Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Özgür Özel: “Anılan telefonu Ekrem İmamoğlu, ilk ifadesinde kayda geçirdi”

CHP’nin Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına tepki olarak başlattığı ‘Millet İradesine Sahip

CHP’nin Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına tepki olarak başlattığı ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor’ mitinglerinin bu haftaki durağı Pendik oldu. Mitingde konuşan CHP lideri Özgür Özel, “Anılan telefon Ekrem Başkan’ın ilk ifadesinde kayda geçirdiği telefondur. İlk gün söylemiştir. Yalandan delil icat edemezsiniz” dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin İstanbul Pendik‘te düzenlediği “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginde konuştu.

İstanbul’da altıncı ilçe buluşmasını gerçekleştirdiklerini kaydeden Özel, 19 Mart darbe girişiminden sonra yedi gün boyunca Saraçhane’de direndiklerini dile getirdi.

Özel, şöyle devam etti:

“Öncelikle ilk gün darbeyi haber aldığımızda İl Başkanımız Özgür Çelik ile birlikte durumu değerlendirdik. O Vatan Emniyet’in önüne gitti, ben Saraçhane’ye geçtim. Darbenin maksadını İstanbul’un iradesine kayyum atamak, Saraçhane’yi ele geçirmek, seçimle kazanamadıkları İBB’yi atamayla yönetmek istediklerini biliyorduk. O gün dedik ki, ‘Bugün akşama buraya bir çağrı yapalım’. Daha biz bunu söylerken, en tepeden gelen talimatla, İstanbul Valiliği 5 gün süreyle üç kişi bir araya gelmeyi, toplanmayı, yürümeyi, eylem yapmayı yasakladı. Saraçhane’ye, tarihi Yarımada’ya gelen köprüleri kaldırdılar. Metro duraklarını kapattılar. Vapurları iskelelere zincirlediler. Otobüsleri ve özel araçları, 7,5 kilometrelik bir çaplı Saraçhane’ye yaklaştırmadılar. Dedik ki, ‘Ne olacaksa bu akşam olacak’. Ya bu akşam İstanbullu seçtiğine sahip çıkacak ya da atanmışların dönemi başlayacak, sandık gidecek, kayyum gelecek.

Gözümüz, kulağımız, yollardaydı ve orada iki önemli iş oldu: Bir tanesi Vatan Emniyet önündeki Cumhuriyet Halk Partililer oradaki bariyerleri aşıp gelmesi, ikincisi İstanbul Üniversitesi’nin önündeki öğrenciler bariyerleri aşıp meydana geldiler. İlk beş, altı bin kişi oradan, sosyal medyadan fotoğraf paylaştılar. Bize seslendiler, biz çıktık, balkondan onlara seslendik. ‘Bütün İstanbul’u buraya çağırıyoruz’ dedik. Bir anda 10 kilometre yürüyerek gelenler, köprüler kalkmasına rağmen ta nereden dolaşarak gelenler, kucağında çocuğuyla, karnında üç aylık bebeğiyle, anasının babasının koluna girip gelenler 19 Mart darbe girişimini püskürttüler. O gece toplanan 100 binler, 500 bin oldu, 1 milyon 200 bin oldu. Yedi gün yedi gece boyunca Türkiye siyaset tarihinin en önemli direnişlerinden bir tanesini orada hep birlikte gerçekleştirdik. Ardından köprüyü geçtik buraya Maltepe’ye geldik, milyonlarca kişi irademizle haykırdık. Seçtiğimiz belediye başkanına, Ekrem İmamoğlu’na sahip çıktık.

“19 MAYIS BİTİŞLERİN, VEDALARININ DEĞİL BAŞLANGIÇLARININ, İLK ADIMIN TARİHİDİR”

O günden beri her hafta sonu bir ilde, Samsun’dan başlayarak, Yozgat’ta, Mersin’de, Konya’da, Van’da ve nihayet 19 Mayıs’ta 2 milyon İzmirli ile birlikte Gündoğdu Meydanı’ndaydık. İlçe mitinglerinin beşincisini ise geçen hafta Silivri’de yapmıştık. Dediler ki, ‘19 Mayıs’ta muhteşem bir miting yaptınız ve herhalde burada bitiyor’. Dedik ki, ‘19 Mayıs bitişlerin, vedalarının değil başlangıçların, ilk adımın tarihidir’. Şunu söyledik: Biz 19 Mayıs’ta İzmir’de bir kapanışı değil, bir başlangıcı gerçekleştirdik. Ekrem Başkan’ı, belediye başkanlarımızı, belediye meclis üyelerimizi, belediyedeki bürokratlarımızı, bütün arkadaşlarımızı alana kadar and olsun ki bu bir başlangıçtır. 19 Mayıs’tan sonra ilk miting Pendik’tedir.

Türkiye’nin duymak istediği ses, ihtiyacımız olan slogan, ‘Bu daha başlangıç, mücadeleye devam’. Günlerdir Anadolu Yakası bizi çağırıyor. Günlerdir diyorlar ki, ‘Anadolu Yakası’nda Cumhuriyet Halk Partisi’nde olmayan bir ilçede, Pendik’te bir miting yapalım’. Pendik, şüphesiz İstanbul’un en büyük üçüncü, Türkiye’nin dokuzuncu belediyesi. 750 bin kişilik nüfusuyla, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yıllardır kazandığı, kalesi saydığı bir ilçe. Ancak bu süreçte hep söylediğimiz bir şey var. Biz o eski siyaseti çok geride bıraktık. Siyasette artık onun kalesi, bunun kalesi yok. Yozgat’ta, Konya’da, Van’da bunu gösterdik. Bugün akşam da Pendik’te bütün Türkiye’ye haykırıyoruz ki; Pendik ne AKP’nin ne başkasının değil milletin kalesidir.

“DEMOKRASİYİ SAVUNAN BİR ANLAYIŞTAN GELİYORUZ”

25 yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yönettiği, sorunlarını çözemediği ama hep çantada keklik saydığı bu ilçede son seçimlerde biz Pendik’i bilen, tanıyan, Pendik’in sorunlarını çözeceğini inandığımız bir adayımızla Tarık Balyalı ile Pendiklilerin karşısına çıktık. Tarihimizin en yüksek oyunu alarak, 180 bin oya, yüzde 43’lere ulaştık ama olmadı. Bütün Pendikliler, Pendik’in AKP’li, MHP’li ve diğer partilerden çok değerli seçmenleri bilsin ki, biz birileri gibi alamadığımız ilçeye küsen, oy vermeyen seçmeni cezalandırdıran bir anlayıştan değil, kusuru kendinden arayan ve gelecek için bugün neyi eksik yaptıysak onu telafi etmeye çalışan bir anlayıştan geliyoruz. Kaybettiği seçimi ülke demokrasisinin kazancı sayan İsmet Paşa’nın geleneğinden geliyoruz. Biz 47 yıl boyunca birinci parti olamayıp, kazan sandığa küsmeyen, seçmene kızmayan, darbeye kalkışmayan, 15 Temmuz’da en husumetli olduğumuz partiye, darbeye kalkışılınca bile sandığı, demokrasiyi, milletin iradesini, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni savunan bir anlayıştan geliyoruz. Kimse bizi yıllarca seçim kazanıp, birinci parti olunca milli iradeyi baş tacı eden, bir seçim kaybedince darbeciliğe girişen, cuntacılardan zannetmesin.

Cumhuriyet Halk Partisi, sadece kendi seçmenini değil, bugün sandıkla gelip sandıkla gitmek istemeyen, sandığı milletin önünden kaçırmaya çalışanlara karşı Türkiye’nin bütün demokratlarıyla omuz omuza vermiş bir partidir. Nasıl ki, yerel seçimlerde başardıysak bundan sonraki seçimlerde de Türkiye İttifakı ile Türkiye’nin sosyal demokratlarını, muhafazakar demokratlarını, milliyetçi demokratlarını, liberal demokratlarını, Sosyalist demokratlarını, Kürt demokratlarını omuz omuza, yan yana getirip otokratları yeneceğiz.

“ERDOĞAN, İMAMOĞLU İLE ONU YENEMEYECEĞİNİ ANLADIĞI İÇİN, ONU HAPSE ATMIŞTIR”

Tam 62 gün oldu. Ekrem Başkan’a yani dünyanın Türkiye’de en çok tanıdığı, kiminin Türkiye’nin adını bilmeyip adını bildiği güzel İstanbul’un seçilmiş, şehremini insanına, şehrin emin insanına, İstanbul’un muhafızına, birinci seçimi kazandığında oyun bozanlık yapıp mazbatasını iptal ettiklerinde, 806 bin farkla gelene, 5 yıl hizmet edip karşısına Başbakanlar, Meclis Başkanları ya da Şehircilik Bakanları çıkarıp bileğini bükemediklerine karşı, üç kez üst üste sandıktan çıkan Ekrem Başkan’a darbe yapılalı tam 62 gün oldu. Erdoğan, Ekrem İmamoğlu ile yarışmaktan korktuğu için, onu yenemeyeceğini anladığı için, onu hapse atmıştır. İftiralar attılar, hala atıyorlar. Yalanlar söylediler, hala söylüyorlar. 62 günde başımıza gelenlere ve bugün yaptıklarına kısaca bakalım çok ibretlik.

‘560 milyar yolsuzluklar var’ dediler oysa 6 yıldır İstanbul’u yönetiyoruz, 6 yıllık bütçe 490 milyar lira. Bu paranın yüzde 60-70’i personel maaşı. Personele hiç maaş vermesen, hiç asfalt dökmesen, hiç çöp toplamasan, hiç su üretmesen, dağıtmasan, hiçbir hizmet yapmasan 495 milyar, bu paranın 350 milyarı personel maaşı… Diyorlar ki, ‘560 milyar yolsuzluk var’. Bir lirasını ispat edemediler. Bugün masaya oturup, anlaştıkları terör örgütü ile Ekrem başkanı o örgüte yardım etmekle suçladılar ama ispatlayamadılar. ‘Evde kasalar var, vinçle çıkacak’ dediler bir kumbaranın içinden dört bin lira bulabildiler. ‘Kurultay’da bin 200 telefon dağıtıldı’ dediler, söyledikleri marka telefon kurultaydan bir yıl sonra üretildi, Türkiye’ye geldi. Bütün telefonları gösterdik. Söylediklerinden bir tanesini bile bulamadılar. ‘Ekrem beyin garajlarda lüks arabaları var’ diye servis ettiler, üç gün konuştular. Arabaların MHP’li milletvekillerine ait olduğunu görünce sustular oturdular. ‘Valizde para var’ dediler, para dedikleri valizden rahmetli Kadir Topbaş’tan kalmış jammerlar çıktı, sustular. Hiçbir şey söylemediler. ‘Ciddi belgeler var dediklerinden, ifadeler ortaya çıkacak dediklerinden öyle duydum, öyle tahmin ediyorum’ diye ifadeler, dört ay konuşup son iki günde aldıkları MASAK raporundan adeta boş bir peçete torbası çıktı. Bir tek ispatta bulunamadılar. Erdoğan dedi ki, ‘Bir ay sonra birbirlerinin yüzlerine bakamayacaklar’. İki ay geçti Erdoğan söylediğini unuttu, ben buradayım Pendiklilerin gözünün içine bakıyorum, arkadaşlarımla gurur duyuyorum.”