Orta Doğu bir kez daha ateş çemberinde. Halklar ölüm tehdidi altında. İsrail devleti, uluslararası hukuku ayaklar altına alarak İran’ın başkentinden Tebriz’e, Natanz’daki nükleer tesisten Şiraz’a dek sivilleri, bilim insanlarını, üst düzey askeri yetkilileri hedef alan kapsamlı bir saldırı başlattı.
Bu saldırılarla İsrail sadece İran’a değil, aynı zamanda bütün bölge halklarına karşı yeni bir hegemonya hamlesi yürütmektedir. Geride kalan sadece yıkılmış kentler değil; yitirilen onurlar, gasp edilen geleceklerdir. Bahane İran’ ın bölgeyi tehdit edecek nükleer çalışmaları. Gerçekten komik gerekçeler.
Netanyahu’nun “Yükselen Aslan Operasyonu” adıyla sunduğu bu barbarlık, siyonist devletin gerçek yüzünü bir kez daha açığa çıkardı.
Saldırılar, Filistin’de süregiden soykırıma gösterilen tepkiyi bastırmayı, dikkatleri Gazze’den uzaklaştırmayı, ABD destekli İsrail’in bölgede rakipsiz bir güç olarak yeniden tescillenmesini amaçlıyor. Ancak bu bir illüzyondur; gerçek güç halklardadır.
İsrail’in İran’a yönelttiği saldırı, emperyalizmin klasik yöntemiyle birebir örtüşür: Krizi kaosla büyüt, düşmanı şeytanlaştır, halkları korkuya boğ, sonra kendi saldırını “önleyici güvenlik” gerekçesiyle meşrulaştır.
Ortadoğu halklarına “barış” vaat edenler, aynı anda nükleer tesisleri bombalayarak çocukları katlediyor. Filistin’i “terörist” ilan eden İsrail, bizzat terörün vücut bulmuş hali olarak bir devlet görünümünde hareket ediyor.
Bu saldırganlık tesadüf değil. Tersine, 2004’te resmen ilan edilen Büyük Ortadoğu Projesi’nin adım adım uygulamaya konulan yeni aşamasıdır.
Bu coğrafya bilinçli olarak parçalanmak, halklar birbirine kırdırılmak, halkların enerjisi savaş ve milliyetçilikle tüketilmek isteniyor. İsrail’in elinde 80’den fazla nükleer başlık varken, İran’ın muhtemel nükleer girişimi bahane edilerek topyekûn bir savaşın zemini yaratılıyor. Bu, güç değil çürüme alametidir.
Peki ya İran? İran halkının yıllardır hem emperyalizme hem kendi içindeki gericiliğe karşı verdiği mücadele görmezden gelinemez.
Bugün İran’ın yaşadığı saldırı, ne teokratik rejime ne de mollalara yöneliktir; doğrudan İran halkının tarihsel birikimine, bölgedeki anti-emperyalist damara yöneliktir.
Aynı şekilde İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırım da yalnızca Filistinlilere değil, eşitlik ve özgürlük ideallerine yöneltilmiş bir saldırıdır.
Bu koşullarda sosyalistlerin ve ilerici halk güçlerinin görevi nettir: Siyonist saldırganlığa, emperyalist işgallere, milliyetçi hezeyanlara karşı halkların birliğini ve enternasyonalizmi savunmak.
Tahran da bizimdir, Gazze de. Lübnan da bizimdir, Musul da, Rojava da. Bu topraklar halkların, bu yeryüzü biz emekçilerin.
Marksizmin öğrettiği gibi: Tüm tarih, sınıf mücadelelerinin tarihidir. Bugün Ortadoğu’daki çatışma yalnızca devletler arasında değil; halklar ve iktidar blokları, emek ile sermaye, bağımsızlık ile sömürü arasındadır.
İsrail’in saldırıları bir jeopolitik hamle gibi görünse de gerçekte, emperyalist tahakküm sisteminin yeni bir yeniden üretimidir.
Direnişin asıl cephesi bu saldırganlığa karşı halkların ortak mücadelesidir. İran halkının özgürlük, Filistin halkının varoluş ve tüm Orta Doğu halklarının barış ve ekmek kavgası ancak verilecek bu birlikte mücadeleyle anlam kazanacaktır.
Bugün yazı yazan her kalem, bu sesi çoğaltmak zorundadır: Siyonist barbarlığa, emperyalist ikiyüzlülüğe, halkların yoksulluğundan medet uman savaş tüccarlarına karşı halkların kardeşliği tek çıkış yoludur.
Ve bu ses, bombaların gürültüsünü aşacak kadar haklı, tankların palet izini silecek kadar güçlüdür. Çünkü halklar susmaz. Çünkü tarih, zalimlere değil, direnenlere aittir.
Bu yazı bir çağrıdır. Barışın değil suskunluğun değil, halkların bilinciyle örülmüş ortak bir direnişin çağrısı.
Emperyalizmin kurduğu cehennem kapılarını, halkların dayanışması kapatacaktır. Bölgesel kurtuluş için ortak sosyalist bir örgütlenmeye bugün daha çok ihtiyaç vardır.
Bugün yeniden sosyalist bir enternasyonel oluşturmak elzemdir. İlk adımı da Ortadoğu halkları ve işçi sınıfı birlikte atmalı, birlikte örgütlenerek yapmalıdır.
Yaşasın enternasyonalist birlik ve mücadele.
YORUMLAR