Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Alper Taş Beşikdüzü Fındık mitinginde halka seslendi: “Devrimci olacağız! Bu ülkeyi aşkla yeniden öreceğiz”

Özel Haber:Gençağa Karafazlı Trabzon’un Beşikdüzü ilçesinde Emek ve Demokrasi Platformu

Özel Haber:Gençağa Karafazlı

Trabzon’un Beşikdüzü ilçesinde Emek ve Demokrasi Platformu öncülüğünde düzenlenen mitingde fındık üreticilerinin sorunları konuşuldu AKP hükümetinin Tarım politikaları  eleştirildi. Düzenlenen  “Fındığına, doğana ve demokrasiye sahip çık” mitinginde halka hitap eden Sol Parti MYK üyesi Alper Taş ,AKP’nin Faşist politikalarına karşı direneceklerini asla boyun eğmeyeceklerini söyledi.

Sol Parti MYK Üyesi Alper Taş, konuşmasında şunları söyledi:

“Sadece kendi hakları için değil, insanlık onuru ve doğa için de mücadele ettiklerini dile getiren, Sol Parti MYK Üyesi Alper Taş da konuşmasında, “ Yüreği her zaman delikanlı gibi çarpan, kalbi çarpan emekliler, çocuklar, gençler, sevgili Beşikdüzülüler… Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Hoş geldiniz, var olun, sağ olun.

Bir teşekkür etmemiz gerekiyor. Kime teşekkür etmemiz gerekiyor? Beşikdüzü Emek ve Demokrasi Platformu’na teşekkür etmemiz gerekiyor. Bu mitingi onlar düşündü, onlar tasarladı ve bizi bir araya getirdi. İyi ki getirdi. İyi ki getirdi!

Bu felaket iktidarına karşı, bu kötülük iktidarına karşı, bu zam zulüm iktidarına karşı, bu sermayenin dostu emeğe düşman iktidara karşı her yerde, her alanda sesimizin daha gür çıkması gerekiyor. Daha birleşik çıkması gerekiyor. Daha fazla ayağa kalkmamız gerekiyor. Yurdumun, ülkemizin her yanından ses vermemiz gerekiyor. Ayağa kalkmamız gerekiyor. Neden? Başkanım dedi ki: “Aklı olarak düşmüyorlar yakamızdan. Düşün yakamızdan.” dedi. Onlar kendiliğinden yakamızdan düşmez. Biz onları yakamızdan düşüreceğiz, arkadaşlar. Biz onları düşüreceğiz!

“Sokaklardan ama sokaklardan asla ve asla vazgeçmememiz lazım”

Nasıl düşüreceğiz, mesele burada. Nasıl düşüreceğiz? Bakın, burada bir birleşik muhalefet oluşmuş. Emek ve Demokrasi Platformu bunu yaratmış. Şimdi Beşikdüzü’nün 34 mahallesinde bu meclisin yerel mahalle ayaklarını kurmak lazım. Aşağıdan yukarıya birleşik bir halk hareketi yaratmak lazım.  Saraçhane’de, 19 Mart darbesi sonrası bir araya gelen o birleşik halk hareketini ülkemizin her yanında örgütlememiz, yaymamız, büyütmemiz lazım. Sokaklardan ama sokaklardan asla ve asla vazgeçmememiz lazım!

“Ayağa kalkmazsak daha çok öleceğiz. Maalesef öleceğiz.”

Sevgili kardeşler, burada Beşikdüzü’ndeyiz. Burada, 40’lı yıllarda bir köy enstitüsü vardı. Onun kurucusu, “Tonguç Baba” denilen İsmail Hakkı Tonguç. “Elimden gelse, dünyanın bütün okullarının programlarına insanın insanı sömürmemesi adlı bir ders koyardım.” demiş. Ne güzel demiş.Eğer Tonguç Baba bugün yaşasaydı, buna şunu da eklerdi: “Sadece insanın insanı sömürmemesi ile ilgili bir ders değil; aynı zamanda doğanın sömürülmesine karşı da bir ders eklerdim.” Evet… Hem insan sömürülüyor hem doğamız sömürülüyor. Biz burada sadece kendi hakları için alana çıkan insanlar değiliz. Biz aynı zamanda insanın sömürüsüne karşı çıkarak ve doğanın sömürüsüne karşı çıkarak insanlığımızı kazanmak isteyen yurttaşlarız, bireyleriz sevgili arkadaşlar.21.yüzyılda düşünebiliyor musunuz? İki tane asker kardeşimiz susuzluktan ölüyor. Bu nasıl vicdan? Bu nasıl vicdan? Arkadaşlar, ayağa kalkmamız lazım. Şart! Ayağa kalkmazsak daha çok öleceğiz. Maalesef öleceğiz. Bu kapitalizm, bu emperyalizm, bu paracı, piyasacı düzen etmiyor! Dur demeliyiz, sevgili arkadaşlar. Dur demeliyiz! Bakın, şimdi bu iktidarı size anlatmaya gerek yok. Buradaki bütün arkadaşlar bu iktidarın ne olduğunu çok iyi biliyor. Bu iktidara karşı nasıl direneceğiz? Bu iktidarı nasıl yeneceğiz? Esas soru budur sevgili arkadaşlar.

“Dik duracağız. Ya onlar devrilecek ya biz bu tarafa devrileceğiz. Ya faşizmi inşa edecekler ya faşizme geçit vermeyeceğiz”

Şimdi Erdoğan ne yapmak istiyor? Yönetemiyor. Güzel sözle yönetemiyor, gönülle yönetemiyor. Sopayla yönetmeye kalkıyor. Zorla yönetmeye kalkıyor. O yüzden baskıları artırıyor. Tutuklamalar, gözaltılar… Sürekli her gün bir operasyonla karşı karşıyayız. İşte Gençağa Karafazlı, gazeteci arkadaşımız, geçen gözaltına alındı. Gençlerimiz cezaevinde, aydınlarımız cezaevinde. Herkesi cezaevine adres gösteriyor. Yönetemeyenler öyle yaparlar zaten. Yönetemiyor! Ne yapmak istiyor? Baskılarla bize diz çöktürmek istiyor. Baskılarla bizi teslim almaya çalışıyor. Teslim olacak mıyız arkadaşlar? Boyun eğecek miyiz arkadaşlar?
Biz mi sökeceğiz arkadaşlar? Evet! Tam bir kırılma eşiğindeyiz. Bakın, abartmıyorum. Tam bir kırılma eşiğindeyiz. Dik duracağız. Ya onlar devrilecek ya biz bu tarafa devrileceğiz. Ya faşizmi inşa edecekler ya faşizme geçit vermeyeceğiz, izin vermeyeceğiz. Ve bu ülkede hep beraber demokrasiyi inşa edeceğiz.

Sevgili arkadaşlar, bu kadar omuz omuza, faşizme karşı omuz omuza! Bu kadar kritik bir eşikteyiz! Bakın, Ekrem İmamoğlu’nun memleketindeyiz. Murat Çalık’ın memleketindeyiz. Burada onlara selam vermek olmaz mı? Buradan onlara bir selam gönderelim. Alkışlarımızla bir selam gönderelim!

“Sizin eliniz temiz mi ki temiz eller operasyonu yapacaksınız”

Mesele sadece rüşvet ve yolsuzluk meselesi değil… Keşke öyle olsaydı! Gerçekten temiz savcılar çıksaydı da, tepeden aşağıya bir “temiz eller operasyonu” başlatsalardı, ah ne güzel olurdu ya! Ama mevzu o değil. Mevzu siyaset. Mevzu ne? Siz asla bu iktidarı, Erdoğan’ı düşüremezsiniz! Erdoğan’ı yenemezsiniz! Erdoğan’ı yenmek, Türk Ceza Kanunu’na fiilen suç olarak eklendi arkadaşlar! Biz şimdi suç işliyoruz. Ya siz sandıkla geldiniz de biz sizi sandıkta yenmeye kalkınca bu nasıl suç oluyor? Bu demokrasinin gereğidir! Ne yaparsan yap, nereye kaçarsan kaç, ne baskı kurarsan kur, bu halk seni yenecek Erdoğan! Bu halk seni yenecek! Bunu bil! Bunu bil!

Bakın, operasyonlar yapıyorlar. “Temiz eller operasyonu” yapıyorlar. Ne kadar rüşvete ve yolsuzluğa karşı duyarlılar! Ve ey iktidar, sana soruyorum: Biz evimizde temizliğe başlarken önce ne yaparız arkadaşlar? Ellerimizi yıkarız! Temizlik için ilk şart nedir? Kendi temizliğindir. Kendi ellerinin temiz olmasıdır. Ve ey iktidar, senin elin mi temiz ki “temiz eller operasyonu” yapıyorsun? Senin elin mi temiz ki bu kirliliği ortadan kaldırıyorsun? Eğer gerçekten temiz olsaydın…Ayakkabı kutularında çıkan o paranın hesabını sorardın. Birileri sormadı, tam tersine adamı elçi olarak atadılar. Elçi olarak ödüllendirdiler!

“Devrimci olacağız! Bu ülkeyi aşkla yeniden öreceğiz”

Siz… Ankara’yı parsel parsel sattı diyen Bülent Arınç, parti kurucunuz, bunu açıkça ifade etti. Ankara’yı parsel parsel satanları yargılasaydınız, belki bu halka inandırıcı olabilirdiniz!  Ya da kendi bakanlığında dezenfektan malzemelerini kendi şirketine satan bakanı yargılasaydınız, belki inandırıcı olabilirdiniz! Ama bunların hiçbirini yapmadınız. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonları yapıyorsunuz ama kimse size inanmıyor. Vicdanlı AKP’li yurttaşlarımıza da selam olsun! Onlar da bizim insanlarımız! Onlar da bizimle bu meydanlarda yürüyecekler! İnanıyoruz, inanıyoruz sevgili arkadaşlar! Bize lazım olan, ümmetin birliği değil arkadaşlar!

Bize lazım olan; dini, mezhebi ne olursa olsun, ezilenlerin birliğidir! Mazlumların birliğidir!  Emeğin birliğidir!  Biz, şarkımızda olduğu gibi deriz: “Ne din farkı ne dil farkı, sanki doğduk hep bir anadan…” Biz öyle bakarız insanlığa. Emeğin yanında mısın, sermayenin yanında mısın?  Sömürenin yanında mısın, sömürülenin yanında mısın?  Zalimin yanında mısın, mazlumun yanında mısın? Biz buradan bakarız hayata! Dinden, imandan, inançtan, mezhepten, cinsiyetten, kimlikten doğru bakmayız!  İnsanlık budur!  Bu iktidar yolun sonuna geldi! Çözülmeyeceğiz! Dik durmaya devam edeceğiz! Ama mesele sadece onları yenmek değil sevgili arkadaşlar… Mesele, yeniden kurmak! Bu ülkeyi yeniden inşa etmek! Aşkla ölünecek bir ülkeyi kurmaya benzer devrimci olmak. Devrimci olacağız! Bu ülkeyi aşkla yeniden öreceğiz!

Hangi kurucu başlıklar etrafında öreceğiz?

Bakın bu çok önemli. Kurucu başlıklarımız, bu ayırt zamanında muhalefete, hepimize bir program başlığıdır. Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki arkadaşlarımıza da bunu öneriyoruz. Program hazırlığı yapan, İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı kampanyasını örgütleyen ekibe de bunu söylüyoruz.

Bu ülkeyi şu başlıklar etrafında ancak kurabiliriz:

  • Bağımsızlık!
    Antiemperyalist olacağız!
    Bu, bize Mustafa Kemal Atatürk’ten, Mehmet Ali Aybar’dan, Deniz Gezmiş’ten, Mahir Çayan’dan, İbrahim Kaypakkaya’dan kalan bir mirastır arkadaşlar! Bir mirastır!
  • Kamuculuk!
    Halkçı olacağız!
    Özelleştirmelere son vereceğiz!
    Özelleştirilmiş bütün kamu iktisadi teşekküllerini yeniden kamulaştıracağız!
    Fisko Birlik üreticinin örgütü olacak!
    Çaykur üreticinin örgütü olacak!
    Üretici, şirketlerin karşısında yalnız bırakılmayacak!
    Onlar şirketlerin iktidarıysa biz de halkın ve üreticinin iktidarı olacağız!
  • Laiklik!
    Yeniden laikliği kazanacağız!
    Biz devrimciler için din düşmanı derler…
    Camileri kaldıracaklar derler…
    Dinimize, imanımıza el koyacaklar derler…
    Ben 2019’da Beyoğlu Belediye Başkan adayıydım. Düşünün, İstanbul’un göbeğinde hakkımızda yapılan propaganda buydu.

Ama sevgili arkadaşlar, Beşikdüzü tanır devrimcileri. Doğu Karadeniz tanır devrimcileri.

Zamanında Ardan Bura’nın köyünde caminin minaresi yıkılmıştı. Devrimciler minareyi onardı. Fatsa’da devrimciler, halkın inançlarını yerine getirmesi için, kendileri inanmasalar bile onlara inanç merkezleri kurdu.

Bizim kavgamız dinle, İslam’la değil!
Böyle bir şey olamaz!
Biz bu toprakların çocuklarıyız.
Annelerimiz, babalarımız bu halkın insanlarıdır.
Ama şunu bilsinler: Biz hiçbir inanç sistemiyle kavga etmeyiz.

Ama andolsun bilsinler ki; halkın inançlarını sömürenlerle, ticarete dökenlerle, siyasal istismar aracı haline getirenlerle mücadele ederiz!

Dindarlara değil, dincilere karşı mücadele ederiz arkadaşlar!
Bunu buradan ilan ediyoruz!

Laik bir ülke istiyoruz!
İnanç özgürlüğü olacak, ama aynı zamanda inanmama özgürlüğü de olacak!
O kadar basit!

Alevi yurttaşlar da bu ülkede eşit yurttaşlık hakkına sahip olacak!

  • Erkek şiddetine son!
    Erkek devlete son!
    Anti cinsiyetçi bir Türkiye!
    Kadınların eşit, özgür olduğu; cinayete, şiddete kurban gitmeyeceği bir Türkiye!
  • Hayvanlar ve diğer canlılar!
    Biz onların üstünde hiyerarşik bir güç değiliz.
    Her canlı bizimle eşittir!
    Ve sevgili arkadaşlar, doğanın sömürüsüne son vereceğiz. Doğayla barışık yaşayacağız!

Doğayla savaşırsak, doğa bizden aldıklarımızı fazlasıyla geri alır.
Unutmayalım: Fazlasıyla alır!

  • Kürt yurttaşlarımız!
    Onlar da bu ülkenin yurttaşlarıdır.
    Edirne’den Kars’a, Diyarbakır’a kadar, her yerde; analarının ak sütü gibi helal bir biçimde kendi kimlikleriyle eşit yurttaş olarak yaşamalarının teminatı biz olacağız, sevgili arkadaşlar!

Her şey çok güzel olacak!
Her şey çok güzel olacak!
Her şey çok güzel olacak!

Şimdi…
Hep beraber bir şiirle bitirelim.

Bu şiiri hep beraber okuyacağız.
Ben söyleyeceğim, siz tekrarlayacaksınız.

Bu şiir neden önemli?
Çünkü bu şiir, bu halkı çıkarsız seven devrimci arkadaşlarımızın rüyalarıydı, hülyalarıydı, özlemleriydi.

Bu şiiri Nazım Hikmet yazmış.
Ve bizim dünyalarımızı, hülyalarımızı, rüyalarımızı ifade etmiş.

Şiir (Karşılıklı):

Ben söyleyeceğim… Siz tekrar edin.

Hep bir ağızdan türkü söyleyip
Hep bir ağızdan türkü söyleyip

Hep beraber sulardan çekmek ağı
Hep beraber sulardan çekmek ağı

Demiri oya gibi işleyip
Demiri oya gibi işleymek

Hep beraber diyebilmek

Hep beraber!
Hep beraber!

Yolumuz açık olsun!
Var olun!
Sağ olun!

Söz, yetki, karar, iktidar halka!ip

Hep beraber sürebilmek toprağı
Hep beraber sürebilmek toprağı

Ballı incirleri hep beraber yiyebilmek
Ballı incirleri hep beraber yiyebilmek

Yarın yanağından gayrı
Yarın yanağından gayrı

Her yerde
Her yerde

Her şeyde
Her şeyde

Hep beraber diyebilmek..