İsrail’in uluslararası yasaları hiçe sayarak Gazze’de katliamlarına devam ediyor. Emek Partisi (EMEP) Genel merkezinden “Emperyalizm Destekli İsrail Saldırganlığına Karşı Birleşelim” çağrısı yapıldı.
Haber: Gençağa Karafazlı
Çağrıda şu görüşler eyer verildi:
İsrail’in siyonist liderliği Gazze’de soykırıma varan saldırılarını, Trump’ın Filistinlileri Gazze’den sürme planına bağlı olarak daha da derinleştirirken, 13 Haziran’dan itibaren İran’a yönelik saldırı başlattı.
ABD emperyalizminin açık desteğiyle İran’a saldırılarını sürdüren Netanyahu yönetimi, büyük maliyetler gerektiren savaş uçakları, silah teknolojisi ve hava savunma sistemi açısından da başta ABD olmak üzere batılı emperyalist güçlerin desteğini alıyor. Öte yandan, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarında bölge ülkelerinin hava sahasını kullandığı da bilinmektedir. Dolayısıyla İsrail’e karşı tutum almayan bölge ülkeleri, hava sahalarını kullandırarak da emperyalizm destekli siyonist saldırıların destekçisi olmuşlardır.
Bu emperyalist planların hayata geçmesi, Türkiye dahil bölgedeki işbirlikçi rejimlerin üsleri, radar sistemleri, askeri ve diplomatik onaylarıyla mümkün olmuştur. Türkiye’nin NATO üyeliği, İncirlik ve Kürecik gibi üslerin işlevi, “ABD ile stratejik müttefiklik” adı altında sürdürülen işbirliği politikaları tam da bu emperyalist saldırganlığın zeminini oluşturuyor.
SARAYIN “İÇ CEPHE”Sİ: HALKLARA YIKIM, SERMAYEYE KÂR!
Erdoğan’ın son günlerde sıkça dillendirdiği “iç cepheyi güçlendirme” çağrısı, bir avuç azınlığın, kâr ve rant hırsıyla ellerini ovuşturan sömürücülerin çıkarlarını, işçi sınıfının çıkarlarıyla aynıymış gibi gösterme çabasından başka bir şey değildir. Bu çağrı, işçi ve emekçiler arasında milliyetçiliği körükleyerek, saray rejiminin emperyalist bloklaşmalardaki gerçek cepheleşmesini perdelemeye yöneliktir: İçeride yoksullaşan emekçilerin sesini bastırmak, dışarıda ise emperyalist bloklar arasındaki pazarlık gücünü artırmak.
Bu, işçi ve emekçilerin değil, tekellerin bölgesel paylaşım rekabetindeki konumunu güçlendirme stratejisidir.
Bu cepheleşmenin en güncel ve tehlikeli örneği, İsrail’in İran’daki nükleer tesislere dönük saldırılarında görülmektedir. Her ne kadar resmî açıklamalarda radyasyon seviyelerinde değişim olmadığı iddia edilse de, saldırının tesis içinde ciddi kimyasal kirlilik yarattığı ve nükleer sızıntı riski gündemdedir.
Bu durum sadece İran’a değil, tüm Ortadoğu halklarına yönelik doğrudan bir tehdittir. Çünkü emperyalist savaşların yarattığı çevresel ve insani yıkım, sermaye için “göze alınabilir” olabilir; ancak bu “yıkımın” bedelini her zaman, en başta işçi sınıfı ve ezilen halklar ödemiştir.
ABD ORTADOĞU’DAN DEFOL, İSRAİL SALDIRGANLIĞINA TESLİM OLMAYACAĞIZ!
Savaş, İsrail ve İran arasında bir haftadır süren boyutuyla da görüldüğü gibi, ülkeler için yıkım, halklar açısından ölüm anlamına gelmektedir. Bölgedeki gelişmeler, Türkiye’nin yeni-Osmanlıcı hayallerle emperyalist paylaşım masasına oturmaya çalıştığını ve bu uğurda emperyalizmle kurduğu göbekten bağımlılığın derinleştiğini açıkça gösteriyor. Bu politikaların tek kazananı; bir avuç enerji, silah ve inşaat tekeli, onların rantı ve kârıdır. Kaybeden ise bölge halkları, işçiler ve emekçilerdir.
Bugün siyonist İsrail burjuvazisi, ABD emperyalizmi ve yerli-yabancı tekellerin çıkarlarını temsil eden saray rejimi; bölgede ezilen, sömürülen halklara karşı bir ittifak halindedir. Bu ittifakı püskürtmenin yolu da açıktır.
Gerçek bir anti-emperyalist mücadele, ancak emperyalizmin dünya çapındaki tekelci sermaye egemenliğine ve sömürü düzenine karşı, işçi sınıfının uluslararası birliğiyle mümkündür.
Ülkemiz işçi ve emekçilerini, emekten, demokrasiden ve barıştan yana güçleri, başta ABD olmak üzere emperyalizmin açık desteğiyle sürdürülen İsrail saldırılarına karşı ortak mücadeleye çağırıyoruz.
Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri, emperyalist saldırganlığa kayıtsız kalmamalıdır.
ABD emperyalizmi ve Siyonist İsrail ile kurulan askeri ve siyasi işbirliğine, başta Kürecik ve İncirlik olmak üzere NATO üslerinin varlığına karşı sesini yükseltmelidir!
-İsrail Siyonizmi ile her türlü diplomatik ve ticari ilişki derhal sonlandırılmalıdır!
-Türkiye’deki NATO üsleri kapatılmalı, NATO’dan çıkış süreci başlatılarak savaş ve saldırganlık politikalarına son verilmelidir!