Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Ökkeş Şendiller Maraş Katliamı’ndan 45 yıl sonraki yüzleşmede neler söyledi; avukat Seyit Sönmez anlatıyor

Ökkeş Şendiller Maraş Katliamı’ndan 45 yıl sonraki yüzleşmede neler söyledi;

Ökkeş Şendiller Maraş Katliamı’ndan 45 yıl sonraki yüzleşmede neler söyledi; avukat Seyit Sönmez anlatıyor

“Kendisine, sizden özür beklenirken siz de özür bekliyorsunuz, sizden kim özür dileyecek, öldürülen çocuk Ali Traş mı, 85 yaşında gözü oyulan Cennet Çimen mi diye sorduğumda soruyu anlamamış gibi sustu”

ökkeş kenger

Sağdaki Ökkeş Kenger (Fotoğraf: Murat Aydoğan)

Ökkeş Şendiller Maraş Katliamı’ndan 45 yıl sonraki yüzleşmede neler söyledi; avukat Seyit Sönmez anlatıyor
📌 “Kendisine, sizden özür beklenirken siz de özür bekliyorsunuz, sizden kim özür dileyecek, öldürülen çocuk Ali Traş mı, 85 yaşında gözü oyulan Cennet Çimen mi diye sorduğumda soruyu anlamamış gibi sustu”

Candan Yıldız’ın söyleşisi…

Seyit Sönmez, Maraşlı bir avukat olarak Maraş katliamında hayatına kaybedenlerin kayıp mezarlarını tespit etmek, dava dosyasının devlet sırrı gerekçesiyle verilmemesini aşmak için yıllardır mücadele eden bir isim. Bir gün bir mesaj gelir kendisine, Aralık 2020’de. Gönderen kişi 30 yıldır görmediği bir okul arkadaşıdır. Katliamın Sünnilik/Alevilik fayında ‘adaletin’ yanında duran içerikte bir mesaj atar Seyit Sönmez’e o arkadaşı. Mesaj şöyledir:

“Maraş katliamında kıyılan canların hüznünü ölene kadar yaşayacağım, bunu yapmak dindarlıksa değilim, bunu yapmak Sünnilik ise ben Sünni değilim. Ortak paydamız can taşımak. Gerisi teferruat. İster planlayıcısı isterse de maşası olsun içinde yaşadığım anlayışın taraftarları suçludur bu katliamda. Gördüğüm budur. Görmediğim karanlık tarafı ise sanırım bu dünyada tam olarak öğrenemeyeceğiz. Bunun hesabını da Allah soracaktır. Bundan şüphem yok. Maraşlı olduğum ve kendini Sünni kabul eden bir çevrede büyüdüğüm için Alevilere karşı ömrümün sonuna kadar kendimi mahcup hissedeceğim. Başınız sağ olsun.”

Alevi bir aileden gelen, Maraş katliamının hiç konuşulmadığı bir ailede büyüyen Seyit Sönmez, üniversite yıllarında öğrenir gerçekte neler yaşandığını.

Ve yıllarını yaraların kapanması için ‘yüzleşme’ meselesine verir. Bu nedenle 30 yıl sonra gelen bu mesaj onun tarafından “Maraş’ta tahmin etmediğimiz bir vicdan muhasebesi yapan insanlar da vardı ve bizler acıların, yaşananların anlatısının peşine düşerken işin bu kısmını düşünmemiştik” olarak yorumlanır.

Bu mesaj meseleye farklı bir açıdan bakması gerektiğini anlamasına da neden olur, ve Maraş’ta yaşayan, katliam geçmişi ya da katliama dair bilgisi olma ihtimali olan insanlarla görüşmeye başlar. Ve bu süreçte çok önemli bir isimle yüz yüze görüşme yapar. İşte o kişi, Maraş katliamı davasının bir numaralı sanığı olan Ökkeş Kenger’dir. Yani davadan beraat ettikten sonra soyadını Şendiller olarak değiştiren Ökkeş Kenger’le… Kenger, (Şendiller) 1 Ekim’de Ankara’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Geride sırlarını bırakarak. Maraş katliamında yakınlarını, komşularını kaybeden avukat Seyit Sönmez’e konuşmanın tam sırasıydı. Zira tarihi bir görüşmenin tanığıydı. Kenger’le ölmeden önce neler konuşmuştu? Hakiki bir ‘yüzleşme’ olmuş muydu? Neler hissetmişti? İşte Seyit Sönmez’in o tarihi buluşmaya ilişkin tanıklığı…

Avukat Seyit Sönmez

– Bilmeyenler için soruyorum. Ökkeş Kenger dava dosyasında nasıl geçiyor?

Ökkeş Kenger bir ihtimalden ziyade katliamla doğrudan ilişkili olan birisiydi. Hem de katliam kronolojisinde en önemli olaylardan biri olan Çiçek Sineması’nın bombalanması eyleminde bombayı koyan kişi olduğu iddia ediliyordu. (Bu suçlardan beraat etse de Aleviler ve kamuoyunda böyle kabul ediliyordu.) Sadece Aleviler tarafından böyle değil Maraş’taki bazı Sünni vatandaşlar tarafından da böyle biliniyordu. Sonrasında soyadını değiştirip BBP’den milletvekili olarak Maraş’ı temsil etmesi, her mecrada bu konuya dahil olması, siyasi ve sosyal yaşamını bunun üzerinden inşa etmesi nedeniyle de bu işlerde en önemli kötü figür idi.

– Kenger’le nasıl görüştünüz, siz mi talep ettiniz?

Talep benden gitti. Kenger’in sesini duyunca ne yapacağımı bilemeyeceğim için önce mesaj yazdım. “Katliam-Olay” kelimesinin taraftarlık belli ettiğini düşündüğümden bu iki kelimeyi de kullanmadım bu ilk temasta.

– Sonra döndü mü size?

Bir gün sonra telefon etti. Telefonda “katliam” dedim sürekli, bir tepki vermedi. Taraf olduğumu, yani kendisiyle tarafsız biri gibi görüşmeyeceğimi, bunu kabul edecekse benimle görüşme yapması gerektiğini söyledim. Bu nedenle kendisiyle görüşmek istediğimi söyledim. 15 dakika konuştuk, dinleyici olduğum sıralarda tüm bu yazdıklarımı daha somut bir şekilde hissediyor, karşımda bu meselede uzman birisi olduğunu sonuna kadar anlıyordum.

“Kenger, bir pişmanlık belirtisi göstermediği gibi katliamın varlığını inkâr ediyordu”

– Sonuçta onu bilen, açıklamalarını bilen bir kişi olarak bu görüşmenin sizin çabalarınızı gölgelemesinden korkmadınız mı?

Onunla konuşmanın onu muhatap almanın ne kadar riskli ve önemli olduğunun farkındaydım. Katliamlar üzerine, failler üzerine epey bir okuma yaptım, izledim, dinledim, faili meşrulaştırma riskinin son derece farkındaydım. Bu durumun farkında olarak tespitlerine değer verdiğim, bazı aydın, yazar ve gazeteci ile görüştüm, bazıları   pişmanlık belirtisi olmayan failler (ki Kenger öyleydi) ile görüşmenin ona çanak tutma ihtimalinin olduğu şeklinde görüş belitti.

Doğruydu bu… Kenger, bir pişmanlık belirtisi göstermediği gibi yaşamını bu mesele üzerinden sürdürüyor ve her konuşmasında, yazılarında katliamın varlığını inkâr ve manipüle ediyordu. Kenger’in katliamdaki rolü üzerine davada mağdurları temsil eden avukat Nusret Senem kendisiyle yaptığım görüşmede, Kenger’in büyük  bir organizatör olduğunu, duruşmaları neredeyse tek başına yönettiğini, cezaevi sürecinde de çok etkin olduğunu bu nedenle bana katılmadığı söyledi.

– Bir taraftan da davadan beraat etmiş bir isim ve siz avukatsınız…

Evet ona fail gibi yaklaşmakta biraz sorunluydu, her ne kadar 1 numaralı sanık olsa da suçlamalardan beraat etmişti. Üstelik itiraf ettiği dönemde yoğun işkence gördüğü iddiası vardı ki 12 Eylül’ü düşündüğümüzde işkence iddiası büyük ihtimalle doğruydu.

– Telefonla görüşmenize dönersek, yıl 2023… Yüz yüze görüşmeden önce telefonda 15 dakika konuştuğunuzu söylemiştiniz, neler konuştunuz?

Kanlı Oyun isimli kitabından söz etti, okuduğumu söyledim. “Dersimli arkadaşlarım var” diye bir cümle kurdu, bir ara tel kesildi, “bizi dinleyen arkadaşlar bazen karıştırıyor nereye bakacaklarını” gibi bir cümle kurdu. Telefonunun dinlendiğini ima etti.

15 Haziran’dan sonra Maraş’ta olacağını ama isterse daha önce de Ankara’da görüşebileceğini, Maraş’ta olursa köylerinde ağırlayacağını söyledi, ben de köylerinde değil de başka bir yerde görüşmek istediğimi söyledim. Hata mı yaptım bilmiyorum ama gerçek olan hislerimi söyledim ona; Maraş’ta büyüdüğümü, Maraş’ı sevdiğimi vs.

Aradan 10 gün geçti, görüşmekten vazgeçmeyi düşündüm, kararsızdım, ama bir gün bu meselenin romanını yazmaya karar verirsem bu ve benzeri görüşmeler çok gerekli olacaktı.

Bu arada birkaç kez daha görüşme yapmayı denedim, eşinin hastalığı gibi nedenlerle görüşemedik, bahane üretiyor diye düşünmüştüm, yanılmıştım.

– O ana gelmeden önce, yani yüzleşme anına gelmeden önce sizin iç sesinizi merak ediyorum, nasıl bir sorgulamanız vardı kendinize dair?

Eşine geçmiş olsun dileklerimi sunarken fail ile insani iletişim kurmanın riskleri dozunu artırıyordu, diye düşünüyordum. Eşi elbette masum biri olabilir ancak geçmiş olsun derken öldürülen kadınların ve çocukların öfkesi bana yöneliyordu sanki. Ancak bu görüşmenin bir gün mutlaka yapılacağını hissediyordum.

– Bir yanda bütün bir sorgulamalar bir yandan da bu görüşmeye biçtiğiniz anlam, nerede görüştünüz Ökkeş Kenger’le?

20 Ocak 2023 Cuma günü Ankara Balgat’ta MHP Genel Merkezi’nin olduğu sokaktaki ofisinde görüşmeyi planladık. Görüşmeye gitmeden önce bana bir radyo programında, Maraş’a dair nedamet getiren cümleler kurduğunu söylediler. 20 Ocak 2023 Cuma sabahı, heyecanlanırım diye düşündüm ama o benden daha heyecanlıydı, gözlerini kaçırıyordu en başta, klavye ile bilgisayardan bir şeyler arıyordu, ama aramadığını çok iyi biliyordum.

– Siz nasıl hissediyordunuz, zor bir yüzleşme olsa gerek?

Görüşme sırasında inanılmaz sıklıkta tuvalete gittim, 15-20 defa dayanılmaz halde tuvalete koşuyordum. Öncesinde ve sonrasında kesildi. Sanırım olmak istemediğim bir yerde olmama vücudumun verdiği bir tepkiydi.

– İlk sorunuz ne oldu?

‘Kimsiniz’ diye başladım. ‘Babam amele çavuşuydu, ırgat götürürdü Pazarcık Ovası’na.  Çapaya, pamuk toplamaya giderdik, İşçi Partililer ağa çocuklarıyla eylem yapardı. 81’de gözaltına alındım Maraş’ta, gözaltına alınan tek sağcı bendim, DHB- Dev-savaş-Apocular vs kişiler vardı. Yapılan işkence sonrasında birçok solcuyu ben ilaçladım, bana burada kötü davranmadılar. Gözaltında olduğun dönemde işkencede üç solcu öldürülmüştü. Mehmet Yürek benim dostumdur, hâlâ görüşürüz. Kardeşi Ali Ekber işkencede öldürüldü. Adliyede eylem yaptı yıllar sonra benden yardım istedi. Çadır vs. ayarladım, yardımcı oldum.

– Mehmet Yürek, 12 Eylül’ü yargılama iddiasıyla ön plana çıkan anayasa değişiklikleri için 2010’da referanduma da destek veren bir isimdi. Ökkeş Kenger 12 Eylül’ün faillerinin yargılanması hakkında ne düşünüyordu?

Kenan Evren hakkında suç duyurusunda bulunduğunu söylemişti. “İşkence kime yapılırsa yapılsın insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur” demişti.

– Başka ne sordunuz?

“Maraş’ta yaşananlara katliam diyebilir miyiz” diye sordum.

“Maraş’ta yaşananlar katliamdır ancak her şey medyada yazıldığı gibi değildir”

– Ne yanıt verdi?

“Maraş’ta yaşananlar doğrudur. Katliamdır tabii ki, nerede zulüm varsa suçtur. Ancak her şey sadece medyada yazıldığı gibi değildir. O dönem Aydınlık’ta yazılan her şeyi doğru saydılar. Soğuk savaş döneminde MHP kullanıldı, o yüzden MHP’den koptuk. Kavgadan yana değiliz. (BBP için söylüyor)’. İstenseydi Antep-Islahiye gibi komşu illerden askerler getirilip sokak başlarına 3-4 asker yerleştirilseydi olaylar olmayabilirdi, Maraşlı askerden korkar çünkü” dedi.

– Evet sonrasında da Doğu Perinçek’i suçlamıştı Ökkeş Kenger… Katliamla ilgili neler sordunuz?

“Nerede yakalandınız, Çicek Sineması olayında dahiliniz yoksa neden arıyorlardı sizi, neden önemsiyordu polis?” diye sordum. Bana Fit Uşağı Köyü’nde yakalandığını, Ülkücü Gençlik Derneği yönetiminde olduğunu, arkadaşlarının o dönemde ETKO (Esir Türkleri Kurtarma Ordusu) davasından içeride olduğunu, katliam öncesinde Aydınlık’ta kendisiyle ilgili haberler çıktığını, o haberlerde kendisinin komando kampı kurmakla suçlandığını söyledi. “Fit Uşağı eşimin babasının köyüdür. Daha önceden MHP’de Genel İdare Kurulu üyesi olan Tahsin komutan milliyetçi biriydi, Ökkeş teslim olsun demiş. Tekrar Fit Uşağı’na gelip jandarmaya teslim oldum. Sonrasında Karacasu-Kırım Köyü’nden Cennet ananın elini öpmek için izin istedim kırmadılar beni” dedi. ‘Neden büyük bir suçlama varken böyle iyi davranıyorlar size’ diye sorduğumda ‘iyi askerlerdi’ cevabını verdi.

– “Teslim olsun” demiş ya Tahsin isimli dönemin komutanı, sonra neler oluyor?

“Alay’a götürdüler, burada da bana kötü davranmadılar. Tanıdık komutanlar vardı. O gece Kazım Ulusoy (dönemin Maraş Emniyet Müdürü) ekibine teslim edildim. 4-5 kişi vardı, işkenceye başladılar. Çiçek Sineması’nın bombalanmasıyla ilgili sorguladılar. Aksu Deresi’nin oraya götürüp öldürmekle tehdit ettiler, silah sıktılar uzaktan, soğuk suya batırıp çıkardılar.  Telefonda ‘hasta tedaviye cevap vermedi’ gibi bir şey duydum, benden söz ediyorlardı. 4-5 gün sonra tekrar jandarmaya götürüldüm. Mehmet Taşkesen (o dönem işçi önderi) de oradaydı. Beni görünce tedirgin oldu. ’71 (12 Mart) biz mahvetti bu kez sizi mahvedecek’ dedi.   Burada da 1,5 gün kaldım. Aksaraylı bir çavuş ülkücüymüş, yakın davrandı bana, not verirsen göndereyim dışarı dedi. Onun sayesinde ailem orada olduğumu öğrendi.  Ardından Adana’ya götürdüler, Az bir süre kaldık, Ankara’ya götürdüler, araçta Kazım Ulusoy ve Dürüst Oktay (polis) vardı. İki tarafımdan kelepçelediler araca. Sonra Ankara’ya götürdüler, Ankara’da tekrar işkence başladı. Tuvalete giderken bir asker ülkücü olduğunu söyledi. Ökkeş sen misin diye sordu. MHP’ye orada olduğumu bildirdi. Maraş Milletvekili Edip Özbaş TBMM’ye getirmiş konuyu, İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş ile de konuşmuş. Bunun üzerine Bahçelievler katliamı şüphelilerinden birine benziyor o yüzden getirdik demişler. Burada 16 gün kaldım, tekrar Maraş’a getirdiler” diye anlattı.

“Muhsin Yazıcıoğlu cezaevinde ziyaretimize geliyordu”

– Yedi TİP’li öğrencinin öldürüldüğü Bahçelievler katliamıyla ilgili bir şey söyledi mi?

Ankara’da gözaltındayken Bahçelievler cinayeti ile ilgili bu soru kendisine soruluyor. Maraş katliamında yer alıp almadığı hep tartışma konusu olan Muhsin Yazıcıoğlu’nu tanıdığını söyledi, ‘Cezaevinde ziyaretimize geliyordu’ dedi.

“Yoksulluk bir etkendi, Maraşlı o yüzden saldırdı”

– Hiç pişmanlık duyduğunu ifade eden bir cümle kurdu mu ya da bir yüz mimiği?

Kendisine sizden özür beklenirken siz de özür bekliyorsunuz, sizden kim özür dileyecek, öldürülen çocuk Ali Traş mı, 85 yaşında gözü oyulan Cennet Çimen mi diye sorduğumda soruyu anlamamış gibi sustu. Cezaevinde hiç mi ‘suçluyum’ diyen olmadığı diye sorduğumda şu yanıtı verdi: ‘Elbette oluyor, çok var.’ Alevilere saldıranlarla ilgili ‘Yoksulluk bir etkendi, Maraşlı o yüzden saldırdı’ deyince ben de ‘yoksul Aleviler neden Sünnilere saldırmadı’ diye sordum ve cevap vermedi.

– Soyadını neden değiştirmiş?

Gözaltından çıkınca aynı Kurmay Binbaşı, “bu böyle olmaz ismini değiştirelim” demiş, bir hakimi aramış. Soyadını kendisi söylemiş. Daha sonra eski soyadını almak için başvurmuş iddiasına göre ama ‘hayati tehliken var’ denilerek reddedilmiş. Bana “1991’den beri devlet korumam var. İkisini emekli ettim. En sonuncusu da 10 yıldır yanımda” demişti.

– Görüşme sonrasında ne oldu ne hissettiniz?

Meclis’in sosyal tesislerine yemeğe gittik. Koruması, ben ve o… Bu arada koruma da tanıdık çıktı. Komşumuzun yeğeniymiş. Kenger sağımdaydı, ona bakınca bulunduğum ortamda olmamam gerektiği hissine kapılıp kusacak gibi oldum bir ara.

“Kenger ile ilgili şahsi görüşüm rolünün fazla abartıldığı yönünde”

– Peki siz dava dosyasına çok hakimsiniz, Ökkeş Kenger sırlarıyla gitti, failliği konusunda ne düşünüyorsunuz?

Kenger ile ilgili şahsi görüşüm rolünün fazla abartıldığı yönünde. Sinemaya atılan bombanın büyük bir katliamla sonuçlanacak bir süreci bilebileceğini varsaymak, 19 yaşından bir çay ocağı çalışanı için biraz güç gibi geliyor. Devamında katliama birebir katıldığına ilişkin dosyada kesin bir delil bulunmuyordu. Ancak yaptığım görüşmede özellikle Yenimahalle ve Sakarya Mahallesi’ndeki olayların tam ortasında olduğu anlaşılıyordu, katliamda öldürülen Süleyman Metin’in kızlarını kendisinin kurtardığını söyledi mesela, bunun doğruluğu yanlışlığı bir yana o mahallede çok insan vahşice katledildi. Ve en önemlisi bu şekilde sembol olması ona hak etmediği bir statü ve milletvekilliği getirmişti. Ayrıca Maraş halkı da onun bu kötü şöhreti nedeniyle kendini aklıyordu bence. Maraş’ın büyük çoğunluğunda hâlâ algı şu şekildedir: ‘Sağdan soldan kötü insanlar buna neden oldu, sağdan en önemli ve tek isim de Ökkeş Kenger.’

Sonlara doğru, Maraş’ın büyük çoğunluğu bence sizin üzerinizden kendini akladı, size attı tüm suçu diyebilir miyiz sorduğumda “Doğrudur, aynen öyle oldu, katılıyorum” diye cevapladı.

Bu algı sayesinde sayıları on binleri bulan fail onun üzerinden aklıyordu kendini. Kötülüğün sıradanlığı perdelenerek faillik birkaç kötü adam üzerine bırakıldı.