Gün boyu yaşadığımız onca sorunun yanında en meraklı, canlı olma hissi ile başta Whatsapı olmak üzere sanal ortamı açarak, ‘kimler ne paylaşmış, ne yazmış, ne demiş?’ düşüncesiyle günün çoğunu başında geçirdiğimiz sanal ortamda gördüklerimizin psikolojimizi nasıl etkilediğini uzun uzun anlatmaktansa benim yaşadıklarımı sizin de yaşadığınızı bilerek buraya girmek istemiyorum.
Ama şahsımın bizzat yaşadığı bir durumu anlatmak gerekirse ve ‘Ya Fakir gerçekten sen mi yazıyorsun onca güzel yazıyı?’ diye beni daha da tetikleyen, sorumluluk almama sebep olan ve çok yakından takip eden okurlarımın yeni bir yazımı daha okumaları için başına geçtiğim bilgisayarı dizlerimin üzerine alıp, düşündüklerimi yazıya aktarmaya hazırlanırken her insan gibi bende sanalda yaşananlara göz atma ihtiyacı duymaktayım.
Ve bu ihtiyacı gidermek için girdiğim sanal dünyaya belki de yazılarıma katkı sunacak güzel bir yazıya, habere, fotoğrafa rastlarım düşüncesi ile tarama yaparken aynı anda açtığım whatsapıma, faceme, instagramıma, twittirima, youtubema, linkedinime de bakmadan yazıma, yazılı ve görüntülü haberlerime, günlük yaşadıklarıma geçemiyorum.
Tabi çok yararlı şeylerin yanında insanın psikolojisini alt üst eden ve zevkle başına geçtiğiniz bir işte yaşandığı gibi sanal ortamda da tatsız şeylerde olmuyor değil ve bir anda büyük bir şevkle başına geçtiğiniz sanal ortamı size sunan bilgisayarı ya da cep telefonunu kırmanız geliyor.
Evet, bu haberle, ‘Üniversiteler fuhuş yuvası’ gibi satırlar söyleyen sözde okumuşların salakça paylaşımları ya da özelden gelen bir mesajla bir anda allak-bullak olan psikolojinizi alt-üst eden saçmalıkları en çok yaşayan biriyim desem inanın.. Ki bunu sana, bana yapanların en yakının, en tanıdığın ve seni, beni çok ama çok yakından bilmesine rağmen saçma takıntılarının esiri olmasının verdiği psikolojisi ile senin olduğu gibi benimde psikolojimi alt üst etmeye yetiyor, artıyor bile.
İşte bu yazımı yazdığım anda böyle salakça, saçma, takıntılı, ön yargılı, empati yapıldığında kendisinin yaptığını sanki karşısındaki de yapıyormuş gibi düşünen birinin yazdığı mesajlarına bakınca insanın ‘Ulan senin de, yaptığının da, yapacağını da’ demesi geliyor veya engelliyorsun ya da cevap verirken daha gerilip, belki de onun istediği gibi psikolojik olarak darmadağın olduğunu fark ederek lanet ediyorsun.
Bu yönde birçok yazı yazan biri olarak bugünde yaşadığımın nedenine ‘Psikolojinizi güçlü tutmak için neler yapabilirsiniz?’ baktığım da okuduğum bir yazıda karşıma ilginç bir satır çıkıyor..
Birincisi bir yandan kulak ucuyla dinleyip, izlediğim tv kanalını değiştirip, ruh veren belgesel kanalını seçiyorum.
İkincisi ‘Güçlü psikolojiye sahip olmayan bireylerin düştüğü en büyük hatalardan bir tanesi morallerini ve duygularını başkalarının belirlemesine izin vermeleridir.’ satırlarını okurken, nerede hata yaptığımı anlıyorum. Yani dost, arkadaş, eş, sırdaş diye bildiklerinle açık verip, ‘O anlık moralini ve duygularını karşı tarafın belirlemesine izin verdiğimi anlıyorum, ‘O beni daha iyi anlar diyerek salakça düşünürken..
Çünkü, insan psikolojisinde duyguları meydana getiren güç bireyin kendi düşünceleridir. Dolayısıyla bu olumsuzlukları sağlıklı şekilde düşünerek çözebilir, olumsuz duygularınızın üstesinden mantıklı bir şekilde düşünerek gelebilirsiniz. Çevrenizdeki bireylerin sizin üzerinizde güç sahibi olmasına ve davranışlarıyla sizi kötü hissetmeye itmelerine engel olmalısınız. Bunu, bağımsız ve özgür bir birey olduğunuzu göz önünde bulundurarak, başkalarının düşüncelerini ya da davranışlarını değiştiremeseniz de kendinizinkileri değiştirebileceğinizin bilincinde olarak yapabilirsiniz.’ diyordu psikoloji ile ilgili yazıyı okurken..
Ve kendinize olan güveniniz yetersizse veya kendi duygu ve düşünceleriniz, değerleriniz net değilse çevrenizdeki kişilerin sizi etkilemesi oldukça kolaydır. Başkalarının sizin üzerinizde güç sahibi olması ve ruh halinizi etkilemesi sizi depresyona itebilecek en büyük olumsuzluklar arasında yer alır. Her bireyin birbirinden farklı olduğunu kabullenmeli, başkalarına göre yaşamaktan kesinlikle kaçınmalı ve kendi doğrularınıza göre tutarlı bir şekilde yaşamalısınız. Bunun yanı sıra başarılı bir insan olmak için çevrenizdeki bireylerin onayını ve takdirini kazanmanın gerekli olmadığını da bilmelisiniz. Elbette yapıcı eleştirilere kulak vermekte ve bunlar arasından size de mantıklı gelenlere yönelik önlem almakta fayda vardır. Fakat kendinize olan inancınız ve kendinize verdiğiniz değer kesinlikle başkalarının sizin hakkınızdaki düşüncelerine bağlı olmamalıdır.’ satırlarının ne kadar önemli olduğunu anlıyor, hatanın karşıdaki psikoloji yıkanın değil, kendimin olduğunu anlıyordum.
Yani yakın bir arkadaşınız, bir aile bireyiniz veya iş arkadaşınız sizi kırmış veya üzmüş olabilir. Bu kişiye karşı büyük bir öfke duymak, giderek çoğalan bir kin beslemek aslında karşıdaki kişiden çok sizi olumsuz etkileyecektir. Bu kişiye karşı beslediğiniz öfke, sizin kendi vaktinizden çalarak bir olumsuzluğa odaklanmanıza neden olur. Dolayısıyla bu vaktinizi ve enerjinizi geri alabilmek adına yapabileceğiniz en yararlı davranış affetmektir. Sizi kıran kişiyi affetmeniz bu kişiye hayatınızda yeniden yer vereceğiniz, geçmişi tamamen unutacağınız ya da hatalarıyla birlikte kabul edeceğiniz anlamına gelmez. Burada bahsedilen affetme, karşınızdaki kişinin sizi üzmüş olan davranışlarının kendi hatalarından kaynaklı olduğunu kabul etmek ve bunların sizin ruh halinizi olumsuz etkilemesine izin vermemek anlamına gelir.’ diyen bu satırları kendi iç dünyamla karşılaştırıp, insanı sosyallikten uzaklaştıran sanaldan uzaklaşıp, yazımı bitirirken belgeseldeki yılanın güzelliğinin yanında adı üzerine olan bir canlı olduğunu ve bin bir sorun, sıkıntı, engel ve takıntı aşan güçlü bir psikolojiye sahip bir insanın nasıl bir anda güçsüzleştirildiğini unutmamam gerektiğini de not ediyordum.
Çünkü o belgeselde ki yılanın uyuyan bir Sincabın evine girip, onun uyanmasına fırsat vermeden sarıp, boğuyordu, o sıcak ev bir anda soğuk bir mezara dönerken..
YORUMLAR