21 Mart 2017 de vefat eden meslektaşım ve hala yeri doldurulamayan Kars’lı Tayfun Talipoğlu’nun programının ismiydi Yol Hikayeleri. Havuza düşmeden önceki kamu ve özel medyanın aracılığı ile ülkenin yanı sıra dünyada yaşananları halk dili ile, halkın anlayacağı şekilde haberlerle içi dolu programlarla gündeme getiren, kendisine rahmet okutan gazeteciliği ile bize önderlik eden, o günleri aratan görüntülerin, olayların yaşanmaya devam ettiği ülkemde ben de, benden fakir yol arkadaşım hatta zaman zaman yürüyen bürom, arabam ile ülkemi dolaşmaya devam ediyor, internet çağının verdiği pahalı, faturalı imkanlarla gördüklerimi anında, olay yerinde haberleştirip şu an bu yazıyı okuyan sana, dinleyen size görüpte okumakta erinenlere anında “Yol Hikayeleri” başlığı ile aktarıyorum.
Mesleğim gereği işimi yaptığıma inanarak yol aldığım süreç içinde duyarlı okurlarımın da, taktiri ve beğenilerinin yanı sıra fikir, yorum ve yönlendirmeleri ile karşılaşıyorum. Bunun en son örneği geçtiğimiz günlerde yapılan içi boş festivalin ardından gittiğim Hoçvan’da da baş aktörü yol olan bir yol hikayesi çekimi yaparak Ardahan Merkez’in olduğu gibi ülkemdeki “Sök, Yap” çalışmaları ile ünlü Kara Yolları’nın yeni bakan ile hem de bu kadar ekonomik dar boğazda yaman çalıştığına şahit olmuyor değildim. Gerçi her yeni hükümetin her yeni bakanın geldiğinde eskilerini sil baştan yaptığı ülkemde çar çur edilen paralara değinmeye çalışıyordum ki arkadaşım, sırdaşım hatta diplomasi avukatımdan Hoçvan ve bölge ile ilgili bir yazı geliyordu “Sen yazma ben yazarım.” dercesine.
Bende “Aman güzel, yavaş yürü.” başlıklı yazıya dokunmadan alıntı yaparak aynen yayınlıyorum “İnşallah zayi olmayız vesselam vesellam…”diye biten yazıyla .
AMAN GÜZEL YAVAŞ YÜRÜ
Amman güzel yavaş yürü
Canım cananım vay vay
Yoldaki daşa değersin
N’edem lo güzelim vay vay
Sen eyle bir güzelsin ki
Canım le cananım vay vay
Dokuz kardaşa değersin
N’edem lo güzelim vay vay
Aklıma takılan bazı çelişkiler var. Bungalov, tiny house, “ismi lazım değil bir köy”, 200 koyun, Köroğlu, Bolu beyi, Sarı Mercedes, Arnavutköy, Esenyurt, Şap hastalığı, kasvetli hava, içki, kumar, Toprak mahsülleri ofisi ve Meşhur Tren…
Şaka değil gerçek. Fakir abi ile konuştuğumuz konuların konu başlıkları. Hepsi birbirinden uyumsuz, tutarsız, ha bir de Bisiklet yolu vardı unuttum tam bomba …. Neyse gülmeden devam edelim ;Biraz ciddi olalım.
Efendim. Memleketim Ardahan’da ciddi mana da boşanma oranları arttı. Özellikle yeni evliliklerin “Hayvan sağma ve ahır temizleme” sorunları yüzünden yeni evlenen kızların bir çoğu bir bahane bulup İstanbul’a gelmekte ve geri dönmemekte. Kimse ahır temizlemek istemiyor, kimse yaylaya gitmek istemiyor. Büyük sıkıntı. Haklılar. Çünkü maalesef memleketimde KÖŞE BAŞLARINI tutmuşlar. Suyun başını tutanlar ortalama 20.000 insanı etkilediği takdirde suyun başını tutuyor. Siz benim ne demek istediğimi anlıyorsunuz. Çünkü siz zeki insanlarsınız. Hal böyle olunca da modern tarım yapılması gereken yatırımlar, nereye gidiyor bilmiyoruz. Geleneksel tarımın geldiği nokta bu. Bitme noktasında. Kopup gelen çocuklar ya konfeksiyon atölyelerinde ya da restaurantta garsonluk yapıyor. Herhalde bizim lanetli kaderimiz bu olmasa gerek. Çünkü yatırımlar doğru şekilde kanalize edilmiyor da o yüzden konfeksiyonda ortacılık yapıyoruz….!
Üstüne üstlük Konfeksiyonculuk Ardahan’a getiriliyor. Baba siz İstanbul’a kadar gelmeyin, biz ayağınıza getirdik deniyor. Kimse de demiyor ki -40° de konfeksiyon ne alaka? Show business.
Gelelim. Asıl çelişkilere. Memleketteki klikler-bazen kızgınlıkla yer değiştiren, bazen de ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamayan İrlanda’lılar, az bir tarafa ağırlık verdiğinde “İhale veren / alan” taraflar değişiyor, biliyorsunuz. Çünkü siz zeki insanlarsınız. Kime sorsak Bungalov bungalov diye tutturmuşlar, 2 tahta, al ver tamam. Köy yolları ise fare kapanı gibi… Yayla yolu ise zaten sorma ÇAMUR ÇAMUR….!
Zamanında bilmiyoruz tabi ki; rivayet o dur ki! Bolu beyine kafa tutan Köroğlu hikayesi filmleri vardı. Köroğlu şöyle Köroğlu böyle, Köroğlu geldi gitti… Efendim sonra Köroğlu Ardahan’da vs… Peh peh peh… Baba kimse de demiyor ki Bolu’lu Köroğlu, Ardahan’la ne alaka? !!!
Neyse… “ismi lazım değil bir köy”, çok uzak bir yere kurulmuş, acaba neden? Herhalde Jandarmalar gelmesin diye… 200 koyunu olan Şıwan (Çoban) 10 koyunu Ardahan Merkez’e getiriyor. 190 koyunu da dağda bırakıyor. 10 tanesini kendi satıp İstanbul’a geliyor, görece az günah işlemiş, 190 koyunu ise diğer köylüler iç edip satıp yiyorlar. Gel zaman git zaman bunlar Köye Sarı Mercedes ile gidiyorlar. Diyorlar ki dede; al bu 10 koyun parası biz çaldık yedik, bizi affet… Dede perişan olmuş, anası vefat etmiş, diyor ki oğlum madem 10 çaldınız yediniz 190 koyunu niye millete bıraktınız? Bari onu da sataydınız bize yer yurt alaydınız….
Fakir abi; Arnavutköy, Esenyurt, Şap hastalığı, Ardahan Tren resimleri kasvetli hava, içki, kumar, olmayan Lisanslı depolar, TMO, vs. Ha bir de bisiklet yolu var Hep unutuyorum. Daha bu konulara giremedim. Gerçekten Ardahan insanın enerjisini sömürüyor, tüketiyor…
Yerel seçimlerde yaklaşıyor.. Süre bitti. Squid Game dizisini izleyin. Netflix de. Cambazlar yine 20.000 kişi yi etkileyecek.. Hele bir de kredi çekmek isteyen başkanlar yok mu? Siz var ya…
Milletvekilleri, Bakanlar, belediye başkanları, avukatlar, ilgileniyorum deyip vatandaşı yarı yolda bırakanlar… Biz taşın dibinde büyüdük. Zayi olmayız. Vesselam ve selam…
YORUMLAR