Özel Haber. Gençağa Karafazlı
RİZE – Maden yüksek mühendisi Dr. Nihat Ataman, “Rize’nin Yüzde 82’si Maden Ruhsatlı: Ormanlar, Tarım Alanları ve Korunan Alanlar Tehdit Altında” olduğunu söyledi.
Çamlıhemşin, Fırtına vadisinde bulunan tarihi taş mektep konuk evinde düzenlenen konferansta su kaynakları, yaşam alanları ve madencilik projeleri tartışıldı. Maden yüksek mühendisi Dr. Nihat Ataman’ın konuşmacı olarak katıldığı konferansta çok sayıda yurttaş katıldı.
Maden yüksek mühendisi Dr. Nihat Ataman, 16-17 yıl boyunca çeşitli maden projelerinde komisyon üyesi olarak görev aldığını ve uzmanlığı su kaynakları olan bir akademisyen olduğunu belirtti.
Dr. Nihat Ataman, Rize’de gerçekleştirilen madencilik faaliyetlerinin çevresel etkilerine dair dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Maden projelerinin yaklaşık %90’ında görev aldığını belirten Ataman, edindiği deneyimleri ve bilimsel verileri kamuoyuyla paylaştı.
Dr. Nihat Ataman, burada anlatacaklarının tamamen kişisel deneyimleri ve eğitimine dayandığını, kulaktan dolma bilgiler yerine bilimsel gerçeklerle konunun anlaşılması gerektiğini vurguladı.
“Neden Madencilik Yapıyoruz ve Su Kaynaklarına Etkisi Ne?”
Madencilik faaliyetlerinin neden yapıldığını ve bu faaliyetlerin özellikle su kaynakları üzerindeki potansiyel etkilerini aktaran Ataman, hangi durumlarda çevresel sorunların ortaya çıkabileceğini ve bu sorunların nasıl çözülebileceğini de detaylandırdı. Özellikle Rize özelinde ve Çamlıhemşin’deki faaliyetlere değinen konuşmacı, vatandaşlardan gelen soru, görüş ve kaygılara açık olduğunu belirtti.
Konuşmasında TEMA Vakfı’nın 2022 veya 2023 yıllarında hazırladığı Trabzon, Gümüşhane, Artvin ve Rize’yi kapsayan çevre raporundan ve Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın (DOKA) bölgesel yatırımlara dair raporundan da faydalandığını aktaran Ataman, ortaya çıkan tabloyu şöyle özetledi:
Rize’de 229 adet maden ruhsatı var. Rize’nin toplam yüzölçümünün yaklaşık %82’si maden sahası”
Ataman , “Rize’de şu anda toplamda 229 adet maden ruhsatı bulunuyor. Bu, Rize’nin toplam yüzölçümünün yaklaşık %82’sine tekabül ediyor. Ancak bu ruhsatlar madencilik faaliyeti başladı anlamına gelmez. Bu ruhsatlar dört gruba ayrılır. Altın, bakır, gümüş gibi metalik madenlerin olduğu 4. grup ruhsatlar da bunlar arasında.”
“Her Yer Ruhsatlı: Orman, Tarım, Yaşam Alanları…”
Verilere göre maden ruhsatlarının çok büyük bir kısmı ormanlık alanların içinde yer alıyor. Ataman , “Rize’de orman olmayan bir yer yok gibi. Ruhsatlandırılan alanların %82’si ormanlık alanların içine denk geliyor. Tarım arazilerinin, çaylıkların, fındıklıkların büyük bölümü de bu ruhsat alanlarına dahil edilmiş durumda. Ancak bu, gerçek madencilik yapılacağı anlamına gelmiyor.” dedi.
- Mera alanlarının %47’si,
- Tarım alanlarının %77’si,
- İskan alanlarının %69’u,
- Korunan doğa alanlarının %46’sı,
- Sürdürülebilir kontrollü kullanım alanlarının %96’sı,
- Doğal sit alanlarının %77’si,
- Tabiat parklarının %67’si maden ruhsatlı bölgelerin içinde yer alıyor.
Milli parkların %9’unun da ruhsatlı alanlara denk geldiğini belirten Ataman, “Çünkü milli parklar yasal olarak daha korunaklı. Buralarda madencilik yapılmasına izin verilmiyor. Ama diğer koruma statülerinde bu yasak esnetilebiliyor. Bu çok ciddi bir tehdit oluşturuyor” dedi.
“Ulaşım Açıldıkça Maden Baskısı Artıyor”
Özellikle Yeşil Yol Projesi’ne değinen uzman, yaylaları birbirine bağlamak adına yapılan yolların ulaşılması güç alanları maden şirketleri için cazip hale getirdiğini ifade etti:
Ataman, “Daha önce ulaşılması mümkün olmayan dağlık ve ormanlık alanlara artık yeşil yol sayesinde ulaşılabiliyor. Bu yollar maden şirketlerinin işine geliyor. Kendileri bu yolları yapmaz, yapamaz da zaten çünkü maliyeti çok yüksek. Bu devlet eliyle yapılıyor. Sonra da bu ulaşım altyapısı, madencilik için bir zemin haline geliyor.”
“Bölgeyi en çok kadınlar korudu. Kadınların Direnişi Umut Veriyor”
İkizdere, Eskencidere Vadisi’nde olduğu gibi birçok bölgede köylülerin ve özellikle kadınların yürüttüğü çevre mücadelesine de değinen Ataman, “Bugüne kadar bölgemizi en çok kadınlar korudu. Onların kararlılığı ve direnişi umut verici,” dedi. Konuşmasında ayrıca yaşadığı bir anıyı paylaşarak, çevreye yönelik gönüllü çabalarının ne denli yanlış anlaşıldığını da örnekledi.
“Bir apartmana yeni taşınmışsınız, size diyorlar ki bu apartman 20 yıldır burada, sen bugüne kadar olan aidatı da öde. Ben de dedim ki bu bilgi paylaşımını size ücretsiz yapıyorum. Eğitimimi, birikimimi halkla paylaşmak için buradayım, bunun bir aidatı olur mu?”
“Madencilik Kolaylaştırılıyor”
Yasal olarak Türkiye’de madencilik faaliyetlerinin kolay olmadığını belirten Ataman, buna rağmen zaman zaman süreçlerin hızlandırıldığını vurguladı. “İşletme ruhsatı tek başına yetmez. Orman, tarım, çevre gibi pek çok kurumdan izin alınması gerekir. Bu da ciddi bir süreçtir. Ama süreçler bazen kolaylaştırılıyor,” dedi.
Sonuç: Rize’nin Geleceği Tehlikede mi?
Konuşmanın genelinde verilen mesaj açıktı: Rize’nin doğası, ormanı, suyu, çayı ve yaşam alanları üzerinde ciddi bir baskı var. Bu baskının kaynağı ise plansız ve yoğun ruhsatlandırma politikası. Ataman, çözümün halkın bilinçlenmesi, tepki vermesi ve bilimin rehberliğinde hareket edilmesinde olduğunu vurguladı.