(TRABZON)- Trabzon Demokratik Kadın Platformu, 31 Temmuz günü Beşikdüzü ilçesinde Sinem Topaloğlu’nun boşanma aşamasında olduğu erkek tarafından öldürülmesine ilişkin açıklama yaptı. Yılın sadece ilk 6 ayında 136 kadın cinayetinin işlendiği vurgulanan açıklamada, “Kadın cinayetleri politiktir. İktidarın, kadınları hedefleyen gerici dayatmalarına, baskı ve şiddet politikalarına bir son vermesinin zamanı gelmiş de geçmektedir. Nüfusun yarısını oluşturan biz kadınlar, şiddetsiz, eşit, hak ettiğimiz insanca bir yaşam istiyoruz” denildi.
Trabzon Demokratik Kadın Platformu, kadın cinayetlerine karşı “Yaşamak İstiyoruz!” çağrısıyla Meydan Parkı’nda basın açıklaması yaptı. Açıklamaya İstanbul Kadıköy’de uğradığı bıçaklı saldırıda 15 yaşında hayatını kaybeden Ahmet Minguzi’nin annesi Yasemin Minguzi de katıldı.
Trabzon Demokratik Kadın Platformu adına açıklamayı yapan Ayşe Kaya Civelek, şunları söyledi:
“31 Temmuz günü Trabzon Beşikdüzü ilçesinde bir kadın daha katledildi. Hakkında uzaklaştırma kararı bulunan Ali Eren Somun, boşanma aşamasında olduğu Sinem Topaloğlu’nu acımasızca öldürdü. Hayatının baharında bir kadının daha cenazesi toprağa verildi. Bugün erkek egemen bahanelerle öldürülen kız kardeşlerimizin sayısal tespitlerini yapmak bizlere acı veriyor. Trabzon’da kaç kadının şiddet gördüğünü, kaçının tecavüze uğradığını, kaçının ensest mağduru olduğunu, kaçının intihar ettiği ya da teşebbüs edildiği dökümünü vermeyeceğiz, veremeyeceğiz. Çünkü elimizde devletin kurumları tarafından hazırlanmış cinsiyete dayalı sağlıklı veri yok, kadın örgütlerinin bin bir güçlükle sağladığı veriler ve gölge raporlardan bilgi edinebiliyoruz ancak.
“Yılın sadece ilk 6 ayında 136 kadın cinayeti işlendi”
Yılın sadece ilk 6 ayında 136 kadın cinayeti işlendi, 145 kadın ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Cinayetlerin yüzde 65’i en güvende olmaları gereken yerde, yani evlerinde işlendi. Faillerin yüzde 60’ı ise eski eşler, boşanma aşamasındaki eşler, sevgililer veya aile bireyleriydi. Biliyoruz ki bizler öldürülmeden önce sistematik erkek şiddetine maruz bırakılıyoruz. Biliyoruz ki kurtulmak için boşanmak istediğimizde ölümle tehdit ediliyor ve öldürülüyoruz. Birçoğumuz erkek şiddetine maruz kaldığımızda yetkili birimlere başvursak da devlet tarafından korunamıyoruz. Göz göre göre öldürülüyoruz. Ailenin erkeklerinden şiddet/baskı gören kadın tekrar o eve geri gönderiliyor. Kadın cinayetleri haberleri bir kısım medya organında erkekleri kollayıcı, şiddeti meşrulaştırıcı dille haber yapılmaktadır. Unutulmamalı ki cinayete bahane arayanlar bu cinayetlerin ortağıdır.
Şiddeti öngördüğümüz, mücadele ettiğimiz, savcılıklara başvurduğumuz halde yargıdan medyaya, İçişleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Emniyet Müdürlüğü, valilikler, belediyeler de dâhil olmak üzere hangi kurum üzerine düşen görevi yerine getiriyor. Eğer yetkililer, sizler üzerinize düşen sorumlulukları yerine getirip harekete geçseydiniz biz kadınlar öldürülmezdik.
“Erkekler, kadın bedenini mülkleri gibi görüyorlar”
Şimdi soruyoruz kadına yönelik erkek şiddetini engellemek için var olan yasaları uyguladınız mı? Özel önlemler aldınız mı? Kadın cinayetlerini engellemek için hangi acil eylem planını hayata geçirdiniz? Hangi yasal düzenlemeleri yaptınız? Kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele için ne kadar bütçe ayırdınız? Bunları yapmadığınız gibi övünerek günlerce duyurusunu yaptığınız Aile Yılında, altını çizdiğiniz, kutsallaştırdığınız aile kurumunun içinde, kadın cinayetleri artarak devam etti. Kendi iktidarınızca kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede hukuksuz bir şekilde çekildiniz. Kadın örgütlerinin yıllarca emek verdiği İl Eylem Planları İçişleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından rafa kaldırıldı. Adalet Bakanlığı’nın kadın cinayetleri söz konusu olduğunda uyguladığı cezasızlık, iyi hal indirimleri sonucunda erkekler, kadınları öldürmeye devam ediyorlar. Toplumdaki egemenliklerinin bir sonucu olarak erkekler, kadın bedenini mülkleri gibi görüyorlar. Kadınların erkek şiddetinden kaçarken ölüme yakalanmalarından devlet bizzat sorumludur. Öyle ki Türkiye Büyük Millet Meclisine kadar kadın cinayetleri sıçramıştır.
“Bir kez daha altını çizerek yineliyoruz; kadın cinayetleri politiktir!”
Bir kez daha altını çizerek yineliyoruz; kadın cinayetleri politiktir! İktidarın, kadınları hedefleyen gerici dayatmalarına, baskı ve şiddet politikalarına bir son vermesinin zamanı gelmiş de geçmektedir. İtaat etmezsen yaşama hakkın yok diyenlere inat artık bu alanlarda kurtarılacak kadın imgesinden, kurtuluşun kemdi ellerinde olduğunu savunan, mücadele eden kadınları göreceksiniz. Nüfusun yarısını oluşturan biz kadınlar, şiddetsiz, eşit, hak ettiğimiz insanca bir yaşam istiyoruz. Erkekleşmeden varlık gösterebileceğimiz tüm politik, sosyal, sanatsal zeminlerde var olmak umuduyla, saygılarımızla.”