Her Anayasa değişikliği konusu gündeme geldiğinde öncelikle ilk dört madde tartışılmaya başlanır. Kimileri bu maddelerde laikliğin yer almasına, kimileri de eğitim dilinin yalnızca Türkçe olmasına eleştiriler getirerek bu maddelerin kaldırılmasını, değiştirilmesini ister. Ancak, sık sık yaşanan bu tartışmalardan bir sonuç çıkmayacağı anlaşılınca Anayasada başka nerelere dokunabiliriz arayışına girilir. Şimdilerde Anayasa’nın ilk dört maddesini değişmenin zorluğunu gören DEM ve HÜDA-PAR anladığım kadarıyla 66. Maddeye odaklanmış durumda. Umalım ki bu Maddede değişiklik yapılması yeterli görülür.. Zira öyle bir akıl karmaşası yaşanıyor ki, bu tür tartışmalar çerçevesinde hiç ummadığımız çevrelerden çıkan bazı sözler DEM ve HÜDA PAR’ı bile geride bırakıyor.
Evet.. Geldiğimiz noktada Bölücü Kürt tarifesinin de tabanına sunacağı bir şeyler olmalı. Geçmişte haklı taleplerinin bazıları karşılandığı içindir ki bugün silahın anlamsızlığını kavradılar. Türkiye, her vatandaşına olabildiğince eşit davranarak onların etnik bazı taleplerini de dikkate aldı. Bugün isteyen istediği dilde yayıncılık yapabiliyor, şartlar çerçevesinde ana dili öğreten eğitim kurumları açabiliyor. Türkiye bu noktada birçok Avrupa ülkesini dahi geride bırakmış durumda.
Anayasa değişikliği konusuna dönersek;
Anayasa’mızın 66’ncı maddesi Türk’lük tanımıyla ilgili. Bu maddede şöyle denmekte:
“Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” Anayasa Mahkememizin verdiği kararlarda da Türklük, vatandaşlık bağı ile tanımlanmakta.
İşte bu tanım kendini başka etnisitelere ait görenler tarafından sorunlu kabul ediliyor.
Bence de bu tanım eksik bir tanım..
Doğrusu; “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes ‘Türk Milleti’ndendir.” tanımı daha doğru.
Zira Türk bir ırkın adıdır. Oysa; Millet, bütün etnik yapıları aynı çatı altında toplayan ortak değerleri kapsar. Aynı zamanda bir Kürt olan Ziya Gökalp, “millet” tanımını şöyle yapar: “Millet; lisanen müşterek olan, yani aynı terbiyeyi almış fertlerden mürekkep bulunan harsi/kültürel bir zümredir.”
T.C BİR TÜRK DEVLETİDİR
Bazıları Türkiye’yi geçmişinden apayrı bir Devlet olarak görse de, gerçek öyle değildir. Türkiye, Osmanlı İmparatorluğunun prototipi, ‘Ulus Devlet’e dönüşmüş halidir. Her iki Devlet yapısının özellikleri birbirinden farklıdır. İmparatorlukların ayakta kalmalarını, devamını sağlayan kendi özel yönetim şartları vardır. Osmanlı Devleti bir Türk Devleti olmasına rağmen yönetiminde diğer etnisiteleri öne çıkarmış, Devleti bu şekilde güçlü kılacağına inanmıştır. Bunun izah edilebilecek çeşitli nedenleri vardır.
Bir Ulus Devlet olan T.C ise Türklüğü esas almış, Türk unsurları öne çıkarmıştır. Ancak Devletin Cumhuriyet ve Demokrasiyle bütünleşmiş yapısı herkesi eşit görerek vatandaşlık çerçevesinde birleştirmiştir. Böylece, Türkiye çatısı altında yaşayanların tümü vatandaşlık bağıyla bir araya gelerek bir Millet oluşturmuşlardır.
“Millet” ve “Milliyet” birbirinden ayrı şeylerdir. Milliyet, daha çok etnik bir tanıma yakınken, Millet, ayrı Milliyetleri bir Ulus Devlet çatısı altında toplar. (Milliyet ve Etnisiteyi ayrı görenler de var ama o ayrıntılı bir konu)
MEVCUT TÜRK DEVLETLERİ
Devlet adları ne olursa olsun tüm Türk Devletlerinin altında yaşayanlar da aslında Türk Milletinden sayılabilirlerdi. Ancak, Devlet adlarında Türk eki olmayışı, orada yaşayanların kendilerini Devlet isimlerine sıkışmış bir etnisite üzerinden tanımlanmaya mecbur etmektedir.
Türk Devletleri Teşkilatı, bence alfabeden önce bu adımı atmalı, her devletin isminin sonuna “Türk Cumhuriyeti” eklenmelidir.
Böylece, ortak bir millet çatısı da oluşturulmuş olur.
Dinleri, ana dilleri, etnisiteleri ne olursa olsun Türk Devletlerinde eşit şekilde yaşayanların tümünün Türk Milletinden kabulü de böylece kolaylaşır.
Turan ülküsü, yalnızca Türk’lerin değil, Türk Devletlerinde yaşayanların da ortak ülküsü olarak görülebilmelidir. Zira,esas olan kurucu unsurdur.
Türk Devletlerinde kurucu unsur Türklerdir. Sonrasında herkes o Devlet çatısı altında vatandaşlık bağıyla eşit haklara sahip olmuştur. Yani bir Devlet çatısı altında tek unsur(Millet) haline gelinmiştir.
Ulus Devlet çatısı altında eşit vatandaşlığı sağlayacak olan şey gelişmiş demokrasi ve laikliktir. Kimileri laikliği demokrasiyle ilgisiz görebilirler ancak laik olmayan demokrasilerin tek din, tek mezhebe sahip olmaları halinde dahi gelişmiş demokrasiye ulaşabilmeleri zor.
SORUN NEREDE
Ana sorun; Ulus Devlet isimlerinin ister istemez bir etnisiteye dayalı olmasına bağlı. Bu tip devlet yapıları eğer farklı din, dil ve etnisiteleri gelişmiş demokrasi gibi ortak bir paydada birleştiremiyorsa, o ülkede yaşayan farklı etnisiteler bir millet haline gelemiyorlar, bu kez ayrı devlet olmak dahil çeşitli etnik talepler geliştiriyor, zaman zaman da silaha, teröre başvuruyorlar.
Örneğin; bir kimlik kartı dahi verilmeyen Suriye Kürdünün etnik tepkiler ortaya koymaması mümkün mü?
Sonuç olarak, ayrımcılık, bölücülük üretecek şeylerden kaçınarak her etnisitenin taleplerini gelişmiş demokrasilerdeki uygulamalar çerçevesinde çözmeliyiz. Bunu başaramazsak yaşadığımız sorunların tekrarlarıyla karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır..
YORUMLAR