millet Meclisine baktığımızda 6oo vekilin olmasına rağmen Libya Teskeresinin görüşülmesine katılan vekil sayısının 515 olduğunu görmekteyiz.
Yani AK Parti, CHP, MHP, HDP, İYİ Parti, SP ve BBP’nin bulunduğu geriye kalan 10 partinin seçmen üzerinde etkisinin olduğu geriye kalanını toplumun tüm kesimini temsil ettiği ülkemin meclisinden “geçti” denen Libya tezkeresinin aslında geçmediğini de anlamak gerekir. 600 milletvekili bulunan 515 vekilin katıldığı, 85 inin ortada olmadığı ve ”Geçti” denen Libya Teskeresinin görüşüldüğü TBMM’sinde.
Çünkü başkan Erdoğan’ın ve birer memur gibi atanan bakanların teskeresi daha hazırlanıp, meclise gelmeden kabul edilmiş gibi ”Meclisten de geçirip, yolumuza bakacağız” diyen açıklamalarına rağmen toplumun büyük kesimini temsil eden vekillerin, partilerin ve kamuoyunun teskereye hayır demiş olduğunu anlıyoruz..
Evet, geçen hafta meclise gelen yeni Suriye ve Irak teskeresinin nasıl yazıldığını sorup, ‘Teskere mi, Teskeremi?’ diyerek ülkede, bölgede yaşananları görmezden gelen havuz medyanın yazamadıklarını dün yazan bir gazeteci olarak yıllar önce yazdığım bu iki yazı bugünü anlatıyor mu?
YORUMLAR