İki gün önce yaşadığı İstanbul’da yaşamını yitiren Devrimci Ressam ve yazar Sadık Varer’i devrimci yoldaşları memleketi Rize de alkışlarla uğurladı
Haber. Gençağa Karafazlı
(RİZE)- İki gün önce yaşadığı İstanbul’da yaşamını yitiren 12 Eylül döneminde 11 yıl cezaevinde kalan devrimci, Ressam ve yazar Sadık Varer (67) memleketi Rize’nin Ardeşen ilçesi Başköy de ailesi, sevenleri ve mücadele arkadaşlarının katıldığı cenaze töreniyle saygı duruşu ve alkışlarla aile mezarlığına toprağa verildi.
Sadık Varer’in cenazesi dün İstanbul’dan uçakla Rize-Artvin havalimanına getirildi, buradan ailesi ve sevenleri tarafından alınan Varer Ardeşen’de doğduğu Başköy’de ki baba evine götürüldü. Burada düzenlenen cenaze törenine Varer’in çeşitli illerde yaşayan mücadele arkadaşları, sanatçı dostları, yakınları yanı sıra CHP Rize il başkanı Saltuk Deniz ,CHP Ardeşen ilçe başkanı Faruk Buçan, EMEP, SOL parti, ESP yöneticileri, Rize Eğitimsen ,Rize İHD, ÇGD temsilcileri, Fındıklı dereleri koruma platformu üyeleri katıldı. Katılımcılara Varer’in yaşam öyküsünü tanıtan kısa bir sinevizyon gösterisi, devrim şehitleri için 1 dk saygı duruşu yapıldı ardından, mücadele arkadaşları ve dostları Varer’in mücadelesini ve yaşadıklarını anlattı.
Sadık Varer’in kardeşi Cumali Varer, törene katılanlara hitaben, “Çomayı (sadık) hepiniz tanıyorsunuz, kimi yoldaşları uzaktan geldi, kimi arkadaşları kandaşları, biz artık yaşlı kuşağız ancak Devrimin çocuklarıyız hala, Sadık isyan bayrağını bu bölgeye en dik tutan en önde koşan, en hızlı koşan, en önde koşanlardan biriydi. Buraya geldiğiniz için sağ olun var olun. Sadık yoldaş diğer yoldaşlarımız gibi büyük insanlık davasını yani, insanların insanlar tarafından sömürülmemesi için ,insanın insana zulüm etmemesi için, insanlar başkaları tarafından ötekileştirilmesin diye ve insanlar kardeşçe bir arada özgürce eşitçe yaşayabilsin diye, ömrünü , gençliğini yaşlılığını boynunu hiç bükmeden hiç geri vitese takmadan elinden geldiğince yapabildiğinin fazlasıyla elinden geldiğini aşarak yapan bir yoldaşımızdı kardeşimizdi Ardeşen’li bir Laz’dı Türkiyeli bir devrimciydi ve dünya vatandaşıydı” ifadelerini kullandı.
Yapılan konuşmaların ardından Sadık Varer alkışlarla aile mezarlığında toprağa verildi. Mezarı kırmızı karanfillerle donatıldı.
Gözümüzün ışığı, sevgili Çona’mızı, hayati boyunca hep dik durmuş bir Devrimciydi…
Sadik Varer inandığı gibi yasayan, hayatını insanlığın büyük özgürlük ütopyasına adamış bir komünistti. Yolu Alemdağ, Metris, Sağmalcılar, Bursa ve Çanakkale hapishanelerinden geçti. Esir düşmüş olsa da teslim olmayanlardandı. Kapitalizmi bir insanlık ayıbı olarak gördü, kapitalist haydutların düzenine karsı mücadele eden herkesi kardeşi, yoldaşı bildi. Her vesileyle sosyalistler arasındaki farklılıkların şive fark olduğunu söyledi, yazdı, çizdi.
“Bizimkiler” adını verdiği, dünyanın bütün coğrafyalarından ve halklarından devrimcileri resmettiği portreler arasına şimdi o da katilmiş bulunuyor.
Hoşça kal Çonaskimi, hoşça kal yağmurlar ülkesinin ve dünya halklarının güzel devrimcisi.
Ailesi, mahsus mahal yoldaşları, her yastan öğrencileri, Kartal’dan ve Ardeşen’den yoldaşları, dostları, arkadaşları.
Sadık Varer kimdir?
Yaşamı boyunca sürdürdüğü eşitlik, özgürlük ve halkların kardeşliği mücadelesi, sanatına ve yazılarına yansıyordu. Ardeşen’de büyüyen Sadık Varer, Laz halkının tarihini ve kültürel mirasını gerek sanatı gerekse kalemiyle ulusal ve uluslararası platformlarda tanıttı.
1980 öncesi devrimci mücadele içerisinde yer alan ve daha sonra Metris Cezaevi’nde yatan Sadık Varer, Anadolu Sanatçılar Derneği kurucuları arasında yer aldı. 1988-2010 yılları arasında Bursa, İstanbul, Paris, Dortmund, Wuppertal, Duisburg, Nice, Cannes ve Marsilya’da 18 kişisel sergi açtı. Kartal’da güzel sanatlar okulu sınavlarına girmek isteyen gençlere yardımcı oldu.
“Benim bıraktığım Ardeşen “Küçük Moskova” şeklinde anılıyordu”
Ardeşen’li ve Laz halkından olan Sadık Varer, 11 yıl kaldığı cezaevinden tahliye olduktan sonra duygularını “Velhasıl, yaklaşık 13 yıl sonra memleketime döndüğümde ciddi bir düş kırıklığı yaşadım. Çok ama çok şey değişmişti; 12 Eylül generalleri ve aynı faşizan “ruha” sahip siyasetçiler halkımızı, tanıyamayacağım kadar değiştirmişlerdi. Benim bıraktığım Ardeşen “Küçük Moskova” şeklinde anılıyordu; sol ağırlıklıydı. 13 yıl sonda karşılaştığım Ardeşen ise, 12 Eylül patentli “Türk İslam Sentezi”nin ürünü İslamcılar ve sağcılarla doluydu. İtiraf etmeliyim ki, bu karşılaşma sonrası, memleketimi artık eskisi kadar “özleyemez” oldum.” diyerek anlattı.