eriden izleyen ve inançlarını sisteme göre güncelleyen kitlelerden oluşmaktadır.
O nedenle, bu kitleler asla toplumların öncüleri olamazlar. Kendileri de bu durumdan rahatsızlık duymazlar. Şartlardan yararlanarak iktidarlar eliyle ulaştıkları yerde sistemi çıkarları doğrultusunda revize etmeyi topluma din adına başarı olarak yutturmaya çalışırlar.
Bu uğurda yaptıkları, eleştirdikleri sistemi geliştirmek ve daha geniş kitlelere ulaştırmaktan başka bir işe yaramaz !
Bunu gerçekleştirmekle de eleştirdikleri sistemin tüm imkanlarını sonuna kadar kullanmanın yolunu açmış olurlar..
Bu tipolojinin Tanrı’nın istediği insan modeliyle uzaktan, yakından ilgisi yoktur.
Tanrı adına ortaya çıkan dinlerin bağlılarının savundukları, aidiyet duydukları dinlerin genel durumu maalesef budur.
Durum böyle olduğu içindir ki; dindarlar Tanrı’nın istediği insan modellerine dayalı bir düzen kuramazlar.
Çünkü, yeryüzündeki dinlerin bağlıları toplumları Allah’ın istediği bir düzene dönüştürebilecek bir zihin yapısından son derece uzaktırlar..
Onların, din diye inandıkları şey, din gerçeklerinden uzak mistik bir olguya dönüşmüştür..
Bu ise zihinlerin yeni bir şeye ihtiyaç duymayan bir hale gelmesine yol açmaktadır..
YORUMLAR