İster muhalefet ister iktidar kanadına yakın medya kuruluşu olsun, hepimiz çizgiyi aştık!
Tartışma programlarına artık işin gerçek sahipleri yani siyasiler çıksın.
AK Parti’nin özellikle ilk yıllarında lideri yurtiçinde ve yurtdışında ilgili muhabirler takip ediyordu. Sonrasında ise dönüşümlü olarak Ankara temsilcileri, genel yayın yönetmenleri ve ilgili köşe yazarları alındı.
Ancak son dönemde uçağa binen gazeteciler çeşitlendirildi. Bu yapılırken de belli ki gazetecilik geçmişleri, muhabirlik yapıp yapmadıkları, meslek hayatları boyunca uluslararası zirve izleyip izlemedikleri, dış politika bilgileri gözden kaçırıldı.
ABD’de, Avrupa’da bir gazeteci ekrana çıkıp bir partinin sözcüsü gibi konuşamaz. Yorum yapar ama mesafesini korur.
Türkiye’de ise bu sınır neredeyse tamamen silinmiş durumda. Gazeteciler siyasi aktör gibi konuşuyor. Bu, hem gazeteciliğe hem siyasete zarar veriyor.
Televizyon kanallarında partisinin görüşünü anlatması gereken siyasetçiler tartışma programlarına genel olarak ya çıkmıyor ya da çağrılmıyor. Onların yerine vekalet yayınlarını ne yazık ki gazeteciler yapıyor.
Hal böyle olunca da gazeteci siyasi parti sözcüsüne dönüyor.
Buradan çağrım tartışma programlarına artık işin gerçek sahipleri yani siyasiler çıksın. Gazeteciler de o partinin, bu partinin gazetecisi diye etiketlenmesin.