SPORDA CİNSİYET AYRIMCILIĞINDA MEDYANIN, FEDERASYONLARIN ROLÜ
Periyodik yıllarda yapılan şampiyonalar, olimpiyatlar haricinde yaz aylarına damgasını vuran spor dallarının başında plaj voleybolu, plaj hentbolu gibi sporlar gelir. Öyle ki her iki branş son yıllarda Uluslararası Federasyonlar tarafından yarışma takvimlerine dahil edilip, Dünya ve Olimpiyat şampiyonalarında vitrine de artık çıkıyor.
Plaj sporlarında erkeklerin atlet-şortla oynamasına izin verilirken, kadınların sporcu sutyeni ve bikini altı giymeye mecbur bırakılmasını spor çevrelerinde ayrımcılık olarak değerlendirenler azımsanamayacak kadar çok. Nitekim Norveç milli kadın plaj hentbolu takımı, bikini zorunluluğuna tepki koymak için Bulgaristan’da yapılan Euro 2021 turnuvasına şortla çıktı.
Turnuvada İspanya’ya karşı bronz madalya maçına kalçalarını kapatan elastik şortlarla çıkan Norveç kadın millileri, Avrupa Hentbol Federasyonu Disiplin Komitesi tarafından ‘uygunsuz’ giyindikleri gerekçesiyle 1500 Euro para cezasına çarptırdı.
Norveç Federasyonu da Uluslararası Hentbol Federasyonu’nun (IHF) kurallarının gereği giyilmesi gereken bikini yerine şort giydikleri için oyuncularına, takımlarına verilen ‘her türlü cezayı ödeyeceklerini’ açıklayarak destek verdi. Sadece kendi ülkeleri değil ayrımcılığa karşı birçok kesimden de İskandinav kadınlara destek mesajı geldi.
Farklı bir örnek de Mart ayında Katar’da düzenlenen FIVB Doha Açık Plaj Voleybolu Turnuvası’nda yaşanmıştı. Katar’ın kadın sporcuların bikini giymesini yasaklamasına karşı Alman milli takımının “iş kıyafetlerimizi giymemiz engelleniyor” mottosuyla boykot tehdidinde bulunması üzerine Uluslararası Voleybol Federasyonu’nun (FIVB) müdahalesiyle Katar yönetimi yasaktan dönmüştü.
Oysa federasyon “ev sahibi ülkenin kültürüne ve geleneklerine saygısızlık” olduğunu söylediği bir kural olarak, kadın oyunculardan normal bikiniler yerine gömlek ve uzun şort giymelerini önce istemişti. Ancak daha sonra beklenmeyen bir gelişme olmuş ve kararından döndüğünü duyuran Katar Voleybol Birliği, bikini giyen oyuncular üzerinde ‘hiçbir kısıtlama’ olmayacağını açıklamıştı.
Neticede erkek oyuncuların dizlerine kadar inen şortlar giymesine izin verildiği turnuvalarda kadın sporcuların bikini giymeye zorlanması akla mantığa uymadığından olsa gerek, bu konu plaj sporları çevrelerinde uzunca bir süredir tartışma konusu idi.
Resmi spor turnuvalarında cinsiyetçiliğin hala bu kadar yaygın halde olması karşısında mevcut kuralları değiştirmeye yönelik Norveç’ten gelen öneri, kamuoyu desteğine rağmen kabul görür mü emin değilim. Ama en azından önümüzdeki aylarda ilgili organlar tarafından cinsiyet ayrımcılığının en azından bu yönünün tartışılacağı kesin. Hatta bu adımın meyvesi mi bilemiyorum; başlamak üzere olan Tokyo Yaz Olimpiyat Oyunlarında kadın plaj voleybolu takımları isterlerse bikini ya da mayo yahut tişört-şort giyerek maçlara çıkabilecek.
Konuyu salt plaj sporlarında kadının kıyafeti olarak değil de Dünya’da 1980’lerden bu yana dile getirilmeye başlanan, Türkiye’de de yaklaşık on yıldır araştırma konuları arasında kendine bir yer bulmaya başlayan spor alanında toplumsal cinsiyet konusuna dikkat çekmek için ele aldım.
Sosyolojide “cinsiyet” biyolojik farklılıkları, “toplumsal cinsiyet” ise sosyo-kültürel farklılıkları ifade etmek için kullanmakta. Toplumsal cinsiyet kavramı, kadın ve erkek arasındaki biyolojik farklılıklardan ziyade kültürel ve psikolojik farklılıkları ifade etmekte.
Medya, Spor ve Toplumsal Cinsiyet
Spor ve toplumsal cinsiyet ilişkisinin en belirgin olduğu alanlardan başında gelen basının; sporcu kadını betimlerken seçtiği ifadeler sporcu kimliğinden önce kadınlık vurgusunu ön plana çıkardığı, sporda kadın başarısının sıra dışı bir durum olarak gösterdiği ve bu şekilde sporda kadını ikincilleştiren yargıları pekiştirdiği görülüyor. Hatta birbirlerine ihtiyaç duyan ve birbirlerini tamamlayan iki alan olan Spor Medyasında kadınların bazen -üzülerek ifade edeyim- sadece
“konu mankeni” olarak nitelenebilecek tarzda görsel amaçlı yer aldıkları görülebilmekte. Başarılı olan kadın sporcuları ele alan haberlerde “kadınlık ve dişilik” özelliklerinin başarılarının önüne alınması son derece üzücü. Kadın bedeninin spor medyasında görsel bir zenginlik olarak kullanılması, uluslararası federasyonların da bu yaklaşımlarda olması pek hoş olmasa gerek.
Oysa ki günümüzde kadınların spora katılımı hususunda yerleşik algılar değişmeye başlamış, kadınlar erkeklerde yarışır hale gelmiş, daha önce görmeye alışık olmadığımız veya sadece erkeklerin yarıştığı birçok spor branşında kadınlar varlıklarını gösterebilmektedirler.
Fotoğraf bu ise medya da, federasyonlar da artık kadını sadece sporcu olarak görmeli.
Elbette cinsiyet ayrımcılığının çok daha farklı yönleri de var; en basitinden istihdam zorlukları, ücret adaletsizlikleri gibi. Onları da, diğerlerini de artık başka bir yazıya.
Recep Ali Aksoylu / 22.7.2021 / Florya