Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Oflu kadınlar :Her kadının hayatına dokunana kadar mücadelemiz sürecek. Yaşasın kadınların dayanışması….

  HABER: Gençağa KARAFAZLI KAMERA: Musa YAZICI (TRABZON)- Trabzon’un Of

 

HABER: Gençağa KARAFAZLI

KAMERA: Musa YAZICI

(TRABZON)- Trabzon’un Of ilçesinde kadınlar, Cumhuriyet tarihinde ilk kez sokağa çıkarak kadına yönelik şiddeti protesto etti. “Biz varız, buradayız ve susmayacağız” diyerek bir araya gelen kadınlar, şiddete karşı seslerini yükseltti. Oflu kadınlar “Biz Oflu kadınlar olarak diyoruz ki,; Bugün buradan bir kez daha kararlılıkla söylüyoruz: Kadına yönelik şiddet kader değildir. Şiddeti doğallaştıran, failleri cesaretlendiren cezasızlık politikalarını kabul etmiyoruz. Kadınların yaşam hakkını koruyan, şiddeti önleyen, failleri yargılayan ve toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan politikalar talep ediyoruz.  Ve bu mücadele her kadının hayatına dokunana kadar sürecektir.  Yaşasın mücadelemiz. Yaşasın kadınların dayanışması. Biz varız, buradayız ve susmayacağız.”

Trabzon’un Of ilçesinde Cumhuriyet tarihinde kadınlar ilk kez sokağa çıktı. Kadınlara yönelik şiddeti protesto eden kadınlar düzenledikleri yürüyüşün ardından Of Atatürk bulvarında saat kulesi önünde basın açıklaması yaptılar.25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Gününde kadınlar Türkiye’nin dört bir yanında şiddete, yoksulluğa, eşitsizliğe karşı hakları ve hayatları için sokağa çıktı.

Cumhuriyet tarihinde Of’lu kadınlar ilk kez, kadına yönelik şiddeti protesto etmek için yürüyüş düzenledi. Of Atatürk bulvarı saat kulesi meydanında toplanan onlarca kadın ellerinde meşale ve balonlarla “kadına şiddete hayır Oflu kadınlar” pankartı açarak ellerinde, “Neyse ki eşitlik istiyoruz ya intikam isteseydik”, “Kadının yeri evi imiş afkurun“, “Bundan sonra riv riv”, “eğilmiyoruz niye mi? tacımız düşer”, “Öldür diye büyütmedik”, “Özgür olana kadar isyan”, “şiddete sessiz kalmak şiddettir”, “Biz çalışalım siz yiyin”, “Kadına ilişma”, yazılı dövizlerle bulvar boyunca yürüyen kadınlar yürüyüş boyunca , “ Kadınlar birlikte birlikte  güçlü, Kadına şiddete hayır  Vardık varız var olacağız, Dünya yerinden oynar kadınlar birlik olsa, sloganları attı. Yürüyüşe yöresel kiyafetlerle çok sayıda kadının katılması dikkat çekti.

Yürüyüşün ardından Atatürk bulvarı girişinde basın açıklamasını Tuba Saral Eyuboğlu okudu.

Eyuboğlu, “Bugün burada, kadınların yaşam haklarını, özgürlüklerini ve eşitlik taleplerini haykırmak için toplandık. Neden özellikle bugün toplanıyoruz. 25 Kasım 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde zulme ve baskıya karşı çıktıkları için işkence edilerek öldürülen Mirabal Kardeşlerin mirasına dayanır bugün.

Onların direnişi, uluslararası bir mücadele gününe dönüşmüştür. Ve 25 Kasım dünyanın dört bir yanında milyonlarca kadının, erkek şiddetine, baskıya, sömürüye ve cezasızlığa karşı yükselttiği ortak sesin günüdür.

2025 Yılında Şiddetin Boyutları Derinleşiyor.

Türkiye’de kadınların yaşam hakkı, hâlâ sistematik biçimde ihlal edilmektedir. 2025’in ilk on ayında 235 kadın cinayeti, 247 şüpheli kadın ölümü tespit edilmiştir. Şüpheli kadın ölümlerinin kadın cinayetlerinden fazla olması, kadın ölümlerinin nasıl görünmez kılındığını, olayların üstünün nasıl örtüldüğünü ve cezasızlığın nasıl kurumsallaştığını açıkça ortaya koymaktadır. Kadınların adalete erişiminin nasıl geciktirildiği, faillerin nasıl korunabildiği bu vakalarla da bir kez daha görünür olmuştur.

Cezasızlık Politikaları Şiddeti Derinleştiriyor.

Kadına yönelik şiddet, yalnızca bireysel bir sorun değildir; politik bir sorundur. Cinayet, şiddet ve cinsel saldırı dosyalarının etkin soruşturulmaması, delillerin karartılması, süreçlerin yıllarca sürüncemede bırakılması, faillerin “iyi hal” veya “haksız tahrik” indirimleriyle ödüllendirilmesi; şiddetin yeniden üretilmesinin en temel sebeplerindendir.  Cezasızlık politikaları, faillerin değil; kadınların hayatına mal olmaktadır. Devlet kurumlarının bu süreçteki yetersizliği ve isteksizliği, kadınların “şüpheli” biçimde ölmesine, öldürülmesine ve hayatta kalmak için sürekli bir mücadele içinde olmasına neden olmaktadır.

Of’ta Kadınların Durumu ve Mücadelemiz.

Of’ta kadınlar, tıpkı ülkenin diğer yerlerinde olduğu gibi yaşamlarının her alanında görünmeyen ve görünür engellerle karşı karşıyadır. Ekonomik bağımlılık, sosyal baskı, şiddetin üzerini örten mahalle ilişkileri, destek mekanizmalarına erişimdeki eksiklikler kadınları yalnızlaştırmaktadır. Biz Oflu Kadınlar olarak biliyoruz ki:

Kadınlar yalnız kaldıkça değil, yan yana geldikçe güçlenir. Şiddet, bireysel değil toplumsal bir meseledir. Bu nedenle her kadının yaşam hakkı, sadece kendisinin değil, hepimizin sorumluluğudur.

Mücadelemiz ve Sözümüz

Bugün buradan bir kez daha kararlılıkla söylüyoruz: Kadına yönelik şiddet kader değildir. Şiddeti doğallaştıran, failleri cesaretlendiren cezasızlık politikalarını kabul etmiyoruz. Kadınların yaşam hakkını koruyan, şiddeti önleyen, failleri yargılayan ve toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan politikalar talep ediyoruz.

Bizim mücadelemiz; sokaklarında güvenle yürüdüğümüz, çalışma yaşamında eşit yer aldığımız, evlerimizde özgürce nefes aldığımız, kampüslerde ve işyerlerinde tacizcilerin değil kadınların güçlü olduğu bir hayat içindir.  Ve bu mücadele her kadının hayatına dokunana kadar sürecektir.  Yaşasın mücadelemiz. Yaşasın kadınların dayanışması. Biz varız, buradayız ve susmayacağız.” İfadelerine yer verdi.

Kadınlar basın açıklamasının ardından ellerinde ki balonları kadın özgürlüğü adına gökyüzüne bıraktı.

Oflu kadınların düzenlediği etkinliğe Şükran Yangın Üst 2008’den bugüne öldürülen 5466 kadının portresini çizdi. Bunları Of’a getirdi ve eylem öncesi sergi açtı. Bu portreleri bazılarını eylem alanına getirerek yürüyüş öncesi sergiledi.

“Ben de her kadın için bir kadın portresi çizerek, ölmüş kadınları yaşatmak için fırçamı çalıştırıyorum”

Şükran Yangın Üst burada eylemcilere hitaben yaptı konuşmada şunları söyledi, “Bir kadın ve bir eğitimci olarak “Bu konuda nasıl bir farkındalık oluşturabilirim?” diye düşünürken, her gün öldürülen kadınların anısına bir resim yapmaya başladım. Bu çalışmalar onlar için bir itaf niteliğindeydi. İlk sergimi 2019’da, pandemi öncesinde açtığımda sayı 3.150 kadındı.

Sonra 2022’de İstanbul’da açtığım sergide bu sayı 4.600’e yükseldi. Bugün ise —Ekim ayı dahil, Kasım henüz eklenmeden— 5.460 kadın… Hepsi resmi olarak öldürülmüş, haklarında “nerede, kim tarafından, nasıl öldürüldü, kaç yaşındaydı” gibi tüm bilgilerin yer aldığı belgeli kadınlar.Ve eminiz ki, hepinizin de bildiği gibi, kayıtlara bile geçmemiş bir o kadar daha kadın vardır. Bu gerçekler çok acı verici olsa da maalesef ülkemizin geleceğinin karanlık bir tablosunu ortaya koyuyor.

Ben de her kadın için bir kadın portresi çizerek, ölmüş kadınları yaşatmak için fırçamı çalıştırıyorum. Bu çalışma şu anda dünyada tektir; hiçbir ressam tek bir tema üzerine bu kadar çok eser üretmemiştir. Bu açıdan da bir ilk olma özelliği taşıyor: Yaşayan bir sergi.Ölenleri yaşatmak için yaşayan bir sergi… Çünkü her gün güncelleniyor; maalesef her gün eklenen yeni kadınlarla büyüyor.Bugün burada serginin çok küçük bir bölümünü gösterebildik. Arkadaşlarımızın bu fikri görünür kılması benim için çok kıymetli oldu. Belki bir gün hep birlikte tüm eserleri görme imkânımız da olur.Ben, dünyanın üzerindeki tüm kadınlar ve tüm canlılar için; hiçbir canlının öldürülmediği, herkesin eşit koşullarda özgürce yaşayabildiği bir dünya diliyorum.Ve burada, hayatını kaybeden tüm kadınları saygıyla anarak hepinizi selamlıyorum”