Türkiye İçeride Adeta Ateş Çemberi
Siyasal iktidar insanlara hayatı öylesine yoğun yaşattırıyor ki, Yoksulluğunu, Pandemiyi, Geleceğini artık düşünemez oldu. Gün geçmiyor ki yeni bir haberle uyanmayalım. Günlere bir değil, birkaç haberle giriyoruz. Hangi birine söz yetiştireceğimizi anlayamadık. Hani derler ya ‘canıma mı acıyayım yoksa başka canlara mı?
Şu son birkaç gündür siyasal iktidar ve Erdoğan adeta toplumu bombaladı. HDP’li Gergeroğlu’nun yargılama sürecini hızlandırdılar, daha yasal süreç bitmeden Enis Berberoğlu gibi apar topar vekilliğini oyladılar ve düşürdüler. Yetmedi, direnç gösterdiği meclisten polis gücüyle dışarı çıkartıp gözaltına aldılar. HDP vekilleri hakkında fezlekeler hazırlanıp meclise sundular. Yine Parti olarak HDP hakkında anayasa mahkemesine kökten kapatma dava açtılar. ‘İstanbul Kadın Sözleşmesi’ni bir gece kararnamesiyle yok saydılar, iptal ettiler. ‘Kanal İstanbul’ sözleşmesine hazırladıkları sözleşmenin içerisine ‘Devlet Garantisi’ni koydular. İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu’na Ordu valisine hakaret etti diye ceza verdiler. Taksim Gezi parkını, İstanbul Belediyesinden aldılar ve Vakıflar genel müdürlüğüne verdiler. Kendileri güle oynaya atadıkları Merkez Bankası başkanını faizleri artırdı diye yine bir kararname ile aniden görevden aldılar. Şimdi, Sayıştay’ın kurumlar hakkında hazırladığı denetim raporlarının, ‘genel müdüre, yönetime’ danışılmadan yayınlanamayacağı ilkesini getirdiler. İktidar daha şimdiden seçimleri düşünerek, bir daha nasıl iktidara gelirim, iktidar elimden kaymaz diyerek kendi çıkarına bir ‘Seçim Yasası’ hazırlığı içerisinde olduğunu biliyoruz. Peki, Erdoğan’ın bu Çarşamba günü ‘Manifesto’ açıklayacağını söylemesine ne demeli?
Şimdi tüm bunları alt alta sıraladığımızda biri bitmeden başlayan ve söyleyeceğimiz sözümüzü ağzımıza tıkayan yoğun bir süreç. Aslında bir makaleye sığması mümkün değil. Hukukçuların söylediği kadarıyla hiçbiri hukuki değil. Ama süreç nereye gitti bakar mısınız? Hani şöyle bir özdeyiş var, “Aslında hiçbir şey yasadışı değildi. Çünkü ortada yasadışı diye bir şey kalmamıştı”. Durumun özeti budur işte.
Küçük iktidar ortağı MHP emrediyor, talimat veriyor, iktidar tarafından ‘tak’ yerine getiriliyor. Yasa, hukuk, Anayasa, Yargıtay ve Danıştay, Sayıştay kararları hak getire. Ülke artık hukuk ve yasalarla yönetilmiyor. Türkiye, Erdoğan’ın sarayından alınan, Erdoğan’ın direk, ya da danışmanlarıyla verdikleri kararlarla yönetiyorlar. Birde, küçük yandaş ortak Bahçeli’ye danışılıyor.
Kendi atadıkları bürokratlar bile, ‘nerede, nasıl yanlışlık yaparım’ korkaklığıyla görev yapamaz duruma düşürüldüler, dumura uğratıldılar. Bu korku iklimi, toplumu adeta sarmalamış durumda. Pandemiyi de fırsat bilen iktidar, kitlelerin tepki koyabilecekleri sokakları bile zapt etmişler, bahane edip insanların sokağa inmesini engelliyorlar. Bu iş böyle nereye kadar gider, ne kadar daha böyle yönetirler bilemiyorum ama bildiğim bir şey varsa bu toplum bir yerde çatlayacak, patlayacaktır.
İktidar, AKP ve Erdoğan, ülkeyi yönetemez duruma düştükçe, kendince tüm antidemokratik uygulamaları hayata geçirmede bir beis görmemektedir. Yine kendisini iktidara taşıyan besleme yandaşları, ‘iktidar elimizin altından kayarsa tüm ayrıcalıklarımız gider, rahatımız bozulur, buzdan kalelerimiz yıkılır’ edasıyla kendilerini feda edercesine cellatlarına sıkı sıkıya sarılmaktadırlar.
Ülke içerisinde bunlar yaşanırken, dünyanın da çok iyi bir yerde olduğunu kimse söyleyemez. Kriz her yerde ve bunalım gelişmiş/geri kalmış tüm ülkenin sorunu. Yani ülkemizdeki bu antidemokratik uygulamaların ‘dünya tarafından hoş karşılanmayacağı beklentisi’ doğru değil ve insani de değil. Onun
içindir ki Erdoğan, bu kaos ve düzensizlikten yararlanarak yol alabilmektedir. Ama nereye kadar böyle gider konusu ayakları yere basmamaktadır. Kendilerinin de bu konuda önlerini görebildiklerini düşünmüyorum.
Burada söylenebilecek bir tek söz ve çıkış yolu vardır; tüm bu adaletsizliğe ve hukuksuzluğa karşın, ülke içerisinde ki demokrasi güçlerinin bir ve beraber hareket etmesi sağlanmalıdır. Çekiştirmeden, eğip bükmeden, amalarla, fakatlarla başlamayan cümleler kurmalı ve AKP-MHP/Erdoğan’a ve Bahçeli’ye gerçek bir demokrasi dersi verilmelidir. Eğer kontrolsüz ve başıbozuk tepkilerle sokak hareketlenirse bilin ki, elimizden bu şansı da alacaklar. Recep Memişoğlu 22/03/2021