Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Sadık Varer esir düştü Devrimciliğinden milim ödün vermedi ölümüne kadar hep direndi onu unutmayacağız ..

Devrimci Sadık Varer .
Devrimci Sadık Varer . Her şeyi gibi gidişi de radikal oldu.
Ressamdı Sadık Abi. Diğer ressamlar gibi ressam değildi ama. Sokağın, mahallenin, işçi sınıfının ressamıydı. Enternasyonalizmden de ödün vermezdi ama… Paris, Dortmund, Wuppertal, Duisburg, Nice, Cannes ve Marsilya… Buralarda 18 kişisel sergi açtı. 100 kadar karma sergiye katıldı

“Metris Cezaevi’nde, ‘mağduriyeti’ akıllarından bile geçirmeden yıllarca direnerek işkencecilerine ‘pes ettiren’ kadın – erkek yüzlerce devrimciden de söz edilsin…”

12 Eylül kitabının eksik kalmış sayfalarından biridir “direnenler…”

Haklarında az yazılmış, az çizilmiştir.

Tek tip elbiseye ve devrimci direnişi kırmak için askeri yönetimin “icat ettiği” onlarca onur kırıcı uygulamaya inatla direnenler bu konuda konuşmayı pek sevmezler.

Türlü işkencenin karşısında dağ gibi duran bu koca yürekli adamlar/kadınlar, birkaç yüz kişilik bu “dev ordu” iki sebepten ötürü susar aslında:

Bir. Olağanüstü koşullar ve şiddet dalgası karşısında kendileri kadar güçlü duramayıp, insanüstü bu koşullara dayanamayıp çözülen devrimci arkadaşlarını üzmek istemezler.

İki. 12 Eylül’ün “mağduru” saymazlar kendilerini. “Muhatabı” bilirler.

“Savaştık, yenildik. Değil mi ki ezilmedik, biz aslında hiç yenilmedik.”

Bir tekerlemeleri olsa herhalde böyle bir şey olurdu.

Yenilgilerinden bile rahatsız olduklarından 12 Eylül’ü dillerine pelesenk etmezler.

Lakin girişteki alıntı da direnenlerden birinin kaleminden çıkma: Metris direnişinin sembol ismi, dün ebediyete uğurladığımız Sadık Varer’in…

Yiğit Devrimci Sadık Varer

Ama öyle büyük puntolarla fiyakalı duvarlara asmamış bu dileğini Sadık Abi.

Naif bir internet bloğunun 8 Eylül 2010 tarihli kuytu bir köşesine iliştirivermiş her zamanki tevazusuyla.

İstemiş ki 12 Eylül’ün işkencecileri, faşistleri, Esat Oktay Yıldıran’ları, Raci Tetik’leri kadar direnişçileri de konuşulsun.

İstemiş ki, uğruna bir ömür adadığı devrimciliğinin yankısı mağduriyet duvarlarına çarparak yeni kuşaklara bir umutsuzluk dalgası olarak dönmesin.

İstemiş ki, insanın insana tahakkümünü reddedenlerin ciğerlerini çaresizlikle kararmış pis bir duman kaplamasın.

Umudu dürtelim, umutsuzluğu yatıştıralım istemiş. Gençlere direnişle de örnek olmak istemiş.

Kardeşi ve yoldaşı Cumali abi söyledi; dört günde ağırlaşmış, hızla göçmüş bu dünyadan.

“Her şeyi gibi gidişi de radikal oldu” dedi Cumali abi.

Ressamdı Sadık Abi. Diğer ressamlar gibi ressam değildi ama.

Beyoğlu’da, Nişataşı’da değil Kartal’da icra ediyordu sanatını. Parası olmayan çocukları Güzel Sanatlar sınavlarına hazırlıyordu.

Sokağın, mahallenin, işçi sınıfının ressamıydı.

Enternasyonalizmden de ödün vermezdi ama… Paris, Dortmund, Wuppertal, Duisburg, Nice, Cannes ve Marsilya… Buralarda 18 kişisel sergi açtı. 100 kadar karma sergiye katıldı.

Lazlığıyla gurur duyar, Laz kültürünü anlatmayı pek severdi.

Hayatı boyunca parayla pulla işi olmadı. 11 yılını hapiste geçirdi. Devindi, değişti ama devrimciliğinden milim ödün vermedi.

Neyi doğru biliyorsa yazdı, çizdi, söyledi. Kimseye eyvallah demedi.

Direnenlerdendi Sadık Abi.

Ölümüne kadar hep direndi.

Eray Özer ….

Eray Özer ….