Çamlıhemşin Belediye Başkanımız felaket anında gösterilen çabanın detaylarını samimiyetle paylaşmış. Can kaybının yaşanmaması hepimiz için bir teselli. Emeği geçen her kuruma, sahada çalışan tüm personele, tahliye edilen insanlara kapısını açan herkese elbette teşekkür borçluyuz.
Ama şu soruyu da sormadan geçemeyiz:
Tedbir gerçekten neydi?
Felaketi yaşadıktan sonra kriz masası kurmak, iş makineleriyle yolları açmak, Kızılay’la çay dağıtmak, fırın çalıştırmak, helikopter kaldırmak… Evet, bunlar “devletin sahada olması” anlamına gelir.
Ama asıl mesele bu değil.
Asıl tedbir, dere yataklarını imara açmamak, Fırtına Vadisi gibi eşsiz doğal alanları yol ve tesis projeleriyle baskı altına almamaktır.
Bugün “çok şükür burnu kanamadı” dediğimiz her taşkının, arkada bıraktığı bir başka gerçek daha var:
Doğanın canı yanıyor.
Ayder şantiyesi! Açılan yollar, sit alanına yapılan bungalovlar, revize edilen ÇED raporları, “turizm” adı altında doğayı ticarileştiren kararlar… Tüm bunlar yıllardır felaketin alt yapısını örüyor.
Ve sonra yağmur geliyor.
Biz kriz masası kuruyoruz.
Ve bu döngü durmadan tekrar ediyor.
Bir diğer dikkat çekici nokta ise, böylesi anlarda yapılan uzun teşekkür listeleri… Bakanlardan valilere, kurum müdürlerinden belediyelere kadar uzanan bu liste, fark ettirmeden asıl soruyu örtüyor:
Bu yanlış projeleri onaylayan kimdi?
ÇED raporlarına olur veren kimdi?
İmar planlarını kim yaptı? Ya da 27 yıldır bu planları yapmayıp da bunca ruhsatsız yapının yol haritasını kim çizdi? Bunların hiç birinde belediye sorumlu değil ama sorumluları görmezden gelemeyiz.
Kriz anında görünmek önemli olabilir ama yıllarca yapılan hataları unutturmaz.
Güçlü olmak, kepçeyle yolu açmak değil, o yolun yanlış yere açılmasına baştan engel olmaktır.
Evet, helikopter geldi, fırın çalıştı, yakıt sağlandı. Ama kaybolan sadece mallar değildi.
Doğal denge, köyün geleceği ve insanların güvenlik duygusu da sel sularına karıştı.
“Gelen mala gelsin” demek, belki bir teselli sözüdür. Ama bu cümleyle sıradanlaştırılan her mal, yılların emeğidir.
Şimdi ise tam zamanı.
Doğayı krizle değil, kararla korumanın zamanı.
Devletin gücünü kepçeyle değil, hukukla, bilimle, vicdanla göstermenin zamanı.Çünkü doğa, kandırılmaz.Bükülmez.Unutmaz. Vazgeçmez.