Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Gazeteci Vedat Örüç: “İlkeli ve onurlu gazetecilik yapmaya devam edeceğim”

20 Ocak’ta 5 gazeteciyle birlikte tutuklanan gazeteci Vedat Örüç, 4,5

20 Ocak’ta 5 gazeteciyle birlikte tutuklanan gazeteci Vedat Örüç, 4,5 ayın ardından tahliye edildi. Örüç, “Yargı sopasıyla keyfi tutuklamalara karşı gazetecilik yapmaya devam edeceğiz” dedi.

Mahsun Kılıç
[email protected]


İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 17 Ocak’ta Van, İstanbul ve Mersin’de yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan 6 gazeteci “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanmıştı. Savcının ifadelerini bile almadan mahkemeye sevk ettiği Necla Demir, Rahime Karvar, Ahmet Güneş, Velat Ekin, Vedat Örüç ve Reyhan Hacıoğlu’nun tutuklanarak cezaevine konulmuştu. Sonrasında gözaltına alınıp tutuklanan Eylem Babayiğit de tahliye edilmişti. Tutuklanan 4 gazeteci tahliye edilirken Rahime Karvar’ın duruşması 12 Haziran’da, Reyhan Hacıoğlu’nun duruşması ise 22 Haziran’da görülecek.

Yaklaşık 4,5 ay Tarsus T Tipi cezavınde kalan ve 29 Mayıs günü Mersin 6. Ağır Ceza Mahkmesi’nde görülen ilk duruşmada yurt dışı yasağıyla tahliye edilen gazeteci Vedat Örüç ile konuştuk. Gazetecilik mezunu olan ve aynı bölümden yüksek lisans eğitimini yapmaya devam eden Örüç, 8 yıldır gazetecilik yapıyor. Daha öncede tutuklanan ve soruşturmalarla karşılaşan Örüç, 20 Ocak’ta “örgüt üyeliği” iddasıyla tutuklanıp 4,5 ay Tarsus Cezaevinde tutulduktan sonra  yurt dışı yasağı ile tahliye edildi.

‘İpe sapa gelmez gerekçelerle tutuklandım’

Tüm toplumun gözaltılara ve baskılara maruz kaldığını, gazetecilerin de bu durumdan muzdarip olduğunu belirten Örüç, “Ben de gazeteci olarak ipe sapa gelmez gerekçelerle tutuldum cezaevinde. Yargılanma sürecimden, cezavinde kalış sürecine denk, tamamıyla hukuksuz bir süreç yaşadım. Hak ihlallerine maruz kaldım. Evime baskın yapan polisler dahi beni ne için gözaltına aldıklarını bilmiyorlardı. İstanbul’dan bir talımatın geldiğini ve bundan dolayı gözaltı kararı olduğunu söyleyerek telefonuma el koyup gözaltına alındım” diye konuştu.

‘Gazeteci arkadaşımla çekilen fotoğrafla ‘örgüt üyesi’ olduğum iddia edildi’

3 gün boyunca dosyada gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle avukatı ve ailesiyle görüşemediğini belirten Örüç, üçüncü günün sonunda Tarsus TEM şube amirliğinde ifadesinin alınmasının ardından kendisine yöneltilen suçları öğrendiğini ifade etti. Örüç, “Örgüt üyeliği suçlaması yöneltildi. İlgim olmayan bir TV kanalına dair sorular sordular. Sigorta kaydımın bir prodüksiyon şirketi üzerine olması, gazeteci arkadaşlarımla çekilen fotoğraf ile örgüt üyesi olduğum iddai edildi. İnsanlarla yürümeyecek bir hale geldiğimiz bir ortamdayız” ifadelerini kullandı.

‘Savunma yapmama izin verilmeden tutuklandım’

Polis merkezinde sorulan sorulardan sadece iki soruya yanıt verdiğini, ifadesinin savcılıkta alınması talebinde bulunduğunu ifade eden Örüç, “Soruşturmayı yürüten savcıyı kesinlikle görmedim. Nasıl suçlama yönelteceğine ve  ne soracağına dair bilgim yoktu. Savcıyı görmeden tutuklama istemiyle hakim karşısına çıktık. Hakim suçlamaların ne olduğuna dair bilgi vermeden suçlama yöneltildi, savunma yapmama dair izin verilmeden karar verme aşamasında yangından mal kaçırır gibi tutuklandığımız söylendi. Delil olmadan, keyfi bir karar olduğunu gördük” diye konuştu.

‘Nüfus bilgilerim iddianemede delil olarak gösterildi’

Örüç, sokakta çekilen bir fotoğraftan, hukuksuz bir şekilde dinlenen telefon konuşmasında tutuklandıklarını belirterek duruma tepki gösterdi. Ayrıca savcılığın iddianemeye nüfus bilgilerini koyarak bunların da delil olarak gösterildiğine dikkat çeken Örüç, “Yürütülen soruşturma ve dava süreci niyet okumasıdır. Kürt olduğum için nüfus bilgilerim iddanemeye delil olarak konuldu. Davanın İstanbul’da devam etmesi gerekiyorken Mersin’e yolladılar. Yargılama hukuki değil, tamamen itibarsızlaştırma üzerineydi” dedi.

‘Bizler ilkeli ve onurlu bir şekilde gazetecilik yapmaya devam edeceğiz’

Türkiye’de yargının iktidarın sopası olarak kullanıldığının altını çizen Örüç, gazetecilerin, siyasetçilerin ve mücadele eden herkesin üzerinde baskı kurulmaya çalışıldığını kaydetti. Örüç, “İktidar da ya bendensin ya da düşmanımsın anlayışı var. Müesses nizamın karşısında olan herkes baskıyla, itibarsızlaştırmayla ve sansür ile karşı karşıya geliyor. Gazetecilerde bu duruma çokça maruz kalıyor. Biz içerideyken yaklaşık 45 gazeteci bir şekilde gözaltına alındı, bazıları tutuklandı, şiddete uğrayanlar oldu. Gazetecileri yıldırmaya çalışıyorlar ama bizler ilkeli ve onurlu bir şekilde gazetecilik yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Cezaevi koşullarının sağlıklı olmadığını, hapis yatan insanların orta vadede kronik hastalıklara yakalanabileceğinin altını çizerek, yaşanan hak ihlallerine dikkat çekti. 4,5 aylık cezaevi sürecinde ülkede yaşanan gelişmeleri kısıtlı bir şekilde takip etmeye çalıştıklarını belirten Örüç, “Muhalif olarak değerlendirebileceğim sadece NOW TV vardı. İktidara yakın TV kanalları dışında başka kanalları izleyemiyorduk. Gündemi sağlıklı takip edemiyorduk. İktidara yakın gazeteler daha çok geliyordu” dedi.

‘Göktepelerin, Mumcuların, Anterlerin geleneğini devam ettireceğiz’

19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ekrem İmamoğlu’na yönelik yapılan gözaltı ve tutuklamaların ardından gençlerin mücadele etmelerinin içeride kendilerine umut olduğunu söyleyen Örüç, “Rejime karşı tavır alan binlerce insanın sokağa dökülüp iradelerini savunmaları bizlere içeride umut verdi. Halen de bir şeylerin değişmesine neden olabilecek kitlelerin olduğu umudunu veriyor. İnsanlar iradeleri için tepki gösterdi, itiraz etti. Bizler de gazetecilik yapmaya devam edeceğiz. Metin Göktepelerin, Uğur Mumcuların, Musa Anterlerin bıraktıkları gelenek var, onları devam ettireceğiz” diye konuştu.