Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Türkiye’de IŞİD, bir güvenlik zaafının değil; siyasal tercihlerle şekillenmiş bir devlet pratiğinin ürünüdür..

Türkiye’de IŞİD, bir güvenlik zaafının değil; siyasal tercihlerle şekillenmiş bir
Türkiye’de IŞİD, bir güvenlik zaafının değil; siyasal tercihlerle şekillenmiş bir devlet pratiğinin ürünüdür. AKP iktidarı, Suriye savaşı boyunca bu karanlığa göz yumdu, işine geldiği ölçüde görmezden geldi, bedelini ise emekçiler, barış isteyenler ve katliamlarda yaşamını yitirenler ödedi. Bu dosya kapanmadı; sadece üstü örtüldü.
**”Görmezden Gelinen Karanlık”**
Bugün maalesef dört canımızı daha İŞİD terörüne kurban verdik. Sorgularsak suçlu olur muyuz? Artık bu ülkede neyin suç olup neyin olmadığını kestiremez durumdayız.
Dün “öfkeli gençler” diye devlet tarafından masumlaştırılıp meşrulaştırılanlar yılbaşı güvenlik önlemleri için yapılan operasyonlar için öfkelerini onları meşrulaştıranlara çevirdiler.
Bu operasyon normal bir operasyon gibi de durmuyor aslında . Ölen polislere bakınca hiç biri terörle mücadele için bir operasyona giden birim polislerine benzemiyor. Bunu sonradan öğreniriz elbet.
Gelelim bizim İŞİD ile asıl meselemize. Şu öfkeli çocuklara. Türkiye’de IŞİD meselesi bir “terörle mücadele” başlığı değildir. O defter çoktan kapandı.
Bu mesele, siyasal İslamcı iktidarın dış politika tercihleriyle, güvenlik aygıtının sınıfsal ve ideolojik yönelimiyle, yani devlet aklının nasıl çalıştığıyla ilgilidir. Ve evet, bunun adı açıkça söylenmelidir: göz yumma, araçsallaştırma ve sonra inkar.
AKP iktidarı, Suriye savaşının ilk yıllarında “Esad gitsin de nasıl giderse gitsin” kolaycılığıyla hareket etti. Sınırlar delik deşik edildi, cihatçı gruplar “muhalif” etiketiyle parlatıldı.
Bu süreçte Türkiye, fiilen bir lojistik arka bahçeye dönüştü. Kim geçti, kim kaldı, kim silah taşıdı, kim para aktardı… Bunların önemli bir kısmı devletin bilgisi dahilindeydi. Masal anlatmaya gerek yok.
Sonra ne oldu? Kontrol edileceği sanılan bu yapı, katliamlarla konuşmaya başladı. Reyhanlı’dan Suruç’a, Ankara Garı’ndan Sultanahmet’e uzanan kanlı hat bize şunu gösterdi: Devletin istihbaratının bilmediği bir şey yoktu ama önlemediği çok şey vardı.
Canlı bomba listeleri raflarda bekletildi. Hücreler takip edildi ama dağıtılmadı. Çünkü öncelik, halkın can güvenliği değil; siyasal hesapların korunmasıydı.
Burada durup soralım: Neden bu ülkede sol, sendikal mücadele, barış talebi “tehdit” sayılırken; IŞİD dosyaları “ihmal”, “yanlış değerlendirme”, “münferit vaka” diye geçiştirildi?
Çünkü devletin tehdit algısı sınıfsaldır. Çünkü iktidar için esas tehlike, örgütlü halktır. AKP ile IŞİD aynı şey değildir; bunu bilerek söylüyorum. Ama aynı şey olmamaları, aralarında ideolojik ve siyasal bir geçişkenlik olmadığı anlamına da gelmez.
Laiklik düşmanlığı, kadın bedenine tahakküm, kutsal referanslarla kurulan siyaset dili… Bunlar bu topraklarda zehirli bir iklim yarattı. O iklimde IŞİD aklı palazlandı.
İktidar bugün “IŞİD’le mücadele ettik” diyor. Doğrudur; işine yaramaz hale gelince mücadele etti. Uluslararası dengeler değişince, IŞİD yük olunca, vitrin değiştirildi. Ama o vitrin değişikliği, geçmişin hesabını kapatmaz.
Bu ülkede IŞİD meselesi hala aydınlatılmadıysa, bunun nedeni delil yokluğu değil; siyasal irade yokluğudur. Dosyalar var, tanıklar var, raporlar var. Yok olan tek şey, hesap sorma cesareti.
Şunu net söyleyelim: IŞİD, bu topraklara gökten düşmedi. Bir siyasal iklimin, bir devlet pratiğinin, bir tercihler zincirinin ürünüdür.
Ve o zincirin bir halkası da AKP iktidarıdır.
Bugün emekçiye kemer sıkan, grevi yasaklayan, sendikayı düşman gören bu düzen; dün cihatçı karanlığa göz yumdu. Aynı akıl. Aynı korku. Aynı sınıfsal refleks.
Hafıza, iktidarın en sevmediği şeydir. Ama biz unutmadan yazacağız. Çünkü unutursak, tekrar ederler.
Devlet bir dönem kullanır bazen kullandığı aparat kontrolden çıkar . Bazen de çıkmış gibi görünür. Bu ülkede en ucuz olan insan canıdır. Her amaç uğruna feda edilebilir.