Rize’de kafes balıkçılığına karşı çıkmak, sadece balıkçılığı savunmak değil, bütün bir ekosistemi ve bölgenin kimliğini korumaktır.
HABER: Ahmet Zehiroğlu
(RİZE)- Rize, Karadeniz’in incisi, hırçın dereleri, yemyeşil yaylaları ve kendine has kıyı yapısıyla bilinen eşsiz bir coğrafyaya sahip. Bu doğal denge, denizlerimizde kurulacak potansiyel kafes balıkçılığı tesisleriyle ciddi bir tehdit altına girebilir.
- Ekolojik Yıkım ve Kirlilik: Denizdeki “Yoğun Bakım Ünitesi”
Kafes balıkçılığının en büyük tehdidi, yarattığı yoğun kirliliktir.
Atık Sorunu: Kafeslerde yetiştirilen balıkların dışkıları ve kullanılan aşırı yem artıkları, doğrudan denize çöker. Bu, adeta denizin altına devasa, sürekli beslenen bir “kompost yığını” oluşturur. Bu yığın, deniz tabanındaki oksijen seviyesini hızla düşürür (ötrofikasyon), dip yaşamını boğar ve bölgedeki doğal biyoçeşitliliği yok eder.
Hastalık ve Kimyasal Yayılımı: Yüksek yoğunluklu kafes ortamları, balık hastalıklarının hızla yayılmasına zemin hazırlar. Bu hastalıkları kontrol altında tutmak için kullanılan antibiyotikler ve kimyasallar, kafes dışına çıkarak hem doğal deniz canlılarını hem de bölgedeki diğer balıkları zehirler. Bu durum, sağlıklı bir ormanda çıkan yangının kontrolsüzce yayılmasına benzer.
- Biyoçeşitliliğin Kaybı: Doğal Balık Stoklarına Gelen Darbe
Rize kıyıları, birçok göçmen ve yerel balık türü için hayati bir beslenme ve üreme alanıdır.
Rekabet ve Yem: Kafeslerden sızan yemler, bölgedeki doğal balık stoklarını kendine çeker. Bu, doğal besin zincirini bozar. Bölgedeki hamsi, istavrit gibi yerel türler, kendi doğal avlarını aramak yerine kafesten sızan yeme yönelir, bu da onların üreme ve göç döngülerini olumsuz etkiler.
Genetik Kirlilik: Kafeslerden kaçan yetiştirilmiş balıklar (özellikle somon gibi Karadeniz’e özgü olmayan türler), yerel balıklarla çiftleşerek onların genetik yapısını bozabilir. Bu, bir kütüphanedeki orijinal elyazmalarının arasına basımı hatalı fotokopilerin karışması gibidir. Uzun vadede, bölgenin eşsiz balık genetiği yok olabilir.
Rize’deki kıyı şeridinin kapalı ve sığ yapısı, kirliliğin hızlıca birikmesi ve dağılamaması anlamına gelir. Eğer Norveç’teki balık çiftlikleri, atıkları güçlü okyanus akıntıları sayesinde geniş bir alana yayan “dev bir vantilatör” gibi çalışıyorsa, Rize’deki potansiyel çiftlikler, atıkları kendi etrafında toplayan “sakin bir havuz” etkisi yaratacaktır.
Sonuç: Kısa Vadeli Kâr Mı, Uzun Vadeli Miras Mı?
Rize’de kafes balıkçılığına karşı çıkmak, sadece balıkçılığı savunmak değil, bütün bir ekosistemi ve bölgenin kimliğini korumaktır. Kısa vadeli ekonomik kazanımlar için, bölgenin balıkçılığa, turizme ve en önemlisi doğasına vereceği hasar, bir “geri dönüşü olmayan nokta” yaratabilir.
Rize, “turizm ve doğa temelli kalkınma” modelini hedeflemelidir. Kafes balıkçılığı, bu hedefle çelişir ve Rize’nin temiz imajını, tıpkı denize yayılan bir petrol tabakası gibi, hızla karartma riski taşır.