Bölge gazetecileri olarak yıllar önce bir gün Kars’ta Kars Belediyesinin davetlileri olarak aradaydık…
O toplantının özetini anlatan yazımı yazmayı düşünürken yanımda çalışan ama gazeteciliği seçmeyen, kaymakam adayı yeğenim Aliş (Ali Kaya) nın yıllar önce ele aldığı yazıyı görüp, bir kez daha okurken o toplantının özetini anlatıyordu sanki…
Evet yıllar önce elimde gazete ‘Yazıyor, yazıyor’ diye bağırarak, sattığım gazetelerimize yaptığımız haberlerin nasıl merakla beklenip, okunduğunu düşünürken Kars’ta bir araya geldiğimiz, gelemediğimiz ve kasıtlı olarak gelmeyen sözde gazetecilerin bugün neden gazete sattıran gazete üretemediklerini de kendi, kendime soruyor ve Aliş’in yıllar önce ele aldığı yazıya diğer ‘gazetecilere ne oldu?’ diye merak da etmiyor değildim…
Evet, yılar önce gazeteci adayının ele aldığı yazıya baktığımızda gazetecilerin ve gazeteciliğin neden bu kadar zayıfladığını anlamak o kadar anlaşılır ve kolay ki başka suç veya suçlu aramamak gerek..
İşte o içten yazılan ve gerçek gazeteciliği ve bir kentin, kentlerin kaybolan gazetecilerini anlatan Aliş’in ‘Kayıp kentin gazetecisi..’ başlıklı yazısı..
**Kayıp kentin gazetecisi..
Kayıp kentin gazetecisi.
Yine sırayla bağıralım
Elimiz üstümüz kapkara boya olsun.
Yazıyor yazıyor…
O gece yine sabaha kadar gazete basalım.
Elimiz üstümüz başımız hep gazete…
Sonra…
İki çay koyalım.
Senin F Klavyenin ikide bir çıkan tuşlarının gümbürtüsü benim ise 60’lık o çılgın Ofsetin sesi iş hanını sarsın.
Bıçaktan keskin kâğıtlar kessin yine parmak uçlarımı…
Uzun bir zaman hiç iyileşmeyen parmak uçlarımı..
Hep aynı yerin kesildiği parmak uçlarım yine kesilsin.
Çok acır.
Ama nedensiz hissetmezsin!
O an bunu sorgulayamayacak kadar kayıpsındır.
Zaten nedeninde yoktur cüretinde..
Ama yalan söylüyorsundur.
Halin ele veriyordur.
Acıyordur.
Hem de çok.
Sen tam sayfayı bitirmişken ben yanına geleyim.
Dayı, manşet yanlış!
Sen bir güzel köpür yine!
Sonra..
Bir iskemle bulalım, gece boyunca bastığımız gazeteleri üstüne koymak için…
Bir ayağı kırık ama iş görebilen sehpa da olur.
Getir ya işte!
Arkamı döndüğümde Orbay gazeteleri yine yere düşürsün.
Yine bağıralım!
Yazıyor yazıyor!
Yine de bağıralım…
Yazıyor yazıyor!
Elimiz üstümüz başımız hep gazete!
Saatçinin oğlu Emre o curcunada gelip yine sorsun bize;
“Siz burada şimdi napıyorsunuz?”
Emre biz burada bağırıyoruz görmüyor musun Emre!
Biz orada ne yapmıştık!
Galiba yine direniyorduk!
Yine yapalım.
Sesimiz kısılana kadar…
Yazıyor yazıyor!
Elimiz üstümüz başımız hep gazete..
Kayıp Kent / Ali Kaya
![](https://rizeninsesi.com/wp-content/uploads/2024/10/Basliksiz-1.jpg)
YORUMLAR