Diyeceksiniz ki üzerinde yaşadığımız topraklarda Birinci Cihan Harbi sonunda yürütülen mücadele iki yönlüdür. Zafere kadar olan kısmında Müslümanlarla batıcı düşünce sahipleri arasında bir zıtlaşma yok, fakat zafer sonrasında nasıl bir sosyal düzen kurulmalı meselesinde bir nimet/külfet dengesizliği olduğu gibi, yetkilerin o yetkilerin alındığı mercie uygun olmayan şekilde ve hatta ters bir yönde kullanılması vakıası yaşanmıştır. Bu tarz mülâhazaların tamamen yerinde tespitleri yansıttığını kabul ediyorum. Nitekim Türkiye’de İslâm davası var ise, tarihi dayanaklarının önemli bir kısmını da bu mülâhazalardan almaktadır. Ne var ki günümüzün Kemalizm-Antikemalizm zıtlaşmasında bu mülâhazaları tek belirleyici kılmanın Türkiye’nin ve Türkiye’deki Müslüman milletin geleceği bakımından, dünyada alacağı yeni yer bakımından sağlıklı bir açılım temin edeceğini ifade etmek de mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına imkân sağlayan İstiklâl Harbi’nin mayasını teşkil eden din düşüncesi bu topraklarda Müslüman kökenli olanların ülkede aslî unsur sayılması şartını da getirmiştir. Hatta bu maya (yani Müslüman kökenli olmak) Türk asıllı olmaktan daha da önemli sayılır olmuştur.
İsmet Özel, (Cuma Mektupları)
“Kemalizmi Kim Savunacak, Kim Eleştirecek?”

YORUMLAR