Türkiye’nin kafasını karıştıran gündem: İklim Kanunu nedir, ne değildir…
AKP’nin hazırladığı İklim Kanun teklifi Meclis Genel Kurulu’nda geçtiğimiz hafta ele alındı, 20 maddeden ilk dördü kabul edildi. Görüşmelere yarın (15 Nisan 2025) devam edilecek. Ancak çok sayıda soru işareti ve dezenformasyon var. Nedir bu İklim Kanunu, kim neden karşı çıkıyor…
Türkiye’nin yaklaşık iki yıldır gündeminde olan ve geçtiğimiz hafta itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda görüşmelerine başlanan İklim Kanunu hakkında çok sayıda soru işareti bulunuyor. Sosyal medyada ortaya çıkan dezenformasyon senaryolarıyla birlikte kafalar iyice karıştı.
Peki nedir bu İklim Kanunu…
110

Kanun, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşması ve iklim değişikliğiyle etkin mücadele edilmesi amaçlı düzenlemeler içeriyor. Bu düzenlemeler kısaca şöyle:
-İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulları: Her ilde vali başkanlığında kurulacak bu kurullar, yerel iklim eylem planlarının hazırlanmasını ve uygulanmasını koordine edecek.
-İklim Değişikliği Başkanlığı: Bu yeni yapı, ulusal ve sektörel raporlar hazırlayacak, teşvik mekanizmaları geliştirecek ve Türkiye Yeşil Taksonomisi’ni oluşturacak. Ayrıca, Emisyon Ticaret Sistemi’ni (ETS) kurarak karbon piyasasını yönetecek .
-Sera Gazı Emisyon İzni: Doğrudan sera gazı emisyonuna neden olan işletmelerin, İklim Değişikliği Başkanlığı’ndan emisyon izni alması zorunlu hale gelecek.
-Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması: İthal edilen malların gömülü sera gazı emisyonlarını dikkate alacak bu mekanizma, karbon kaçağını önlemeyi hedefliyor
-İdari Para Cezaları: Sera gazı emisyon raporunu süresinde sunmayan işletmelere 500 bin TL’den 5 milyon TL’ye kadar; ozon tabakasını incelten maddeleri yasa dışı kullananlara ise 2,5 milyon TL’ye kadar idari para cezaları uygulanacak.
Kanun teklifi, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesinde yasal ve kurumsal bir çerçeve oluşturmayı amaçlıyor. Teklifin geçtiğimiz hafta kabul edilen ilk dört maddesi şöyle:
-Sera gazı emisyonlarının azaltımı ve uyum faaliyetleri, yıllık olarak İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından izlenecek.
-Kamu kurumları ve özel sektör, alınacak iklim tedbirlerine uymakla yükümlü olacak.
-Net sıfır emisyon hedefi, ülkenin kalkınma öncelikleriyle uyumlu biçimde şekillenecek.
-Karbon fiyatlandırmasına ilişkin mekanizmalar, İklim Değişikliği Başkanlığı’nın yetki alanında olacak.
15 Nisan 2025 Salı günü itibarıyla Türkiye’nin ilk İklim Kanunu Teklifi’nin görüşmelerine devam edilecek.

PARİS ANLAŞMASI İLE İLGİSİ NEDİR
2015 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında kabul edilen Paris Anlaşması’nın amaçları şöyle:
-Küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi döneme göre 2°C’nin altında ve tercihen 1.5°C ile sınırlamak.
-Ülkelerin kendi belirlediği sera gazı azaltım hedeflerini (NDC) hazırlayıp uygulaması.
-Gelişmekte olan ülkelere iklim finansmanı sağlanması.
Türkiye Paris Anlaşması’nı 2021 yılında kabul etti.
İklim Kanunu, Paris Anlaşması’na uyum sağlamak ve 2053 net sıfır emisyon hedefi için yasal altyapı oluşturma amacı taşıyor.

Türkiye, Paris Anlaşması’nı imzaladı ama “gelişmekte olan ülke” statüsünde daha fazla iklim finansmanı talep etti. Bu nedenle 6 yıl boyunca anlaşmayı onaylamadı.
DÖNÜM NOKTASI: 2021
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2021 BM Genel Kurulu’nda sürpriz bir şekilde Paris Anlaşması’nı onaylayacaklarını duyurdu ve 2053 net sıfır hedefi ilk kez açıklandı.
Anlaşma 6 Ekim 2021’de TBMM’de onaylandı.
2022 yılından itibaren uyum yasaları ve kanun süreci başladı: Bu kapsamda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı kuruldu. Emisyon Ticaret Sistemi, Yeşil Taksonomi ve İklim Kanunu taslağı hazırlandı.
2025 yılında Paris Anlaşması’nın ikinci NDC* güncelleme dönemi yaklaşırken, Türkiye bu sürece uyum için İklim Kanunu’nu Meclis’e taşıdı.
(*NDC: Nationally Determined Contributions/Ulusal Olarak Belirlenen Katkılar, Paris Anlaşması kapsamında her ülkenin hazırladığı ulusal iklim eylem planları)
510

Tüm bu süreç kapsamında muhalefet partileri, iklim aktivistleri, bazı STK’lar başta olmak üzere kanuna karşı çıkanlar da var. Eleştirilerin yoğunlaştığı konular şöyle özetlenebilir:
-Emisyon ticaretine odaklanma: Kanunun, iklim değişikliğiyle mücadeleden ziyade emisyon ticaret sistemi kurmaya odaklandığı düşünülüyor ve bu nedenle “karbon piyasası düzenlemesi” olarak nitelendirildiği belirtiliyor.
-Fosil yakıtların teşviki: Kanunun fosil yakıt kullanımını azaltmaya yönelik somut adımlar içermediği ve bu nedenle çevresel koruma açısından yetersiz olduğu iddia ediliyor.
-Sivil toplumun sürece dahil edilmemesi: Kanunun hazırlanma sürecinde sivil toplum kuruluşlarının yeterince dahil edilmediği ve bu durumun şeffaflık eksikliğine yol açtığı belirtiliyor.
-Doğal sistemlerin korunmasında eksiklikler: Kanunun, doğal sistemleri koruyacak yeterli tedbirleri içermediği ve bu nedenle çevresel sürdürülebilirlik açısından eksik olduğu iddia ediliyor.
-Bilimsel verilere dayalı hedeflerin eksikliği: Kanun, iklim değişikliğiyle mücadelede bilimsel verilere dayalı net hedefler içermediği için sıklıkla eleştiriliyor.
Bu durum, kanunun etkinlik ve uygulanabilirliğinin sorgulanmasına neden oluyor.
-Halk sağlığına yönelik düzenlemelerin yetersizliği: Kanunun, iklim değişikliğinin halk sağlığı üzerindeki etkilerine karşı yeterli düzenlemeler içermediği belirtiliyor: Özellikle hava kirliliği ve iklim kaynaklı sağlık risklerine karşı önlemlerin yetersiz olduğu vurgulanıyor.
610

-Su kullanımına el konulacağı iddiası: İklim Kanunu Taslağı’nda, su kaynaklarının etkin yönetimi ve iklim değişikliğine karşı dirençli tarım uygulamalarının teşviki yer alıyor. Ancak, bireysel su kullanım haklarına el konulacağına dair bir düzenleme bulunmuyor.
İklim Kanunu Tasarısı, su yönetimi konusunda su kaynaklarının verimli ve sürdürülebilir kullanımını teşvik ettiği belirtiliyor ancak tasarının uygulanması sürecinde su yönetimiyle ilgili düzenlemelerin nasıl hayata geçirileceği ve bu düzenlemelerin gerek bireyler ve gerekse sektörler üzerindeki etkileri, uygulama aşamasında netlik kazanacak…
Sosyal medyada bu başlık ‘evinizde kullandığınız suyun kullanma özgürlüğü elinizden alınacak’ şeklinde dezenformasyonlara dönüşebiliyor.
-Seyahat özgürlüğünün kısıtlanacağı iddiası: Tasarıda bireylerin ulaşım özgürlüğünü kısıtlayacak herhangi bir hüküm yok. Ancak ileride, karbon salımını azaltmak amacıyla toplu taşımayı teşvik eden emisyon bazlı vergi veya teşvik politikaları gündeme gelebilir.
Bu, sosyal medyada “seyahat yasaklanacak” şeklinde yorumlara dönüşebiliyor.
Öte yandan bazı yorumcular, AB’nin “yeşil pasaport” ve karbon ayak izi uygulamalarını örnek göstererek benzer uygulamaların Türkiye’ye geleceğini iddia ediyor.
Alışverişin kısıtlanacağı ve dijital gıda takibi yapılacağı iddiası: Tasarıda alışveriş özgürlüğüne dair hiçbir düzenleme yok. Ancak karbon ayak izi etiketlemesi ve gıda zincirinin izlenebilirliği gibi kavramlar gelecekte uygulanabilir. Bu kapsam, “alışverişin kontrol edileceği” şeklinde yorumlanıyor.
Yapay gıdalar ve böcek tüketiminin artacağı iddiası: Kanun tasarısı yapay gıdayı veya böcek tüketimini teşvik etmiyor ya da zorunlu kılmıyor. Ancak iklim krizinin gıda sistemine etkisi nedeniyle dünya genelinde “alternatif protein” kaynakları yıllardır tartışılıyor.
Bu bilimsel gündem, zaman zaman komplo teorileriyle “zorunlu böcek yeme” senaryolarına dönüşüyor. Avrupa Birliği’nin bazı üye ülkelerde böcek bazlı ürünleri market raflarına koyması ve FAO’nun “böcekler gıda olabilir” açıklamaları, yanlış bir biçimde Türkiye için de geçerli olacak şeklinde yorumlanıyor.
710

DONALD TRUMP’IN ANLAŞMADAN ÇIKMA GEREKÇELERİ
ABD’de ikinci kez başkan seçilen Donald Trump en başından beri Paris Anlaşması’na karşı bir tutum sergiledi. İlk döneminde anlaşmadan çıkan ABD, Biden ile yeniden dahil oldu vefakat Trump’ın ikinci dönemi başladıktan yalnızca günler sonra yeniden anlaşmadan çıktı.
Gerekçeleri ise şöyleydi:
Ekonomik yükten kurtulma: Trump, Paris Anlaşması’nın ABD ekonomisine “haksız mali yük” getirdiğini savundu. Kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıt sektörlerinin zarar göreceğini ve bu durumun iş kayıplarına neden olacağını öne sürdü. ABD’nin enerji üretiminde rekabet avantajını kaybedeceğini iddia etti.
“Önce Amerika” doktrini: Paris Anlaşması’nın, ABD’yi diğer ülkelere kıyasla daha fazla sorumluluk altına soktuğunu, ancak gelişmekte olan ülkelerin daha az yük taşıdığını savundu. Anlaşmanın Çin ve Hindistan gibi ülkelerin sera gazı salınımını artırmasına izin verdiğini, ABD’ye ise sınırlama getirdiğini öne sürdü.
Ulusal egemenlik vurgusu: ABD’nin enerji ve çevre politikalarının uluslararası denetime açılmasını istemedi. Trump’a göre anlaşma, ABD’nin enerji kararlarını Washington yerine Paris’te alınır hale getirebilirdi.
Seçmen tabanına mesaj: Trump, Paris Anlaşması’ndan çekilerek kömür madencileri, enerji lobisi ve “Rust Belt” olarak bilinen sanayi bölgelerindeki seçmen tabanına popülist bir mesaj verdi. Bu hamle, 2016 seçim kampanyasında verdiği sözlerle de tutarlıydı.
810

Türkiye’de tasarıyı ilk eleştirenlerden biri Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek oldu: 2023 yılında sosyal medyada “AK Parti hükümetince Meclise getirilen İklim Kanunu, Küresel Merkezlerin Kanunudur. Bu yasa, Türkiyemizin geleceğinde ağır sorunlara neden olacaktır. Bütün halkımızı İklim Kanununa karşı mücadeleye çağırıyoruz. İklim Kanununa geçit yok. Başaracağız.” ifadeleriyle İklim Kanunu’nu eleştirdi.
CHP Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç, İklim Kanunu teklifinde iklime dair bir şey olmadığını belirterek, “Ağacın yeşiline önem vermemişler. Doların yeşiline önem vermişler. Sadece dünyaya diyorlar ki, biz de bir İklim Kanunu çıkarttık.” ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, “Biz bu İklim Kanunu’na baktığımızda rahatsız olduğumuz ve eksik bulduğumuz birçok konu görüyoruz. Evet bir ihtiyaçtır ama adeta bir Borsa Kanunu gibi çıkmış. İçerisinde birçok eksik var.” dedi.
CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, tasarının büyük şirketlerin çıkarlarını koruduğunu ve halkın zarar göreceğini belirterek, “Bu kanun geçerse küresel şirketler kazanacak. Almanya’yı kirletemeyen şirket Türkiye’ye kaçacak. İthalat faturasının ve iklim felaketlerinin bedelini yine halk ödeyecek” dedi.
DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Akın, tasarının doğayı korumaktan çok karbon piyasasını düzenlemeye yönelik olduğunu söyledi.
Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı, TBMM’de görüşmelerine devam edilen İklim Kanunu teklifinin, küresel merkezlerin kanunu olduğunu belirtti. Bursalı, “İklim Kanunu teklifi milli bağımsızlığımıza, üretimimize ve ülke ekonomimize yönelik ciddi tehdittir. Bu projeye geçit vermeyeceğiz” dedi.
910

Basında Aydınlık Gazetesi’nin yanı sıra Yeni Akit de kanun teklifine net şekilde karşı duranlar arasında. Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu bugünkü (14 Nisan 2015) köşesinde İklim Kanunu için de “ah-vah” etmemek için! Başlığıyla kaleme aldığı yazısında kanunu İstanbul Sözleşmesi ile kıyaslıyor ve şu ifadeleri kullanıyor:
Çekincelerimizi söyleyelim..
“Atlamışız” noktasına düşmeyelim..
Kanunun gerekçesindeki ilk cümleye itiraz ile başlayayım.
Bakış açımızı da böylece ortaya koymuş olalım. Deniliyor ki, genel gerekçenin ilk cümlesinde:
“İklim değişikliği, küresel bir tehdit olarak, tüm dünyada ve ülkemizde artarak etkisini göstermektedir.”
Bunun doğrusu, “Kapitalist dünyanın canavar iştihası, iklim değişikliği tehlikesini insanlığın geleceğinde önemli bir sorun yaşatacağı öngörülmektedir. Ülkemiz bu sorunun müsebbipleri arasında olmamasına rağmen, İslami, insani bakış açısı ile duyarlılık gösterme ihtiyacı hissetmekteyiz.”
İklim Kanunu, 15 Nisan 2025 günü TBMM’de görüşülmeye devam edecek.
Gözde Sula