islam tarihi, iman değil iktidar tarihidir. kardeşlik değil tahakküm, ahlak değil ganimet üzerine kurulmuştur. peygamberin ölümünden sonra cenazesi daha toprağa verilmeden halifelik kavgası başlamış bir dinden söz ediyoruz. bugün hâlâ bu iktidar savaşının izlerini taşıyan, çürümüş ve despotik bir yapı ayakta kalmaya çalışıyor.
islam, başlangıcından itibaren bir sömürü ve genişleme aracıdır. kuran’ın en çok tekrar ettiği kelimelerden biri ganimettir; kadın, mal, toprak. allah adına yürütülen savaşlar, esasen kabile kapitalizminin erken versiyonlarıdır. “iman” ise bu düzene biat etmeyi kabul edenlerin sırtına takılmış bir yulardan ibarettir.
ve bugün türkiye dahil tüm islam coğrafyasında bu yular hâlâ milyonların boynunda. diyanet’ten tarikatlara, cumhurbaşkanından mahalle imamına kadar hepsi aynı şeyi fısıldıyor: itaat edin. sorgulamayın. biat edin. allah’a değil, bize.
islamcı iktidar bugün türkiye’de yolsuzlukla, istismarla, baskıyla, cehaletle kendini var ediyor. kadınlar öldürülüyor, çocuklar tarikat yurtlarında tecavüze uğruyor, yoksullar açlığa mahkum ediliyor. ama din adına bir gün bile hesap sorulmuyor. çünkü bu din; iktidarların, holdinglerin, patronların ve askerlerin ortak projesi haline gelmiştir. namazı iktidarına kalkan yapanların dini olabilir mi bu?
filistin için meydanlarda timsah gözyaşı dökenler, aynı anda israil’e petrol, çelik ve jet yakıtı satıyor. israil ordusu çocukları bombalarken, bu ülkeden çıkan ticaret kervanları silah sanayisine katkı sunuyor. oysa meydanda ne diyorlar? “müslümanlar kardeştir.”
kardeşlik mi? filistinli bir çocuk için kendini feda eden devrimci bir kadına tek kelime etmezken, onun başı örtülü olmadığı için adını anmayan bir ahlaktan söz ediyorlar. cesareti yok ama sloganı var. imanı yok ama gösterisi var. gerçek ahlak, gerçek fedakârlık onları utandırıyor çünkü kendi yalanlarını yüzlerine vuruyor.
imam hüseyin yalnız bırakıldı. ibn rüşd sürgüne yollandı. hallâc-ı mansûr darağacına çekildi. bugün de sesini çıkaran herkes hedefte. çünkü bu din, kendi içinden doğan vicdanı bile yaşatmaz. yeter ki düzene çomak sokmasın.
bugün türkiye’de yaşadığımız şey bir inanç krizi değil, bir sistem krizidir. devletin, dinin, sermayenin ve erkek egemenliğin birbirine kenetlenmiş haliyle çürüyen bir sistem. bize düşen, bu çürümüş yapının içinde “daha iyi dindar” olmak değil, bu yapının kendisini reddetmek.
çünkü biz biliyoruz: bu düzen, camiyle kışlayı, sarayla minareyi, sermayeyle ayeti el ele vererek kuruldu. o yüzden sadece iktidarı değil, onun ideolojik bekçiliğini yapan her tür dini meşrulaştırmayı da karşıya almak zorundayız.
kutsal yok. lider yok. kurtarıcı yok.
kurtuluş, itaat etmeyenlerin ellerinde. bu coğrafyada yaşayan her özgür insan, bu din-devlet-sermaye üçgeninden çıkmadan nefes alamayacağını görmeli. islam’ın iç reformuyla, “gerçek islam” masallarıyla bu düzen değişmez. çünkü bu düzenin özü zaten itaat üretmektir. ve biz itaat etmeyi reddediyoruz.
biz, bu toprağın isyanını sahiplenenleriz. ve biliyoruz: isyan, en büyük ahlaktır.
Şendoğan Yazıcı..