Başta ekonomik sıkıntılar olmak üzere ülkemizin içinde bulunduğu sorunlar yetmedi, çevremizdeki komşu ülkelerle yaşanan ‘heyyyyt, bir gece ansızın gelebiliriz’ naralarının yarattığı krizler bu ülkelerle birçok alanda iş yaptığımız başta İran olmak üzere Rusya ve diğer birçok ülke üzerine konulan açık/gizli ambargolar sonucu bir türlü ateşi düşmeyen dolara endeksli ekonominin nereye gideceği konusunda gün geçtikçe tereddütler daha da artıyor.
‘Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde İmamoğlu’nun olaylı mitingi sırasında çekilen görüntüler olduğu ve bu görüntülerin yeniden kurgulanıp üzerine ses yüklenerek sosyal medyada paylaşıldı.’ denerek çürütülmeye çalışılan yani bir kaç gün önce Erzurum’da zamlara karşı tepki diye lanse edilen ve ‘Hükümet İstifa’ sloganlarının atıldığı iddialarının havuz medya tarafından anında enformasyon edilerek, çürütülmeye çalışıldığı bir süreci yaşayan ve işi olmayan ile işi ve parası olanın aynı mırıldanma ile ekonominin içler acısı halde olduğunu belirtip, önlem alınmasını istedikleri iktidar yakası oldukça telaşlı..
Çünkü bu işin şaka olmadığı ve iç siyasette uygulanan yönetim anlayışının dış siyaseti yaraladığını fark edemiyor.
Yani OHAL’i kaldırdığını ama Valilere verilen yetkiler ile BUHAL’i getiren ve her okula bir polis atanacağını bu yetmez adeleti, hukuku düzeltmektense seçilmiş TİP vekili gibi onca siyasiyi, gazetecinin içeri atılması ve AHİM kararlarına rağmen bırakılmaması ardından insan hakları konusunda yaşanan ihmallerini tazminat büroları ile çözüp, başta ekonomi olmak üzere diğer tüm işlerin yoluna gireceğini sanan iktidar da doların ekonomiyi aşağıya çekme endeksine yakalanıp, adeta panik içinde.
Ve korkum o ki bu paniğin artarak, şaşırıp, yoldan çıkabilecek bir aşamaya gelinmesidir..
Havuz medyanın aracılığı ile başta Amerika ve Fransa alheyine yani ‘demokrasi, insan hakları, şeffaf yönetim, altına imza attığın sözleşmeleri ihlal etme.. Vb.’ diyen batı ülkelerine üstü kapalı demediğini bırakmayan iktidar, Körfez ülkelerinden beklediğini alamama stresi içinde.
Seçildiğinde, seçimi kaybedip, bıraktıktan sonra da dokunulmaz olmayan yani yeniden mahkemeye çıkmaya hazırlanan Trump döneminde ABD’de de yaşanan durumun aynısı ülkemizde de yaşanıyor desek yerinde olur
Çünkü iktidar iken Pentagonu ve diğer kurumları hiçe sayan, Beyaz Saray’ı bastırtan Trump’un logosu değişen twitter gibi her şeyi üstlenen iktidar ve temsilcilerinin baskısı ile yaşanan, yapılan yanlışların kendisine anlatılmasından korkan alttakilerin de eli ayağı adeta bağlı.
Yani, ‘Yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal’ misali bir durumda olan ülke yönetiminde, bir hâkim bile karar verirken tereddüt ediyorsa ve bu nedenle adalet yerini bulmayıp ya da gecikiyorsa bu da ekonominin ateşini arttıran en önemli konudur.
Ve bu çok başlılık ya da tek adam işinin dünyanın gidişatını durdurmayacağı gibi çoğul fikirlerin özgür bir ortamda, baskı altına alınmadan tartışılması ile gidilen yoldan çıkılmayacağını da anlamak, algılamak gerekir..
Yani sorun doların ateşi değil, çok başlılık ve tek adamlık sorunudur..
Yani işin kısacası; Çamlıca Kulesini de, Şehitlik abidesini de, tarihi Cami’nin yenilenmesini de ben takip edeceğim’ diyen bir iktidar ile ülke sorunlarından çok kendi iç kavgaları ile gün dolduran muhalefetle işimizin hiçte kolay olmadığını anlamak ve birliktelği güçlendirecek adımların atılmasının şart olduğu bir süreçte, yapılmaktansa, parasızlıktan yamalanan Erzincan’a gidip, yerel seçimlere strart veren genel başkanının koltuğuna göz dikip, yönettiği kenti, İstanbul’u ve partisinin genel başkanı olmadan kendi başına Elazığ, Tunceli’ye gitmekle her iki tarafın yanında asıl kaybedecek olanın ülke ve o ülkenin huzurunu, güçlü bir ekonomisi olmasını isteyen vatandaşların bugünlerde yaşanan sıcaklardan daha ateşli yakacağıve bu yöndeki yol haritasının o yolda olanları şaşırtacağı kesindir.