Göçün devam ettiği Ardahan’ın nasıl olup yeniden moral bulup, kalkınacağı yönünde yapılan onca çalışma ve çabanın neden istendiği şekilde başarıya ulaşamadığına baktığımızda bunun birinci nedenin 98 binlik nüfusu kalan Ardahan yerelinin yani yerel yöneticilerinin batıdaki 300 bin nüfuslu Ardahan ile kuramadıkları köprünün kırık, geçit vermez fesatların temiz suyu kendi özel küçük, kıytırıktan çıkarları uğruna kirletip, yarattığı dalgalanmalar olduğunu görmekteyiz.
Çünkü tüm ülke ve hatta dünyada olduğu gibi bir kentin idaresinin başındakilerin ‘Böl parçala, yut..’ ya da ‘küçük olsun, benim olsun’ anlayışı ile hareket edip, başta İstanbul’daki stk olmak üzere bu yönde samimi hareket edenler arasına koydukları fitne ve ayrımcılık olmak üzere birçok yanlış hareketleri dolayısıyla adeta darmadağın olan ve toplamaya çalıştıkça dağılan bir birliktelik karşımıza çıkıyor.
Çünkü Ardahan yerelin batıdaki en büyük kurumu iddiasında olan kuruluşların güçlenmesinden, büyümesinden rahatsız olduğu, aynı durumun ise batıda bulunun Ardahan kaymağını yiyip, Ardahan ve Ardahanlılara bir hayrı olmayanların Ardahan üzerinde hesapları olan çantacıların ayak oyunları ve bunun önüne geçmek için bin bir ayak oyunları ile o çok istenen ama bir türlü başarılamayan birlikteliğe çomak sokup, darmadağın ediyor.
Milletvekilinin, ‘Gelir vekil adayı olur’
Başkanların, ‘Gelir başkanlığa aday olur’
Muhtarların, ‘Gelir köye muhtar adayı olur’
İdarecinin, ‘Boş ver ben koltuğumdan rahatım ya veya nasılsa yarın gideceğim’ diyerek baktığı batıdaki insan ve ekonomik gücün toparlanmaması ve birlikteliği ortaya koyamaması Ardahan’da devam eden göçü tetiklemekte ve devam ettirmekte.
Buna neden ise bu durumu gören batıdaki Ardahan oradan bir şey olmayacağını, kurtuluşun buradaki birliktelikten geçtiğini anlayıp, geride kalanları da ‘belki burada kurtulur Ardahan, Ardahanlı’ diyerek batıya çağırmasıdır.
Halbuki; Başta o kentin valisi, kaymakamlar, belediye başkanları, muhtarları ve stk’ları bir araya gelerek siyasileri de önlerine katıp, federasyonlar aracılığıyla ulaşacakları batıda, esecek olan Ardahan’a moral rüzgârı bile o kentte yaşanan göçü durduramasa da en aza indiremese de yavaşlatacak ve zaman içinde durduracağı da bir gerçektir.
Benim o dönemin ekibiyle birlikte başkanlığına gelip, 5 yıldan biraz fazla bir süre içinde batı kentlerinde 50 yıldır yapılamayanı yani ilk Ardahan’ı Tanıtma Günlerinde ortaya konulan ve 4 gün içinde 1,5 Milyon insanın bir araya gelebildiği ve yine başta KAI, KAISİAD gibi saçma ve Ardahan, Ardahanlılara engel olan siyasi diasporayı elimin tersi ile geri itip, birçok yapılmayanı yapmaktı.
Ve bunun için o dönem tüm ekip ve gönüllü Ardahanlılarla kolları sıvamamla, ‘olmaz, olamaz..’ denileni, gerçek ve samimi lobiciliği ortaya koyduğumuz ve içine bugünkü kurtarıcılarında (!) olduğu tüm engelleyicilere rağmen ‘Güçlü bir Ardahan Lobiciliği’ nin nasıl yapılacağını tüm Ardahan kamuoyunun bilmesi en açık örnektir.
Ve ilk kez benim başkanlığımda ekipçe yüksek sesle dillendirilen Ardahan lobiciliğinin birilerinin anladığı lobiye olmadığını, batıya göç tarihinde son yerel seçimlere kadar verilen samimi, gönüllü mücadele ile ilk kez 3’ü İstanbul’da, biri Kocaeli Dilovası’nda, bir diğeri Çanakkale Geyikli’de 5 Ardahanlının Belediye Başkanı, onlarcasının belediye meclis üyesi, muhtar, daire amiri olmasına karınca, kararınca değil, ‘Güçlü Bir Ardahan Lobisi’ parolasının tüm toplumu ateşlemesi gerçeğidir.
Bunları, o unutulmaz çabaları görmezden gelip, belki de görüp korkan yani ‘ben tüm siyasileri, stk’ları toplayıp, Ankara’ya, saraya götüreceğim’ deyip, bunu yapmak için de bugüne kadar bir adımı görünmeyen yerelin batıya yönelik atacağı birlikte hareket adımının Ardahan’a yapılacak olan en büyük yatırım olacağı artık anlaşılmalı, bilinmeli ve bu yönde adım atılmalıdır.
Nasıl mı?
Başta, ‘Göç, güç oldu’ deyip, kendi başlarına geldikleri İstanbul’da o dernek senin, bu kahvaltı benim diyerek kendisine yakın birkaç yalaka, dalkavukla köyün derneğinden başka derneğinin ya da federasyonun yanına gitmeyenlerin ortaya çıkıp, samimice bir seslenişle Ardahanlıların 20 milyonluk bir kentte ‘Güçlü bir Ardahan Lobisi’ çatısı altında bir araya gelmesini sağlayacak adımlar, çıkışlar ve çağrılar yapması bunun en güzel kanıtı hatta dersidir.
Her ne kadar birileri ‘bende yaparım’ diye gelip, tüm toplumun kabul gördüğü çaba ve çalışmaları onca emeği ayak oyunlarına kurban edip, söndürdüğü sürecin yeniden başlatılması için o dönem yapıldığı gibi yeniden tüm derneklerle federasyonun başkanlığında İstanbul’da geniş çaplı bir toplantı yaparak, bu yönde Ardahanlı iş insanlarının da bu rüzgâra destek vermelerini sağlamalı ve yeri geldiğinde hepsini alıp, Ardahan’a sadece gezdirmeye, anlatmaya götürmesini sağlamalılar.
Tabi bunu yaparken çanta, tabela, cep dernekler, içi boş, benim olsun küçük olsun denilerek belediyelerin verdiği köhne binalarda poz veren birçok federasyon, dernek gibi sahte konfederasyonlar ile değil..
Defalarca dile getirip, elimize imkân geçtiğinde tüm samimiyetimizle stk’cılığın, lobiciliğin nasıl olacağını ortaya koyduğumuz gibi bu anlatılanların yapılması halinde Ardahan’daki idarecilerde başında bulundukları tüm kurumları harekete geçirip, başbakan, bakanlar geliyormuşçasına brifingler, karşılamalar yapmalı ve Ardahan’a olduğu gibi batıdaki Ardahanlılara saygı çerçevesinde onlarla kol kola girilirse başarının geleceğini anlamalıdırlar.
Ve en önemlisi İstanbul başta olmak üzere her batı kentinde muhatap olarak alacakları tek kapının Ardahan’ın adı olduğunu hiss ettirmeliler ve tüm dernek ve yandan çarklı diğer sözde dernek, federasyonların tek bir federasyon hatta konfederasyon çatısı altında bir araya gelmesini sağlamalıdırlar, bu yöndeki çabalara yardımcı olmalılar.
Ve bunun yanında batıdaki siyasilerin de, aydınların da siyasi görüş gözetmeksizin bir araya gelerek, İstanbul ve diğer batı kentlerindeki yarım kalmış örgütlenmeye yardımcı olmalı ve hep birlikte bir değil en az 10, 15 hatta 50 Ardahan ziyaret planları yapılmalıdır.
Görün o zaman topluma gelecek olan moralle devam edilen göçün nasıl güç olduğu ve bu güç ile nasıl göçün durdurulmasa da yavaşlatıldığını.
Peki bunları kime diyorsun?..
Bilemiyorum ama üzerine alan alsın.
Yoksa ortaya çıkıp, ’84 Milyonun hakkını savunuyorum’ ya da ‘ATSO, ESOBB veya bizim bir dönem adını her gün gündemde tutuğumuz, ülke gündemine taşıdığımız stk’lar gibi kurumların başına geçeyim, bende yapacağım ‘ deyip, benim, senin, onun hakkını yediğini ama asıl Ardahan’a zaman kaybettirdiği, Ardahanlının batıda bir maraba gibi kenarda kaldığını fark etmeyen, bunları söyleyen, dile getirenleri de vatan haini ilan eden samimi olmayan siyasilere benzersiniz…