Necip Mahfuz’un Cebelavi Sokağının Çocuklar’ hikayesi belki de tek tanrılı dinler öncesi çok eskileri anlatan hikaye ama adeta bugünün sendromunu yansıttığını düşünüyorum..
Yöneten yönetilen ikileminin olduğu her yerde, her dönem yaşanan ekstrem olmayan olaylardır..
Hikaye şu;
Bir sokağın halkı, ‘çete’ liderlerinin zülmünde yaşarken, çete liderlerinin üstünde de sarayında lüks içerisinde yaşayan ‘Vekilharç’ vardır..
Halk, çeteliderlerini ve Vekilharcı zaman zaman hedefine koyarak öldürür ama onun yerine gelen kurtarıcılar da gidenleri hiç aratmayacaktır..
Kitap, yöneticilerin zulmünden, açgözlülüğünden, yoksulluğundan, kurtulmanın yolunun; başka bir kurtarıcının kucağına oturmak olmadığına ışık tutuyor..
Zenginlik, lüks hayat, rahat yaşam, saray ve emretme/yönetme gücü insanı hep bozmuştur..
Düzeni/Sistemi değiştirmek için yola çıkanların birçoğu gücü ele geçirdi mi eskisine benzeşmektedir..
Bugünkü, seçim ve siyasal sistem de, iktidarlar, yöneticiler değişse de halk için hiçbir şey değişmeyecektir..
Bu bir ‘Cebelavi’ kısır döngüsüdür..
Çünkü, siyasetin dili ve düşüncesinin tek başına bir önemi yok..
İktidarı hedefleyenlerin Siyasal, kültürel, psikolojik ve sosyolojik, ideolojik alt yapı donanımı yeterli olmadığın da, işin sonunun nereye varacağını kimse bilemez..
Geldiği yeri unutup ‘Karun, Sultan, Reis, Şef, Diktatör…’ olanları bir fiil yaşadık gördük..
Ne yazık ki, Dünyanın demokrasiye doğru değil, antidomoktatik sürece evrildiğini görüyoruz..
Yoksulların dahi, ‘Cellatlarından’ umar olmaları bir paradoks değil mi.?
Korku ve Kurtarıcılardan kurtulamadığımız sürece bu kısır döngü devam edecektir..
Bu kısırdöngüden kurtulmanın yolu:
Korku ve Kurtarıcılardan kurtulmak ama öncesi; eleştirel bakabilmek, dik durabilmek, cesaretli olmak, bilinçli olmak, sınıfsal olarak kimden yana olduğumuzu bilmek, yönetilmek değil kendi kendimizi yönetebilme gücünün farkına varmaktır..
Yoksa hala ‘Cebelavi’ olmaya devam ederiz..
YORUMLAR