Hak, hukukları için eylem yapan ve ‘Başta dolmuş sıkıntısı olmak üzere sorunlarını çözemeyen, verdiği vaatleri yerine getirmeyen belediye başkanına ‘istifa’ rektöre ‘buraya’ diyen öğrencileri hakkında soruşturma başlattığını haber aldığımız Ardahan Lisesi pardon Üniversitesinin bazı gençleri Anadolu Turuna çıkaracağı haberini okuyunca Ardahanlının Posof’u, Hanaklının Göle’yi, Damallının Çıldır’ı, Hoçvanlının Çıldır’ı ne kadar tanıyıp, bildiğini sormak istedim. Kale, Kuleler kenti denip, bu yönde büyük masraflar edilerek, kimsenin doğru dürüst görmediği, okumadığı bir kitapta çıkarılan tarihi ve turistik Ardahan denilince akla ilk gelen zar, zor sivilleştiren ama turizme olduğu gibi içine kurulacağı söylenen Kıl Çadır’ın bir türlü kurulamadığı, turizme olduğu gibi ekonomiye kazandırılamayan kentin simgesi konumunda ki Ardahan Kalesi ve Çıldır Gölü olurken başta Posof ilçesinde olmak üzere Damal, Hanak ve Göle’de ki onca güzellik pekte bilinip, görülmez. Çünkü Ardahan Kalesinin yanında Çıldır Şeytan Kalesi ve Çıldır Gölünün hemen akıllara geldiği Ardahan’da başta yine Gürcistan ve Ermenistan’a komşu Çıldır ilçesi sınırları içinde bulunan Aktaş Gölü, Ağcakala adası, Kurtkala kalası gibi Türkiye’nin Davosu olarak adlandırılan Posof’ta ki Şavşat Karagölünü gölgede bırakan Karagöl’ü ve Alabalık göllerini içinde saklayan olağanüstü bir yeşilliğe sahip doğayı görmez, bilmez. Halbuki artık her ilçede açılan ama öğrenci bulunmadığı için kapatılmak istenen okullarından ikisinin kapatılacağı belirtilen Hanak’ın Ortakent (Badele) Mahallesinde bulunan peri bacaları, mağaralar gibi Posof’ta ki eriyen (Hıram Kayalıkları) kalyonları benim gibi çoğumuz bilmeyiz.. Evet, Günay Taşlı arkadaşımın sayfasında görüp, sorduğum ve her Posof’a girenin benim gibi fark etmediği o güzelim Al ve Çamyazı köyleri arasında ki yani Posof’ta ki kayalıklar gibi bir çok gezilesi yeri olan Ardahan’dan çoğumuz bi haber olduğumuzda diğer bir gerçek.. Gerçi hep Çıldır Gölü, bir türlü doğru dürüst üretip, pazar bulunamayan Damal Bebeği deyip durduğumuz Ardahan’ın Posof’un da ki göller gibi Göle’de ki yeşil çam ormanlarını, Bağdeşen köyünün yanı başında ki Kinzo Kalesi gibi Göle’nin Alevi köyünün sınırları içinde bulunan Kalecik kalesi gibi her gün yanı başında geçenler gibi Posof Kol Kalesini de çoğumuz ilgi alanımıza almayız. Peki, Posof’un meyve bahçeleri gibi Çıldır’ın Kurt Kalesin bölgesinde bulunan köylerde ki cevizlerinden, armutlarından, yerlerde çürüyen meyvelerinde ve Karadeniz’e akıtılmak istenen Kura Nehrinin geçtiği vadi gibi muhteşem olan kaç Ardahanlının haberi var? Kim bilir arasına HES Barajı bıçağı konulacak olan Beşikkaya vadisini gören kaç Ardahanlı var? Bilemem ama bir zamanlar Malakanların yaşadığı ve Ardahan merkezde bulunan ama gelişi güzel yapılaşmanın kurbanı olup, artık yok denecek kadar azalan tarihi evlerin bulunduğu Alagöz köyünde ki Kilise gibi hazine arayıcıların kurbanı olan onca tarihi Gürcü, Ermeni ve Rus yapısı, Kale ve Kulesinde de kimsenin ilgilendiğine inanmıyorum.. Çünkü yanı başına hayvan meydanı konulan ve bölünmüş yol haline getirilen çevre yolunun yanında ki Kilise gibi Göle’de ki Kömürcü Baba mezarı gibi mezarlıklarda sahipsiz bir Ardahan’ı bilirim ben.. Öyle ki mahalle olması gerekirken ‘Baba tarlalarımıza el koyarlar’ deyip, Ardahan’ın içme suyunu bedavadan içen Sarzep’te ki mezarlığın duvarını örerken yanı başında ki tarihi mezarlığı Gavur mezarlığı deyip duvar dışı bırakan anlayışın hüküm sürdüğü bir Ardahan’da aynı durumun Halilefendi mahallesinde ki mezarlığın üstünde ki eski mezarlıkta ve aynı mezarlığı yanı başında ki tabyalarda görmek mümkün.. Peki, mevcut iktidara yaranmak için var olan ruhsatı kedisini iptal eden bun edenle artık alkol verilmeyen derme, çatma Atalay’ın lokantasının bulunduğu göl kenarında ki yok edilen ağaca dilek bezi asarken, altında bir şehir olduğu söylenen ve bu yönde başlatılan ve sosyoloji, coğrafya, tarih, etnoloji, antropoloji, nümizmatik, filoloji çalışmaları yapan Arkeologların burada ne bulduğu kamuoyuna açıklanmayan ve bu yöndeki çalışması sonuçlanmayan Ağcakala gibi Aşıkşenliğin, Posoflu Atatürk’ün korumasının mezarları gibi Göle Dedeşen’de ki Kıbrıs şehidinin de bulunduğu söylenen tarihi mezarlığı kaçımız ziyaret edip, dualar okuduk? Tabya dedim de bir türlü yeniden hizmete sokulmayan ve hazır varken taşınıp, yeniden başka yere yapılmasına uğraşılan Ardahan Organize Sanayinin de yanı başında olduğu eski Hanak yolu üzerinde bulunan Yıldızlı dağda ki tarihi tabyayı da birçok Ardahanlının görmediğini kendimi bildiğim gibi bilen bir Ardahanlı gazeteciyim… Peki kent merkezinde bulunan ve Güzel Sanatlar Fakültesi olması için bizzat ben, şahsen imza kampanyası başlatıp, tek tek gezdiğim bölge esnafında topladığım imzaları bugün Ankara’da Ardahan esnafının verdiği aidatlarla kaldıkları lüks otelin jakuzili banyosunu kırdıkları ileri sürülen ATSO Meclis Başkanı olan Soner Görmüş’e adlı şahsa verdiğim ama onun götürüp, yetkili ilgililere vermediğini sonradan öğrendiğim köprü başında ki demir köprünün tarihini bilen var mı? Ve bu köprünün yanı başında bulunan ve sorunlarına çözüm arayan öğrencilerinin eylem üzerine eylem yaptığı üniversite ile belediyeye verilmesi beklenirken Millet Bahçesi olan Askeri Kışlaların yanın başında ki 110 yıllık Rus Köprüsü bulunan Ardahan’da ikinci hem de taş olan Göle ilçesinde ki taş, tarihi Rus Köprüyü bilen var mı? Yani Posof’ta ki eriyen kayalıklar gibi büyük bir bölümü her geçen gün harabeleşen merkezde ki Akkoş’un binası gibi Tarım Müdürlüğünün ötesinde bulunan ve Ensar Öğüt’ün de ortağı olduğunu bildiğimiz taş ev gibi Ankara Palas gibi yok olmaya yüz tutan birçok binanın ilgi, alaka ve sahip beklediği Serhat’ın kıymetini bilen var mı? Ve yıllardır asaleten İl Turizm ve Kültür Müdürünün olmadığı ve müze olsun diye çırpındığımız ama asıl yapısının üzerine milyonlar harcanıp, sürülen yaldızlı boyalar ile sözde onarıldıktan sonra bürokratların kente gelen konukları misafir etmekten öteye gitmeyen Kongre Binası olan Ardahan’dan, tarihi, kültürel hazinelerinden ne kadar haberdarız? Ya onca yolu olmayan yaylası, ovası, deresine ne demek gerek? Balı gibi onca hayvansal ürünü de markalaşmayı bekler bir Ardahan’ı ne kadar tanıyoruz? Kısacası gün geçtikçe ekonomisi bizden daha hızlı iyileşen ve istenen kriterleri hızla yerine getiren Avrupa Birliğine girmek üzere olan Gürcülerin turist adı altında gelip, kendileri döneminde ki tarihi kilise, sinagog ve mezarlıkları tespit etmeye çalıştığı tanınmaya, tanıtılmaya muhtaç Ardahan’da Posof’un, suyunun Beşikkaya HES Barajı ile önü kesilip, muhteşem ama her geçen yıl Karadenizlilerin çöktüğü Kinzo kalasının selam verdiği Bülbilan yaylası üzerinden Karadeniz’e akıtılması hedeflenen Kura vadisinin kalyonlarıyla Kurtkala’nın harabalarından ve tarihi birçok kala, kilise, sinagoglarının yanında Beberek’te ki taş okul gibi tarihi, taş yapılı onca evlerinin harabe olup, yok olduğundan haberdar mısınız?.. Değilseniz, Ardahan’a okumaya gelen öğrencilere Ardahan’ı değil, diğer kentleri tanıtmak için bütçe harcayan ARÜ rektörüne, ‘üniversite ile şehir merkezi arasına raylı sistemi kuracağım bu yetmez Diyarbakır’a da giden Doğu Expresini Ardahan’a getireceğim’ derken, asıl adı Ardahan-Bakü-Tiflis olması gereken Kars-Tiflis-Bakü Demir yolunun Ardahan’ın neresinde geçtiğini görmek için o bölgeye, Ardahan’ın Çıldır ilçesine kadar uzanan rayları hiç görmeyen belediye başkanına ve ilçe başkanlarına, batıda Ardahan’ı kurtarıp, kaç ilçesi, kaç Türk, Alevi, Kürt, Yerli, Terekeme, Ahıskalının yaşadığı devam eden göç dolaysıyla her gün biraz daha boşalan köyü olduğunu doğru dürüst bilmeyen stk’lara sorun..
YORUMLAR