Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

,CHP VE MHP ORTAKLIĞINA HDP KARŞI ÇIKTI

 HDP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü,

 HDP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü, Meclis’teki grup toplantısında Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi ortaya atılan CHP-MHP ile ittifak çağrısına sert tepki göstererek, “Bir yandan İslamcı diğer yanda milliyetçi otorite. Türkiye halkları bu saflaşmayı kabul etmiyor. Bunun bir parçası olmayacağız. Sistemin dışladığı herkesin, halkların ortak gücü olacak adayı çıkaracağız. Herkese hodri meydan diyoruz. Biz de geliyoruz. Göreceksiniz sizin tek güç olmayacağını. Üçüncü güç HDP’nin başını çektiği ezilenlerin ortak gücü olarak bu mücadelede var olacak” dedi.

HDP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü, partisinin meclisteki grup toplantısında son güncel, siyasal gelişmeleri değerlendirdi. HDP’nin grup toplantısına Van’daki depremden sonra kaldıkları konteynırlardan çıkarılmak istenen depremzedeler ve iki çocuğuyla cezaevine konulmak istenen Mülkiye Demirkılıç da katıldı. 

İşte Kürkçü’nün konuşmasından satırbaşları: Bugün Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edildikleri günün yıl dönümü. Arkadaşlarımız hayatlarını verdiler. 42 yıldır dinmeyen acısı yüreğimizde. Bugün halen son sözleri dilimizde. Deniz ne demişti; bana sorarsanız o günden bugüne halen değişmeyen Türkiye’nin devrimci programını 16 kelimeye sığdırmıştı.

DENİZLERİN CESARETİ VE 4 BAKANIN ACZİ

Dün mecliste özel toplantı yapıldı. 4 bakan hırsızlıkla suçlandı. Ağır ceza yok. Herkesin karşısında idam mahkumunun cesaretiyle savunacak cesareti gösteremediler. Meclis televizyonunu kapattılar, internet yayınını kestiler. Halkın diyemediklerini görmesini engellemeye çalıştı. Önlerine yazılmış kağıtlardan hiçbir gerçeği cesaretle haykırmayan haklılıklarını cesaretle savunamayan 4 bakanı izledik.

YOLSUZLUK DA ROBOSKÎ GİBİ OLACAK

Meclis komisyonu nasıl çalışıyorsa öyle çalışacak. Uludere komisyonunda olduğu gibi. Kayıtlara rağmen AKP’li üyeler bu kayıtları gördüğünde elbette onlarında vicdanı ve çocukları var. Bu gençlerin katliama gidişlerini gördüğünde gözyaşlarını tutamadılar. Başbakan ve Necdet Özel’in eli değdi ve kasıt yok hükmü verildi. Genelkurmay Savcılığı’nın kendi başkanını takipsizlikle ödüllendirirken verdiği hükmü gördük. Uludere Roboskî köylülerinin katledilme emrini Necdet Özel bizzat kendi evinden vermişti. Bu emri vermeden önce Erdoğan’a danışmıştı. Komisyon kimin emir verdiğini bilmiyoruz kasıt yok dedi. Biz anladık. Komisyonun kararını kabul etmedik ve bunun takipçisi olacağız. Bu komisyonda da akıbet aynı olacak. O yüzden kamuoyundan kaçırılarak komisyon nihayet zor bela bir araya getirildi.

ÖZGÜR BASIN MÜCADELESİNİN ÖNEMİ

Freedom House aslında ABD müesses nizamının ahlaki sınırlarını çizen bir kuruluş. Dünyaya da o gözle bakmak üzere dünyadaki gidişatı izliyor. NATO’nun arkasında durmuş, Marshall planının arkasında durmuş. ABD gözüyle dünyaya bakan, Türkiye müttefiki olarak bakan bir kuruluş. Gerçek onların tespitinden de kötü. İşinden çıkarılan, kovulan ve hapisteki gazetecilerle ilgilenmiyorlar. Gazetelerin, radyoların, televizyonların içine hükümet insanı yerleştirilmesine o kadar yakından bakmıyorlar. Durum korkunçtur. O nedenle HDP sadece bu verilere değil kendi öz deneyimlerine bakarak AKP’nin iktidara geldiğinden bu yana ifade ve medya özgürlüğünün ne kadar sınırlandığının farkındadır. Daha çok patronlara değil partilere iş düşüyor. Özgür bir iletişim için rol alabilirler. Eğer gazeteciler, patronların baskısıyla sendikalarını ölüme gönderip terk etmeselerdi, kolektif ortak güçlü bir dayanışmaları olsaydı bunlar yapılamazdı. Her gün işten kovulma korkusuyla iş yapmak reva mı? HDP mücadelesine devam edecek. Haberciler, özgür bir habercilik ortamı için mücadele edemezlerse hiçbir parti onların yardımcısı olamazlar.

‘YÜZLEŞMELİYİZ, ARINMALIYIZ’

Kürkçü, Dersim soykırımı belgelerin devletin arşivinden çıkartıldığını hatırlatarak, biliyoruz artık. 4 Mayıs 1937’de bakanlar kurulunun, kurtuluş savaşının babaları o meclisin üyesiyken aldıkları kararla 70 bin Dersimliyi toprağa gömdüler. Hakikatin ortaya çıkarılması için devlet arşivine girilmesi yeterliydi. Bu bilgi halktan ve sonraki kuşaklardan saklandı. Ama hiçbir şey sonsuza kadar saklanamıyor. O gün 5 yaşında katliamdan kurtulan kız çocuğu 85 yaşında bugün karanlıkları aydınlattı. O katliamı gerçekleştiren askerler insanlığa sığmazdı diyerek ağlıyorlar. Tekçi bir devleti inşa etmek, tek bir millete indirgemek, çok kimlikli toplumu tekçiliğe indirgemek için en ağır suçlar işlendi. Soykırım diyoruz, boşuna değil. Bu katliamın yapılış maksatlarının içerildiği her şey şimdi soykırım tanımı içindedir. Bununla yüzleşmeliyiz diyoruz. İntikam peşinde değiliz. Şimdi içinde bulunduğumuz hengameden çıkabilmek için herkesin bu süreçle yüzleşmesi gerektiğini söylüyoruz. Bu olmadan ileriye adım atamayız. Dersim’le, Ermeni, Süryani, Asuri, Ezidi soykırımlarıyla yüzleşmeliyiz. Arınmalıyız.

‘PARDON DEMEK YETMEZ’

Dersim’de insanlığa karşı işlenmiş suç vardı. Yüzleşmek için ne yapıldı? Sadece siyasi rakibini vurmak için. Fırsat olduğu kadar önemi vardı. Öyle olmasaydı Roboskî katliamında aynı yürek telleri titrerdi. Onu açığa çıkarırdı. Artık örtülmesi mümkün olmayanın ortaya çıkarılmış gibi yapılmasının siyaset bakımından değeri yok. Yüzleşelim. Toplumun bütün kurumları yüzleşsin. Hükümetin kibarca pardon demesi yetmez. Ordunun, emniyetin, üniversitenin kendi geçmişiyle yüzleşmesi gerekir. Bir akademi düşünün, elinden çıkan tezlerden Kürt kelimesi geçmemiş. Bunlar olmadığı için soykırımın en önemli cellatlarından birin Sabiha Gökçen’in adını ikinci hava limanına verirsiniz. Oradaki insanların köylülerin başına bomba yağdıran birinin adı geçiyor. Bu iklimden ne zaman çıkacağız? Çıkmazsak, yüreklerimizi soğumazsa, geçmişte olanları bilmezsek, çocuklar kimin torunu olduğunu bilmezse nasıl yurttaş olacaklar. Ömrü boyunca başkası olarak yaşayan son soluğunda Alevi ve Ermeni olduğunu söyleyen insan karşısında nasıl tutarlılıktan söz ederler. Dersimi hatırlamak bizim için çok önemli.

‘BİZ DE GELİYORUZ’

Deniz Baykal’ın ortaya attığı CHP-MHP ittifak çağrısının iktidar mücadelesinin nasıl cereyan ettiğini gösteriyor. Bir yandan İslamcı diğer yanda milliyetçi otorite. Türkiye halkları bu saflaşmayı kabul etmiyor. Bunun bir parçası olmayacağız. Sistemin dışladığı herkesin, halkların ortak gücü olacak adayı çıkaracağız. Herkese hodri meydan diyoruz. Biz de geliyoruz. Göreceksiniz sizin tek güç olmayacağını. Üçüncü güç HDP’nin başını çektiği ezilenlerin ortak gücü olarak bu mücadelede var olacak.