“Bugün Cumhuriyet kutlanmaz, örgütlenir.”
Şimdi aşağıda yazacaklarıma kızacaklar olacak. Olsun. Ama bizler bugün burjuva cumhuriyetin kalıntıları bile kalmamışken hala 1923 te kalıp kutlama yapanlarla aynı şeyleri düşünmek zorunda değiliz.
1923 , 1876 da başlayan sürecin cumhuriyet ile taçlandığı ilerici bir tarihtir. Bu konuda hiç bir sıkıntı yok. Peki bu cumhuriyet yoksulun, işçinin, fakirin, cumhuriyeti olmuş mudur? Buna cevabımız ne olur?
Biz sosyalistletin/ komünistlerin cevabı tam da şudur : Burjuva Cumhuriyet, halkın değil sermayenin düzenidir.
Bugün için zaten hiç bir ilkesi ortada olmayan 29 Ekim, geçmişi kutlama günü değil; bizim için bir adım daha ileri atma günü, sınıf mücadelesini yeniden yükseltme, devrimci iradeyi örgütleme günüdür.
Gerçek Cumhuriyet, üretim araçlarının emekçilerin eline geçtiği gün başlayacak.
Cumhuriyet, bu topraklarda hiçbir zaman mottosu olan sınıfsız, sömürüsüz bir düzenin adı olmadı.
Kuruluşu, halkın iktidarı değil, ulusal burjuvazinin ve asker-bürokratik elitin iktidar projesiydi.
Hilafetin zincirlerini kırarken sermayenin altın zincirlerini taktı. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” dediler, ama o “millet” hiçbir zaman üretim araçlarının sahibi olamadı.
Bugün 29 Ekim. Yine sahnede aynı aktörler: Devlet erkanı, büyük sermaye patronları, burjuva muhalefet.
Hepsi “Cumhuriyeti korumak”tan söz ediyor.
Ama kime karşı? Kendi yarattıkları kapitalist düzene karşı mı? Halkın yoksulluğuna, işsizliğine, sömürüsüne karşı mı? Elbette hayır.
Cumhuriyet’in “ilerici” yönü, feodal kalıntıların tasfiyesiyle sınırlıydı. Ama burjuva sınıfının iktidarını ortadan kaldırmadı; tersine kurumsallaştırdı.
Bu nedenle, Marksist bakış açısından Cumhuriyet, bir “devrim” değil, sermayenin burjuva devleti yönetme biçimidir.
Cumhuriyet, “aydınlanma”yı halkın eline değil, burjuva aydınların eline verdi. “Kadın özgürlüğü”nü, eşit ücret ve özgür iradeden çok, ucuz emek gücü haline getirdi.
“Kalkınma” dediği şey, köylüyü toprağından koparıp şehirlere yığmaktan ibaretti. “Bağımsızlık” ise NATO üyesi, IMF borçlusu, emperyalizmin taşeronu bir ekonominin vitrin süsüydü.
Bugünün burjuva “Cumhuriyetçileri”, halkın değil piyasanın savunucularıdır. Bir yandan laiklik, diğer yandan NATO bildirgesi taşırlar.
Küresel sermayeye bağlılıklarını gizlemezler .
Onların Cumhuriyet’i, işçinin değil, işverenin Cumhuriyeti’dir. Sınıfsal olarak gericidir, biçim olarak modern, içerik olarak sömürücü.
Cumhuriyet’i bu haliyle savunmak, sömürüyü bayraklaştırmaktır.
AKP, Cumhuriyet’e dışarıdan bir darbe değil; onun içsel çelişkilerinin ürünüdür. Burjuva Cumhuriyet, kendi burjuvazisini yaratmış; o burjuvazi sonunda dini, piyasayı ve devleti birleştirmiştir.
Yani bugünkü rejim, o “ilerici” Cumhuriyetin en saf kapitalist biçimidir: Laik maskeyi atmış, çıplak sermaye diktatörlüğüdür.
O yüzden bugün yaşanan, Cumhuriyet’in çöküşü değil, aslında burjuva cumhuriyetin tamamlanmasıdır. Burjuva sınıfı kendi tarihsel sınırına dayanmış, devrimci bir kopuşun eşiği belirginleşmiştir.
Ortadoğu’nun “cumhuriyetleri” , Mısır, Suriye, Irak aynı kaderi yaşadı. Hepsi burjuva kalkınmacılığın maskesi altında emperyalizme bağlandı.
Ne Nasırcılık, ne Baas, ne Kemalizm: Hiçbiri halkın iktidarını kuramadı. Çünkü üretim araçlarına dokunmadılar. Bu topraklarda hep söyledikleri “devrim”in yarım kalması, sınıfsal karakterin gizlenmesindendir.
Gerçek Cumhuriyet, sadece biçim değil, içeriktir.
Halkın yönetime katılması değil, üretim araçlarının kolektif mülkiyetidir.
Sömürünün sona erdiği, planlı ekonominin, özgür emekçinin düzenidir. Bu düzen kurulmadan “bayram” sözcüğü boş bir ritüelden ibarettir.
29 Ekim, o yüzden kutlama değil, örgütlenme günüdür. Cumhuriyet’i yaşatmak değil, onu aşmak gerekir. Gerçi aşılacak bir cumhuriyet kaldıysa tabi.
Bugün Sosyalist Cumhuriyet’in doğumu için işçilerin,emekçilerin , tüm ezilenlerin barikat kurması gerekir.
Burjuva Cumhuriyet’in ömrü dolmuştur. Onu savunmak, bugün AKP Saray rejimine karşı bir anlam ifade etse de,bu sadece bir ileri adımın ön ön günü için anlam ifade edebilir. Yoksa çürüyen düzenin payandası olmaktan öteye geçmez.
Görevimiz, bu kurulduğu günün ertesi gününden itibaren zaman içerisinde bir enkaz haline getirilen cumhuriyetin üzerine yeni bir dünya kurmaktır.
Bugün 29 Ekim , bayrak günü değil, devrim günü.
“Cumhuriyet, eğer üretim araçları burjuvazinin elindeyse, hala bir zincirdir.”
“Bugün bayram değil, barikat günü”
YAŞASIN EMEĞİN CUMHURİYETİ!
YAŞASIN SOSYALİST TÜRKİYE!

YORUMLAR