Başbakan Erdoğan, AKP’nin TBMM’deki Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerine de değindi. Konuşmasında önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden örnekler veren Erdoğan, “1989’da Turgut Özal’ın cumhurbaşkanı olmasına karşı çıktılar. 2007’de bizim cumhurbaşkanımızı seçmemize karşı çıktılar, anayasa değişikliğine, halkın cumhurbaşkanı seçmesine karşı çıktılar. Şimdi de bir şey tutturdular, siyaset üstü siyasetin dışından bir cumhurbaşkanı seçmek için adeta cumhurbaşkanı değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin vitrinine bir vazo, bir saksı seçmenin gayreti içindeler.” dedi.
SEÇİLİRSEM TARAFSIZ OLAMAYACAĞIM
“Bir cumhurbaşkanı tarafsız olabilir mi?” diye soran Erdoğan, kendisinin seçilirse tarafsız olmayacağını şu sözlerle anlattı: “Bugüne kadar hangi cumhurbaşkanı tarafsız olmuştur? Meclis’i askerlerle kuşattırıp kendisini zorbalıkla cumhurbaşkanı seçtiren İsmet İnönü tarafsız bir cumhurbaşkanı mıdır? 1960 darbesinin gölgesinde adayları tehdit ederek kendisini cumhurbaşkanı seçtiren, üniformalarıyla Meclis’te yemin eden Cemal Gürsel mi tarafsızdır? Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, Deniz Kuvvetleri Komutanı Fahri Korutürk darbe yapmaktan mahkum olan Kenan Evren mi tarafsızdır? Hele bir düşünelim. Tarafsız mı bunlar, değil. Sayın Demirel, Ahmet Necdet Sezer tarafsız cumhurbaşkanları mıydı, tarafları yok muydu? Bunları hiçbiri siyaset üstü değil, hepsinin bir siyaseti vardı ama siyasetleri milletle örtüşmüyor, devletle örtüşüyordu. 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’le, 28 Şubat’la örtüşüyor. Hepsi de milletin siyasetinin karşısına kendi siyasetlerini, milletin değerlerinin karşısına kendi değerlerini koyuyorlardı. Burada bir kez daha ifade ediyorum, eğer bu kardeşiniz seçilirse tarafsız cumhurbaşkanı olmayacak. İki taraf var. Bir millet, iki devlet. Milletin tarafında olan bir cumhurbaşkanı var. Türkiye’nin ihtiyacı olan da budur. Demokrasimizin ihtiyacı olan da budur. Bu devlet tarih boyunca her zaman milletinin devleti olmuştur. 10 Ağustos’tan itibaren bir kez daha inşallah milletinin devleti olmaya başlayacak. İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın. Artık milletinden sürekli alan bir devlet yok. Artık milletine veren bir devlet var. Cumhurbaşkanını halk tarafından seçilmesiyle bu millet her kademe devletine hakim hale gelecek. Milletin egemenliği artık tam manasıyla işlemeye başlıyor. CHP ve MHP yapılan her reform sırasında milleti korkutmuşlardır. Korkularının ne kadar yersiz olduğunu da her seferinde ortaya çıkmıştır. Şu anda da bir yetki karmaşasının olacağı, devletin işleyişinde bir aksaklık olacağı yönünde propaganda yapıyorlar. Milletim bunlara itibar etmedi, etmiyor.”
“DEVLETİN VİTRİNİNE VAZO SEÇMİYORUZ”
Seçilmiş bir cumhurbaşkanı ile seçilmiş bir başbakanın Türkiye’yi asla geriye götürmeyeceğini tam tersine Türkiye’yi şaha kaldıracağını öne süren Erdoğan, buna da yine yakın tarihten örnekler verdi: “Celal Bayar, doğrudan halk tarafından seçilmiş olmasa bile o zamanki sistem gereğince Demokrat Parti’nin cumhurbaşkanı olarak göreve gelmiştir. Cumhurbaşkanlığı’nda Celal Bayar, Başbakanlık’ta Adnan Menderes 10 yıllık süreçte o meşum darbeye kadar Türkiye’yi şaha kaldırdılar. Uyum, koordinasyon içinde aynı istikamete bakarak, aynı politikalara inanarak Cumhuriyet tarihimizde altın bir döneme imzalarını attılar. Hiç kimsenin endişesi olmasın seçildiğimiz takdirde ülkenin başbakanıyla, bakanlarıyla, tüm siyasi partileriyle işbirliği ve uyum içinde Türkiye’yi geleceğe taşıyacağız. ‘Edirne’nin bir köyünden ve mahallesinden sorumluluğumuz nedir’ bunu bileceğiz. Hakkari’de nedir, bunu bileceğiz. Her tarafa bugün nasıl bu hizmetleri götürdük, götürüyorsak yarın da aynı şekilde bu hizmetleri götüreceğiz. Böyle bir mükellefiyet var mı? Evet, var. Bunda asla tereddüt olmaz.Çünkü biz devletin vitrinine saksı, vazo seçmiyoruz. Cumhurbaşkanı elbette devleti idare edecek, başkomutan olacak, devlet kurumlarının uyum içinde işlemesini sağlayacak ama gerektiğinde cumhurbaşkanı Iğdır’ın, Ağrı’nın, Erzurum’un su meselesiyle de ilgilenecek. Yavuz Sultan Selim köprüsüyle, çözüm süreciyle, paralel yapıyla mücadeleyle de ilgilenecek.”
MHP’Lİ SEÇMENE YÖNELİK KONUŞTU
10 Ağustos’ta yapılacak seçimlerde AKP’ler kadar CHP’li, MHP’li, HDP’li, diğer partilerden parlamento dışındaki vatandaşların oylarını alacağına inandığını iddia eden Erdoğan, şöyle devam etti: “Diğer partiler çıkardıkları adaylarla seçmenlerini tam bir hayal kırıklığına uğrattılar. Burada MHP’ye gönül vermiş seçmen kardeşlerime bir hususu özellikle hatırlatmak istiyorum, MHP bu genel başkan yönetiminde tarihinin en kötü dönemlerini yaşadı, yaşıyor. 1999’da koalisyon ortağı olarak hükümete girdi, 5 yıllığına oraya geldi. Tamamen edilgen, pasif bir hükümet ortağı oldu. 3,5 yıl dayandı, ondan sonra kaçıp gitti. 2000 yılında Meclis’te cumhurbaşkanı seçileceği zaman MHP’nin kendi iradesiyle hareket etmesine izin vermediler. MHP’ye bir aday dayattılar. Bunu seçeceksin, dediler, hatta MHP içinde bir cumhurbaşkanı adayı çıktı. Meclis içinde bu adayı tartakladılar, dövdüler ve buna Devlet Bahçeli seyirci kaldı, bunu susarak onayladı. 2002’de de zaten yüzde 10 barajını geçemedi. Meclis’in dışında kaldı. Şu anda da MHP kendi iradesiyle hareket etmiyor. MHP, CHP’nin vagonu. Pensilvanya’nın oyuncağı olmuş halde. Kendisine dayatılan seçeneğe, kayıtsız şartsız itaat ediyor. Allah aşkına, Ülkücü camia içinde cumhurbaşkanı adayı olacak kimse yok mudur? MHP içinde bu kutlu vazifeye aday olacak kimse yok muydu? Devlet Bahçeli, o kadar sıfat saydıktan sonra neden kendisi çıkıp da aday olmadı? Aslında bu saydığı sıfatlara en layık olan kişi kendisiydi, çıksın aday olsun. Niye olmadı. Arkadaşlar, izzetli bir mağlubiyet zilletli bir galibiyetten daha iyidir. Bunu böyle bilin. Kaybedersiniz ama izzetinizle kaybedersiniz. Hem kaybetmek hem de izzetinizi bitirmek olabilecek en kötü şeydir.”