AKP Rize milletvekili Mertoğlu ‘fıkra’ anlattı, Meclis buz kesti: Bekir Bozdağ ısrarla özür istedi
AKP Rize Milletvekili Harun Mertoğlu, İYİ Parti’nin verdiği ‘kötü muamelenin araştırılması önerisi’ üzerine bir ‘fıkra’ anlatınca Meclis tabiri caizse buz kesti. Muhalefet kanadından tepkiler yükselirken Mertoğlu, AKP’li TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın ısrarıyla özür diledi.
Ana muhalefetin cumhurbaşkanı adayı – İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesiyle başlayıp tutuklanmasıyla büyüyen protestolarda gözaltına alınanların bazılarına ‘kötü muamele’ uygulandığı iddiası kamuoyunda tartışmalara yol açtı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “Ülkemizde kesinlikle ‘çıplak arama’ gibi bir durum söz konusu değildir, olamaz” şeklindeki açıklaması tepkileri dindirmeye yetmedi.
Konu, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda da gündemdeydi.
Oturumu TBMM Başkanvekili olarak uzun yıllar AKP hükümetlerinde üst düzey görevlerde bulunmuş eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ yönetiyordu.
İYİ Parti, “19 Mart’ta başlayan eylemler süresince yaşanan ağır insan hakları ihlallerinin ve bu ihlallere zemin hazırlayan siyasi ve idari süreçlerin tüm yönüyle araştırılması, sorumluların tespit edilerek adalet önüne çıkarılması ve benzeri hak ihlallerinin önlenmesi” için önerge verdi.
‘O TABLOYU GÖRÜNCE ARKAMI DÖNDÜM VE AĞLADIM’
Bu sırada CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu söz alarak bazı örnekler sundu:
– “Çağlayan Adliyesine üç gün boyunca gittim ve gözaltından getirilen gençleri gördüm, onlarla bizzat temas ettim, avukatlarıyla görüştüm; kendi gözlemlerim ve kendi duygularım var.
– Şunu söyleyeyim: O tabloyu görünce arkamı döndüm, bir duvara uzaklaştım ve ağladım, bir milletvekili olarak, bir insan hakları savunucusu olarak ağladım ama hiçbirinizin umurunda değil, insanların ne yaşadığı da umurunuzda değil gerçekten.
– Benimle beraber birçok avukat arkadaş da orada ağladı, gördüklerinden ağladılar ama İçişleri Bakanınız çıkmış ya da Adalet Bakanınız çıkmış “Türkiye’de işkence yoktur, bunu söyleyenler haindir, vatan hainidir…’
– Size okuyorum, bakın, okuyorum, bunu okuyacağım; ilk ben paylaştım. AK Partili kadın milletvekilleri size okuyorum, AK Partili kadın milletvekilleri…
‘Saçımdan çekildim -bir kız, bir genç kadın- yerde sürüklendim. Kelepçe takılmaya götürülürken ‘Seni dövmeyeceğim, tamam.’ deyip ambulansın arkasına götürdü. Sakallı, bıyıklı, renkli gözlü ve uzun boylu, 185-190 boylarında olan erkek polis ‘Senin göğüslerin mi var?’ diyerek göğüslerime dokundu, ben de o esnada altıma kaçırdım.’
‘BU SÖZÜN BİTTİĞİ YERDİR’
– Değerli arkadaşlar, bu, sözün bittiği yerdir. Biraz, bakın, biraz utanma olsa, biraz vicdan olsa biraz, bu kürsüde konuştuktan sonra Adalet Bakanı ‘Böyle bir şey yoktur.’ demez, İçişleri Bakanı ‘Böyle bir şey yoktur.’ demez, en azından şüpheyle bakar, en azından.
– Ya, biz milletvekiliyiz, işkence, kötü muamele var dediğimizde en azından Bakan şu açıklamayı yapar: ‘Bizde işkence olmaması için çaba gösteriyoruz, iktidarımızdan bu yana ‘sıfır tolerans’ dedik ama bir milletvekili bunu söylemişse tabii ki soruşturma açacağız, bakacağız, yapan varsa gereğini yapacağız.’
– Ne diyor? ‘İşkence yoktur, söyleyenler vatan hainidir.’ diyor. Peki, işkence yapan ya da kötü muamele yapan, bunu yapan güvenlik görevlisi arkasına Bakanı almışsa bir daha yapar mı, yapmaz mı? Sizin vicdanınıza soruyorum.”
AKP’Lİ VEKİL ‘FIKRA ANLATTI’, MECLİS BUZ KESTİ
Bu ifadelere DEM Parti sıraları da destek verirken sonrasında AKP Rize Milletvekili Harun Mertoğlu söz aldı ve İYİ Parti’nin önerisi karşısında aklına bir ‘fıkra’ geldiğini söyledi.
– “Bektaşi’ye sormuşlar ‘Neden namaz kılmıyorsun?’ diye. Cevap olarak ‘Allah Kur’an’da ‘Namaza yaklaşmayın.’ buyuruyor’ demiş. ‘Ama ayetin başında ‘içkiliyken’ deniyor’ diye hatırlattıkları zaman da Bektaşi ‘Ben hafız değilim, o kadarını bilemem’ demiş.
– İYİ Parti Grubunun önerisi nedense bana bu fıkrayı hatırlattı. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada AK Parti döneminde insan hakları konusunda atılan adımları anlatacak değilim, o kadar zamanımız yok, sizin de tahammülünüz yok ancak Anayasa’yı konuşabiliriz.
– Anayasa madde 12 ‘Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir’ diyor. (…)”
Bu ‘fıkra’ büyük bir tartışmaya yol açtı.
HEM MUHALEFET HEM BEKİR BOZDAĞ ÖZÜR İSTEDİ
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, Bozdağ’a hitaben “Sayın Başkan, sayın hatip konuşmasına başlarken bize göre gereksiz ve soğuk bir fıkra anlattı ama bu fıkrayı anlatırken de toplumun bir kesimini ayrıştırıcı, aşağılayıcı, dışlayıcı bir tanımlama içerisinde gördük kendisini” dedikten sonra özür talep etti:
– “Kendisini bu sözlerini düzeltmeye davet ediyoruz. Yoksa başka türlü, kendisinin ve bir başkasının şu çatı altında toplumun bir inanç kesimini böylesine bir suçlayıcı tavra girmeyeceğini var saymak istiyoruz ve kendisinden bir özür bekliyoruz.”
TBMM Başkanvekili Bozdağ da Mertoğlu’ndan sözlerini düzeltmesini istedi.
Ancak AKP’li vekil ilk etapta “Ben İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu üyesiydim, ayrımcılıkla mücadele kurumudur. Neyin ayrımcılık olup olmadığını herkesten iyi bilirim”, “Ben ayrımcılık kastıyla hareket etmedim. Sadece, Anayasa’daki maddelerin birinci fıkralarını okuyup da ikinci fıkralarını göz ardı edenler için söylenen bir cümledir, ona ithafen o fıkrayı anlattım ben. Teşekkür ediyorum” gibi ifadeler kullanmakla yetindi.
Bunun üzerine Emir ve İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu söz aldı.
‘O ZAMAN ŞİMDİ BENİM SÖZ SÖYLEME HAKKIM VAR’
– Emir: “Sayın Başkanım, tabii, ben böyle bir tarzı, tavrı kendisine yakıştıramamıştım ama kendisi kendisine yakıştırıyor. O zaman benim şimdi söz söyleme hakkım var…
Ne siz ne bir başkası bu ülkedeki hiçbir inanç grubunu, hiç kimseyi, Alevileri, Bektaşileri böylesine dışlayıcı, horlayıcı tutum ve sözler kullanabilir. Haddinizi bileceksiniz, hakkınızı bileceksiniz, sınırınızı bileceksiniz.”
‘VİCDANSIZLIĞINIZIN, ŞUURSUZLUĞUNUZUN GÖSTERGESİ’
– Kavuncu: “Verdiğimiz araştırma önergesi 19 Mart protestolarında yaşanan ağır insan hakları ihlalleri ve bu ihlallere zemin hazırlayan siyasi ve idari süreçler hakkındaydı. Değil İYİ Partinin, bu Meclis çatısı altında araştırma önergesi veren hiçbir siyasi partinin araştırma önergesine siz ‘fıkra’ diyemezsiniz.
Böyle bir araştırma önergesine zaten ‘fıkra gibi’ diyorsanız bütün bu olan biten karşısındaki vicdansızlığınızın, duyarsızlığınızın ve şuursuzluğunuzun göstergesidir, aynen size iade ediyorum.”
BOZDAĞ BİR KEZ DAHA İSTEDİ, SONUNDA ÖZÜR DİLEDİ
TBMM Başkanvekili Bozdağ bu sırada bir kez daha araya girerek Mertoğlu’ndan sözlerini düzeltmesini istedi:
“(…) Eskiler ‘Suimisal emsal teşkil etmez.’ derler yani geçmişte, değişik zamanlarda anlatılan veya söylenen, dile gelen birtakım şeyler eğer insanları incitiyorsa, ayrıştırıyorsa meramımızı anlatmak için onları kullanmamak daha doğru olandır.
Ben Sayın Mertoğlu’na buradan bir kez daha söz vermek istiyorum. Bu hususu lütfen tavzih ederseniz memnun olurum. Tavzih edin çünkü bu çok yanlış anlaşılmaya müsait bir şey, suimisal bana göre, emsal de teşkil etmez.
Siz, lütfen bunu düzeltin, düzeltin ve özür dileyin, kapatalım bu işi.”
Mertoğlu “Ben herhangi bir inanç grubunu hedef alarak söylemiş değilim, herhangi bir inanç grubunu ayrıştırıcı, onları küçültücü herhangi bir şey söylemedim. Ama öyle inanç grubu hakkında incindilerse ben özür dilerim elbette ki” dedi.
AKP Rize Milletvekili Harun Mertoğlu’nun ‘fıkra anlatmasıyla’ başlayan tartışma tutanaklara şöyle yansıdı:
HARUN MERTOĞLU (Rize) – Hepimizin bildiği eski bir fıkradır.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) – Ya, Allah’ını seversen, bak, Allah’ını seversen “İşkence yok.” deme, Allah’ını seversen deme!
HARUN MERTOĞLU (Devamla) – Bektaşi’ye sormuşlar “Neden namaz kılmıyorsun?” diye. Cevap olarak “Allah Kur’an’da ‘Namaza yaklaşmayın.’ buyuruyor.” demiş. “Ama ayetin başında ‘içkiliyken’ deniyor.” diye hatırlattıkları zaman da Bektaşi “Ben hafız değilim, o kadarını bilemem.” demiş.
İYİ Parti Grubunun önerisi nedense bana bu fıkrayı hatırlattı. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada AK Parti döneminde insan hakları konusunda atılan adımları anlatacak değilim, o kadar zamanımız yok, sizin de tahammülünüz yok ancak Anayasa’yı konuşabiliriz.
Anayasa madde 12 ‘Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.’ diyor.
SÜMEYYE BOZ (Muş) – Kürtler ve muhalifler hariç!
HARUN MERTOĞLU (Devamla) – Anayasa madde 26 “Herkes, düşünce ve kanaatlerini açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” diyor.
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) – Muhalifler hariç!
HARUN MERTOĞLU (Devamla) – Madde 34 “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” diyor.
KAMURAN TANHAN (Mardin) – Bir örnek göster, bir örnek.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – 2911’den tutuklu ya, 2911’den tutuklu, silahlı saldırıdan tutuklu olan mı var? Bursa’da 19 genç tutuklu, hepsi 2911’den.
HARUN MERTOĞLU (Devamla) – Ancak görmek istemediğiniz, sizin de işinize gelmeyen bir de aynı maddelerin ikinci fıkraları var. 12’nci maddenin ikinci fıkrası der ki:
“Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.”
25’inci maddenin ikinci fıkrası “Kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” der; sözleşmeleri iptal edilen, sosyal medya hesaplarını kapatmak zorunda kalan sanatçıları hatırlatmak isterim.
34’üncü maddenin ikinci fıkrası “Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.” der. Bu ikinci fıkralar kısaca diyor ki: Temel hak ve hürriyetler sınırsız değildir.
Mesela ifade özgürlüğü Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan, Atatürk’ün koltuğunda oturan ve yüzde 52 oy alan Cumhurbaşkanına “Cuntacıdır.” deme hakkını vermez.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Ya, 2911’den tutuklu, bunlarla ilgili bir şey demeyecek misin? Bekliyor aileleri.
HARUN MERTOĞLU (Devamla) – İfade özgürlüğü Cumhurbaşkanına, vefat eden annesine, ailesine hakaret ve küfür etme hakkı vermez. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı emniyet güçlerine kezzap, havai fişek ve molotofla saldırı hakkını vermez. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı “boykot hakkı” adı altında ülkenin ekonomisine zarar verme amacıyla kullanılamaz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜMEYYE BOZ (Muş) – 2009’daki boykotu hatırlayın.
BAŞKAN – Sayın Mertoğlu, lütfen, tamamlayalım.
HARUN MERTOĞLU (Devamla) – Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı yargının işini yapmasını engelleme aracı olarak kullanılamaz.
BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – “Bağımsız yargı” masalı anlatmayın bize!
HARUN MERTOĞLU (Devamla) – Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı yolsuzluğu, hırsızlığı örtbas etme çabasının kılıfı olamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı şaibeli kurultayları aklamanın aracı olamaz. Değerli milletvekilleri Türkiye’de “işkence” kelimesi literatürden çıkmıştır. (DEM PARTİ sıralarından gürültüler)
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) – Tabii tabii(!)
SEZAİ TEMELLİ (Muş) – Ya, belgesi var!
HARUN MERTOĞLU (Devamla) – Bizler yargıya güveniyoruz.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) – Belgesi var, belgesi! Görüntülü kaydı var!
HARUN MERTOĞLU (Devamla) – Her türlü karalamalara, eleştirilere rağmen, insan onurunu temel alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi konusundaki çalışmalarımıza size rağmen hız kesmeden devam edeceğiz. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, DEM PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Mertoğlu. Sayın Emir, buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, sayın hatip konuşmasına başlarken bize göre gereksiz ve soğuk bir fıkra anlattı ama bu fıkrayı anlatırken de toplumun bir kesimini ayrıştırıcı, aşağılayıcı, dışlayıcı bir tanımlama içerisinde gördük kendisini. Kendisini bu sözlerini düzeltmeye davet ediyoruz. Yoksa başka türlü, kendisinin ve bir başkasının şu çatı altında toplumun bir inanç kesimini böylesine bir suçlayıcı tavra girmeyeceğini var saymak istiyoruz ve kendisinden bir özür bekliyoruz.
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) – Başkanım, onlar özür dilemez, sadece Alevileri yakarlar! Hadi konuşun!
BAŞKAN – Sayın Mertoğlu, düzeltici bir açıklamanız olursa isabetli olur.
SÜMEYYE BOZ (Muş) – Hazırlanmamıştır, nasıl cevap verecek şimdi?
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Yazılı metin yok(!)
BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – Bir gün kendi hazırladığı konuşmayla verebilir.
BAŞKAN – Sayın Mertoğlu, buyurun.
HARUN MERTOĞLU (Rize) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bizim anlattığımız internette, sosyal medyada herkesin ulaşabileceği… Nasrettin Hoca, Bektaşi zaten söylenen bir şey.
KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) – İşte havsalanız o kadar, kültür havsalanız!
HARUN MERTOĞLU (Rize) – Ben İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu üyesiydim, ayrımcılıkla mücadele kurumudur.
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) – Utanç, utanç!
HARUN MERTOĞLU (Rize) – Neyin ayrımcılık olup olmadığını herkesten iyi bilirim.
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Hiç bilmiyorsun, hiç!
SÜMEYYE BOZ (Muş) – Sosyal medyadan toparladığınız bilgilerle hukuk savunması yapmanız da çok ilginç!
HARUN MERTOĞLU (Rize) – O yüzden, ben ayrımcılık kastıyla hareket etmedim. Sadece, Anayasa’daki maddelerin birinci fıkralarını okuyup da ikinci fıkralarını göz ardı edenler için söylenen bir cümledir, ona ithafen o fıkrayı anlattım ben. Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.
MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkanım…
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Emir, buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkanım, tabii, ben böyle bir tarzı, tavrı kendisine yakıştıramamıştım ama kendisi kendisine yakıştırıyor. O zaman benim şimdi söz söyleme hakkım var; ne siz ne bir başkası bu ülkedeki hiçbir inanç grubunu, hiç kimseyi, Alevileri, Bektaşileri böylesine dışlayıcı, horlayıcı tutum ve sözler kullanabilir. Haddinizi bileceksiniz, hakkınızı bileceksiniz, sınırınızı bileceksiniz! (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE KEŞİR (Düzce) – Dersim’i kim yaptı? Yeter ya!
MURAT EMİR (Ankara) – Öyle “Sosyal medyadan duydum.” “Nasrettin Hoca demiş.” “İnternette okudum.” demeyeceksiniz. Bakın, böyle yapılırsa, bu yol açılırsa burada herkes gelir, bir başka grubu aşağılayıcı fıkra anlatır, altında kalırsınız. Gelin düzeltin, özür dileyin.
BAŞKAN – Evet, Sayın Kavuncu, buyurun.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. İYİ Parti Grubu olarak bir araştırma önergesi verdik. Verdiğimiz araştırma önergesi 19 Mart protestolarında yaşanan ağır insan hakları ihlalleri ve bu ihlallere zemin hazırlayan siyasi ve idari süreçler hakkındaydı. Değil İYİ Partinin, bu Meclis çatısı altında araştırma önergesi veren hiçbir siyasi partinin araştırma önergesine siz “fıkra” diyemezsiniz. Böyle bir araştırma önergesine zaten “fıkra gibi” diyorsanız bütün bu olan biten karşısındaki vicdansızlığınızın, duyarsızlığınızın ve şuursuzluğunuzun göstergesidir, aynen size iade ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, değerli milletvekilleri, ben de izninizle bu konuda birkaç şey söylemek isterim.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Maksat hasıl olmadı Sayın Başkan.
MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, maksat hasıl olmadı.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Maksat hasıl olmadı öncelikle.
MURAT EMİR (Ankara) – Bu çatı altında bu yapılamaz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bir müsaade buyurun… Müsaade buyurun…
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Siz arabulucu olmayın, gerek yok, kendisi söylesin.
BAŞKAN – Müsaade buyurun Sayın Emir, benim ne diyeceğimi bir dinleyin.
BAŞKAN – Tabii, bizim ülkemizde inançların farklılığı, renklerin farklılığı ülkemizin en büyük gücü, en büyük zenginliğidir. Kur’an-ı Kerim’de de renkler, diller Allah’ın ayetleri olarak nitelendirilir, bunlar bizim çok kıymetli değerlerimizdir, varlıklarımızdır.
Kürsüde konuşurken her bir milletvekilimizin ülkemizin insanlarını incitmeyen bir dili kullanmaya özen göstermesi doğal olandır yani bu konuda bir hatırlatma yapmaya ihtiyaç yoktur. Eskiler “Suimisal emsal teşkil etmez.” derler yani geçmişte, değişik zamanlarda anlatılan veya söylenen, dile gelen birtakım şeyler eğer insanları incitiyorsa, ayrıştırıyorsa meramımızı anlatmak için onları kullanmamak daha doğru olandır.
Ben Sayın Mertoğlu’na buradan bir kez daha söz vermek istiyorum. Bu hususu lütfen tavzih ederseniz memnun olurum. Tavzih edin çünkü bu çok yanlış anlaşılmaya müsait bir şey, suimisal bana göre, emsal de teşkil etmez.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Aynen öyle, o kadar.
BAŞKAN – Siz, lütfen bunu düzeltin, düzeltin ve özür dileyin, kapatalım bu işi.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Yoksa, dilemiyorsa ceza verin.
BAŞKAN – Buyurun.
HARUN MERTOĞLU (Rize) – Sayın Başkanım, sayın milletvekili arkadaşlarımız; ben herhangi bir inanç grubunu hedef alarak söylemiş değilim, herhangi bir inanç grubunu ayrıştırıcı, onları küçültücü herhangi bir şey söylemedim.
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) – Fıkra o anlama geliyor işte.
HARUN MERTOĞLU (Rize) – Ama öyle inanç grubu hakkında incindilerse ben özür dilerim elbette ki. Yani bizim derdimiz başka; Anayasa’daki maddelerin birinci fıkralarını yanlış okuyup ikinci fıkralarını okumayanlar içindir.
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) – O başka bir şey, dinle bunu izah etmek başka bir şey, inanç grubuyla izah etmek başka bir şey.
HARUN MERTOĞLU (Rize) – Yoksa herhangi bir inanç grubuyla alakalı bizim herhangi bir söz söyleme durumumuz olamaz.
BAŞKAN – Özür dilediniz mi?
HARUN MERTOĞLU (Rize) – Özür diledik Sayın Başkanım.
OSMAN SAĞLAM (Karaman) – Özür diledi Başkan.
VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) – Diledi, diledi.
BAŞKAN – Peki.
HARUN MERTOĞLU (Rize) – Özür dileriz, onları kastetmedim ben yani.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum. Meram anlaşılmıştır. İnşallah, bundan sonraki müzakerelerde vereceğimiz örnekleri de fıkraları da anlatırken toplumumuzun hassasiyetlerini esas alarak anlatırsak daha faydalı olur.