Seçim sonrası ekonominin düzelmesi için iki ana enstrüman kullanılıyor; zam ve yüksek faiz..
Önce zamlarla piyasaya para girişi azaltıldı, ardından ise paranın bankalara çekimi için adım adım faizler yükseltildi.
Yapılanların amacı TL./faiz cazibesi üzerinden TL.’ye dönüşü arttırmak, dövizin tırmanışını durdurmak, paranın piyasalarda kullanımını da azaltarak enflasyonu ve piyasadaki şişirilmiş fiyatların geri çekilmesini sağlamak.
Bu aslında IMF’nın kredi sağladığı ülkelere dayattığı ‘sıkı para politikası ‘modeli.
IMF bu yolla zora girmiş ekonomilerin kredibilitesini yükselterek o ülkelere dış kredinin girişini sağlamanın yolunu açıyor.
Bu modeli Türkiye geçmişte en sert şekilde Özal ve Çiller eliyle denedi.
İktidarın geldiği yer de aynı yer.
Dünyada ekonomik krizlere karşı önerilen, uygulanan tek model bu.
Buna “acı reçete” deniyor.!
Sonuçta; önce kazığın ucunu gördük, bundan sonra kazık daha da derinleşecek.
O nedenle, orta ve alt sınıf israftan kaçınıp, giderleri kısmazsa ciddi zorluklar çekecek.
Ancak şu bir gerçek ki, Türkiye’de halkın büyük bir kesimi geçen süreçte belirli bir birikim elde etti.
Eğer, herkes bu zor süreçte ev ekonomisini iktisatlı yürütürse ciddi bir kriz yaşanmadan süreç atlatılabilir.
Dönüp dönüp aynı yere gelmek bu ülkenin kaderi, ne yapalım?
İdeolojik iktidarlar eninde sonunda küresel ekonominin şartlarına teslim oluyor. Yani, en güçlü ideoloji; para…
Para, daha çok kazanmak için her şeyi ezip geçiyor, geride sadece boş sloganlar kalıyor..!
YORUMLAR