**”Mamdani’yi Kutsamalı mıyız?”**
Dünyanın her köşesinde sınıfın sesi aynı kelimeleri söylüyor, Ev, iş, aş.
Londra’da kira; Delhi’de iş ; İstanbul’da sofra.
Farklı diller, farklı dinler, farklı renkler… ama aynı ezilme biçimi. New York ‘ta da aynı, değişmiyor.
Kapitalizm artık küresel bir “yaşam krizi” üreticisi. Örneğin, barınma hakkı, bir ülkenin iç meselesi olmaktan çıkıp bütün bir sınıfın ortak çığlığına dönüşmüş durumda.
New York’ta Zohran Mamdani’nin yükselişi de bu küresel tabloya yazıldı. Bir kent düşün, gökdelenlerin gölgesinde, 3 milyon kiracının her ay maaşının yarısını ev sahibine verdiği bir şehir.
İşte tam orada, biri çıktı ve dedi ki:
“Kira insaflı olacak. Ulaşım kamusal olacak. Zengin daha çok ödeyecek.”
Büyülü bir cümle değil bu; ama halkın unuttuğu bir dili yeniden kurdu. Sokakta yankı buldu, çünkü orada yaşayanlar şimdilik devrim değil, nefes almak istiyordu.
Kapitalizmin merkezinde bunca yoksulluk yaşanırken devrim istenmez mi? Elbette istenir ama o iş o kadar kolay değil. En azından şimdilik bir nefes, devrim de elbet gelecek.
Solun bir bölümü her “reform”u küçümser; “devrimi geciktiriyor” der. Haklıdırlar. Ama devrim sağlam bir özne,sağlam bir örgütlülük ister. Devrim bütün toplumsal katmanların bölünmüş olmasını bekler. Öyle söylemekle olmaz.
Şunu da unutmayalım, Devrim, reformların başarısız olduğu yerde başlar. Artık insanların devrimden başka hiç bir umudu yoktur çünkü.
Eğer Mamdani bugün New York’ta kira adaletinden söz edebiliyorsa, o kentte biriken öfke doğru kanala akıyor demektir.
Bu öfkenin düzen tarafından soğurulma riski elbette var Soros’un oğlunun gölgesi, liberal ağların “denetimli solculuğu” hep orada bekliyor.
Ama Mamdani’yi bu ağın kuklası olarak görmek, sınıfın kendi öz talebini küçümsemek olur. Sınıfın öz talebini karşılsyacak özneler yetersiz ise Mamdani’yi fırsata çevirecek adımları planlamaları için fırsat ortamı yakalamışlardır. İşe koyulsunlar.
Mamdani, sistemin içinde devrimi vaat etmeden kamuculuğu dillendirdi. Bu, bir “kahramanlık” değil; sınıfın gündelik, ter kokulu gerçekliğinin siyasete sızmasıdır.
Bugün gezegenin dört yanında aynı tablo.
Bir yanda servet birikimi, diğer yanda barınma ,açlık, yoksulluk krizi.
Kutuplar arası gelir farkı tarihin en uç noktasında.
Latin Amerika’dan Avrupa’ya, Asya’dan Afrika’ya her ülkede bir “sosyal patlama gazı” birikiyor.
Ama bu gazın her yerde devrime dönüşeceğini sanmak, sosyalistler için romantik bir yanılgı olur.
Çünkü devrim yalnızca öfkeyle değil, örgütlü sınıf bilinciyle olur.
Bu bilinç olmadan öfke patlar, sistem yenilenir tıpkı Roosevelt’in New Deal’ında, tıpkı bugünün reformcu sol dalgasında olduğu gibi. Sol dalgayı fırsata çeviremeyenler kaybediyorlar, kaybettiler. İşte bu dalga içinde sosyalist devrimciler tam da dalgayı daha da büyütecek adımları atmalı.
Mamdani bu anlamda ne bir devrimci, ne de bir sahte peygamber. O, krizle umut arasında bir köprü. Bu köprüyü kullanabilecek olan komünistlerdir. Yine hazırlıksız iseler yine kaybedecek olan komünistlerin hazırlıksızlığı yüzünden, beceriksizliği yüzünden yoksullar olacaktır.
Bugün eleştirecek yerde şu soruyu sormalıyız? Bu gibi durumları nasıl fırsata çevirip sermayenin elinden iktidarı alabilecek hareketi başlatabiliriz?
Sosyalistler Mamdani’yi kutsamamalı; ama ondan öğrenmeyi de reddetmemeli. Çünkü halkın dilini, gündelik taleplerin politik karşılığını yeniden keşfetti. Bize “devrim”i değil, örgütlenmenin dilini hatırlattı.
Kutsamak kolay, ama anlamak daha değerli.
Eğer New York’ta kira adaleti talebi milyonlara ulaşıyorsa, Trabzon’da, İstanbul’da, Buenos Aires’te, Nairobi’de de aynı talep yankılanabilir.
Bu yankıyı devrime çevirmek ise reformcuların değil, örgütlü sosyalistlerin görevi.
Mamdani’yi kutsamayalım. Ama onun kazandığı halk desteğini, sınıfın bugünkü ruh halini, öfkenin biçimlerini ciddiye alalım.
Çünkü barınma, ulaşım, geçim artık sadece ekonomik meseleler değil , dünyanın her köşesinde yeni bir sınıf dayanışmasının filizleri.
Devrim belki bugün değil, ama o filizlerin altında toprak çoktan çatladı.
Yeni bir yolu tartışırken, örgütlenmeyi unutmayıp birlikte mücadele etmenin yollarını da mutlaka bulalım.
Dünyanın her köşesinde sınıfın sesi aynı kelimeleri söylüyor, Ev, iş, aş.
Londra’da kira; Delhi’de iş ; İstanbul’da sofra.
Farklı diller, farklı dinler, farklı renkler… ama aynı ezilme biçimi. New York ‘ta da aynı, değişmiyor.
Kapitalizm artık küresel bir “yaşam krizi” üreticisi. Örneğin, barınma hakkı, bir ülkenin iç meselesi olmaktan çıkıp bütün bir sınıfın ortak çığlığına dönüşmüş durumda.
New York’ta Zohran Mamdani’nin yükselişi de bu küresel tabloya yazıldı. Bir kent düşün, gökdelenlerin gölgesinde, 3 milyon kiracının her ay maaşının yarısını ev sahibine verdiği bir şehir.
İşte tam orada, biri çıktı ve dedi ki:
“Kira insaflı olacak. Ulaşım kamusal olacak. Zengin daha çok ödeyecek.”
Büyülü bir cümle değil bu; ama halkın unuttuğu bir dili yeniden kurdu. Sokakta yankı buldu, çünkü orada yaşayanlar şimdilik devrim değil, nefes almak istiyordu.
Kapitalizmin merkezinde bunca yoksulluk yaşanırken devrim istenmez mi? Elbette istenir ama o iş o kadar kolay değil. En azından şimdilik bir nefes, devrim de elbet gelecek.
Solun bir bölümü her “reform”u küçümser; “devrimi geciktiriyor” der. Haklıdırlar. Ama devrim sağlam bir özne,sağlam bir örgütlülük ister. Devrim bütün toplumsal katmanların bölünmüş olmasını bekler. Öyle söylemekle olmaz.
Şunu da unutmayalım, Devrim, reformların başarısız olduğu yerde başlar. Artık insanların devrimden başka hiç bir umudu yoktur çünkü.
Eğer Mamdani bugün New York’ta kira adaletinden söz edebiliyorsa, o kentte biriken öfke doğru kanala akıyor demektir.
Bu öfkenin düzen tarafından soğurulma riski elbette var Soros’un oğlunun gölgesi, liberal ağların “denetimli solculuğu” hep orada bekliyor.
Ama Mamdani’yi bu ağın kuklası olarak görmek, sınıfın kendi öz talebini küçümsemek olur. Sınıfın öz talebini karşılsyacak özneler yetersiz ise Mamdani’yi fırsata çevirecek adımları planlamaları için fırsat ortamı yakalamışlardır. İşe koyulsunlar.
Mamdani, sistemin içinde devrimi vaat etmeden kamuculuğu dillendirdi. Bu, bir “kahramanlık” değil; sınıfın gündelik, ter kokulu gerçekliğinin siyasete sızmasıdır.
Bugün gezegenin dört yanında aynı tablo.
Bir yanda servet birikimi, diğer yanda barınma ,açlık, yoksulluk krizi.
Kutuplar arası gelir farkı tarihin en uç noktasında.
Latin Amerika’dan Avrupa’ya, Asya’dan Afrika’ya her ülkede bir “sosyal patlama gazı” birikiyor.
Ama bu gazın her yerde devrime dönüşeceğini sanmak, sosyalistler için romantik bir yanılgı olur.
Çünkü devrim yalnızca öfkeyle değil, örgütlü sınıf bilinciyle olur.
Bu bilinç olmadan öfke patlar, sistem yenilenir tıpkı Roosevelt’in New Deal’ında, tıpkı bugünün reformcu sol dalgasında olduğu gibi. Sol dalgayı fırsata çeviremeyenler kaybediyorlar, kaybettiler. İşte bu dalga içinde sosyalist devrimciler tam da dalgayı daha da büyütecek adımları atmalı.
Mamdani bu anlamda ne bir devrimci, ne de bir sahte peygamber. O, krizle umut arasında bir köprü. Bu köprüyü kullanabilecek olan komünistlerdir. Yine hazırlıksız iseler yine kaybedecek olan komünistlerin hazırlıksızlığı yüzünden, beceriksizliği yüzünden yoksullar olacaktır.
Bugün eleştirecek yerde şu soruyu sormalıyız? Bu gibi durumları nasıl fırsata çevirip sermayenin elinden iktidarı alabilecek hareketi başlatabiliriz?
Sosyalistler Mamdani’yi kutsamamalı; ama ondan öğrenmeyi de reddetmemeli. Çünkü halkın dilini, gündelik taleplerin politik karşılığını yeniden keşfetti. Bize “devrim”i değil, örgütlenmenin dilini hatırlattı.
Kutsamak kolay, ama anlamak daha değerli.
Eğer New York’ta kira adaleti talebi milyonlara ulaşıyorsa, Trabzon’da, İstanbul’da, Buenos Aires’te, Nairobi’de de aynı talep yankılanabilir.
Bu yankıyı devrime çevirmek ise reformcuların değil, örgütlü sosyalistlerin görevi.
Mamdani’yi kutsamayalım. Ama onun kazandığı halk desteğini, sınıfın bugünkü ruh halini, öfkenin biçimlerini ciddiye alalım.
Çünkü barınma, ulaşım, geçim artık sadece ekonomik meseleler değil , dünyanın her köşesinde yeni bir sınıf dayanışmasının filizleri.
Devrim belki bugün değil, ama o filizlerin altında toprak çoktan çatladı.
Yeni bir yolu tartışırken, örgütlenmeyi unutmayıp birlikte mücadele etmenin yollarını da mutlaka bulalım.

YORUMLAR