Bugün Ortadoğu’nun reel siyaseti ortada. Sosyalist bir Suriye’yi elbette isteriz; sınıfsal devrimini yapmış, emekçi iktidarını kurmuş bir Suriye’yi… Ama bugün bu imkân yoksa, önümüzde duran tablo şu değil mi?
İslamcı-cihatçı HTŞ/Colani yönetiminde, merkeziyetçi, tekçi, silahlı çetelerden oluşan bir Suriye mi;
yoksa tüm halkların yönetime katıldığı, ademi merkeziyetçi, Kürtlerin Rojava’da söz sahibi olduğu, PYD-SDG’nin denklemde olduğu bir Suriye mi?
“İkisi de emperyalist proje, fark etmez” dediğimiz yerde neyi tercih etmiş oluyoruz?
Tarafsızlık iddiası, fiiliyatta cihatçı bir devlet düzenini kabullenmek anlamına gelmiyor mu?
Ya devletin dili,
ya emperyalistlerin sunduğu iki seçenekten biri…
Peki hiçbirini seçmiyorum dediğimizde, geriye kimin düzeni kalıyor?
Bu sorudan kaçmayalım.
Marksizm soyut saflık değil, somut durumun somut tahlilidir.
Buyurun, cevaplayalım.

YORUMLAR